12 Mart katliamını unutmadık, unutmayacağız

Mart ayı Berkin’in gülüşü, gelecek özgür yarınların müjdecisidir

Katliamların hesabını sormanın biricik yolu mücadeleyi yükseltmektir

Katliam, soykırım, farklılıkları yok etme üzerine kurulu ırkçı faşist Türk devletinin kuruluşundaki tekçi kafa yapısıyla kendisi dışında herkesi yok etme soykırımcı mantalitesi bugün AKP-MHP faşist ittifakı ve CHP’nin koltuk değneği olduğu sistemle sürdürülüyor.

Kuşkusuz Mart ayı bizler açısından, gerek toplumsalla mücadele yürütenler gerekse haklarımız tarihinde en çok katliam ve direnişlere tanık olunan bir aydır. Koçgiri soykırım ve katliamıyla başlayan, 12 Mart askeri faşist cuntası, 6 Mart, 16 Mart, 30 Mart bunların belli başlılarıdır. Dünya genelinde ve Kürt halkının soykırımlardan geçirilmesi ve katledilmesi açısından da önemli bir aydır. Nevrozdur, sömürgeciliğe, işgale karşı Mazlumlaşmanım adidir. Bir yüzü katliamsa Mart ayinin bir yüzüyse direniştir. Berkin Elvandır, gezi başkaldırısının sönmeyen meşalesi, yarım kalan gülüşlerimizin, büyümeyen çocukluğumuzdur Mar ayı.

O dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Emniyet Genel Müdürünün Mehmet Ağır ve İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’ydu. Bugün de perde arkasında o dönemin kontrgerilla şefi M. Ağır aynı katliamcı ve soykırımcı planların mimarıdır.

12 Mart 1995 günü, Gazi Mahallesinde bulunan Cemevi, Dostlar, Öntaş ve Yavuz kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesine kimliği belirsiz (aslında açık olan) kişilerce silahla açılan ateş sonucunda Halil Kaya yaşamını yitirdi, 5’i ağır 25 kişi yaralandı. Bunun üzerine halk, Gazi Mahallesinde toplanmaya başlayarak, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale etmelerine tepki göstermek için polis karakoluna yürüdü. Çetelerinin ardından bu kez devletin resmi güçleri devreye girerek Polis halkın üzerine ateş açtı, katliamını sürdürdü.

Ülkenin bir çok yerinde devrimci, demokrat güçler ve Alevi halkımızın sokaklara çıkması ve tepkisini ifade etmesi üzerine birçok mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Katliam ve polis terörü karşısında halkın tepkisi karşısında katliam devam etti. 15 Mart’ta Ümraniye ilçesine 1 Mayıs mahallesinde sokağa çıkan halkımıza karşı saldırıya gecen polis 5 kişiyi katletti, 20’den fazla kişi de yaraladı ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

1995 yılında halklarımızı teslim alma, sindirme, yükselen toplumsal muhalefeti sindirmek ve teslim almak için kontrgerilla güçleriyle Alevi halkımıza karşı bir provokasyon ve katliam girişimi organize ettiler. Tıpkı Maraş, Sivas, Çorum’da olduğu gibi “mezhep çatışması” demagojisiyle bir kez daha Alevi halkımızı kurbanlık olarak seçtiler. 22 kişinin hayatını kaybettiği Gazi Mahallesi katliamını 12 Mart tarihine denk getirmeleri kuşkusuz tesadüf değildi. 12 Mart askeri faşist cuntasının yıl dönümüne denk getirmeleri onlar için bir mesajdı kuskusuz. Ama unuttukları bir şey daha vardı ki o tarihin „Balyoz Hareketi’’nin şefi Nihat Erim’in sonunu unutuyorlardı. Bunun içindir ki, tarihimizden öğrenerek, tarihimizin bizlere bıraktığı mirası, mücadeleci ruhu ile AKP-MHP faşizmine, gericiliğine karşı, Türk devletinin inkârcı soykırımcı sitemine karşı mücadeleden başka seçeneğimizin olmadığı gerçekliğiyle mücadeleyi yükseltmeye ve hesabı sorulmadık hiçbir katliyam kalamayacak şiarını topluma maletmeye, pratiğe çevirmeye kilitlenmeliyiz.

Önceki İçerikKüba’nın kadın devrimcileri
Sonraki İçerikDevrimci Cephe Broşür Dizisi 10 – Neden Devrimci Cephe