YAŞAMI UĞRUNA ÖLMEK KADAR SEVMEK ZAMANI HEVAL KEMAL PİR GİBİ

 

Kemal Pir PKK’nin ilk kadrolarından, kurucu üyesi, namı diyar Laz Kemal.

Başta Kürt halkı olmak üzere herkese direnişi öğretenlerin, mücadeleyi sevdirenlerin, örnek devrimcilerin başında gelir, örnek Enternasyonalist Devrimci Heval Kemal.

Kemal Pir 14 Temmuz 1982’de Amed (Diyarbakir) Cezaevi’nde başlayan ölüm orucu sonucunda, tutuklulardan Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek ile birlikte ölüm orucunun 55. gününde ölümsüzleştiler.

14 Temmuz Kürt halkının ve dörtleri örnek alan tüm halkların diriliş günü olmuştur.

”6 kişiyle başladık, 16 kişi olduk, yarın milyonlar olacağız” demişti Heval Kemal tüm inancıyla ve söyledigi son sözleri bugün gerçekleşti, bugün milyonlarız…

 

Kendisi için söylenen”Kemal Pir devrimciliğini esas alın, bunu esas alırsanız her sıkıntıyı ve her zorluğu aşarsını” sözlerini yaşamı ile kanıtlayarak yıldızlaşmıştır. Bugün geride bıraktığı en önemli söz 14 Temmuz ölüm orucu sırasında “yaşamı uğruna ölecek kadar seviyorum” deyişidir.

Amed (Diyarbakır) Zindan Direnişçisi Kemal Pir 1952 yılı, Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Güzeloluk köyünde doğdu. Ankara Üniversitesi, Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji bölümünde okurken parti ile tanıştı. Lice, Fis köyünde yapılan ilk kongreye(1978) tutuklu bulunduğu için katılamadı. “Siyasi savunma haklarının engellendiğini” söyleyerek 14 Temmuz 1982 tarihinde  Büyük Ölüm Orucu eylemini başlattı. Eylem sırasında önce gözlerini sonra da 54.günde (7 Eylül 1982) ölümsüzlestiler.

 

PKK Ana Davası’nda yargılanan Diyarbakır Zindan direnişçilerinden Kemal Pir savunmasını  26 Mayıs 1981 tarihinde yaptı. Heval Kemal’in mahkemede yaptigi bazi savunmalar su sekilde: 

”Hareketi sevmeyenler, hareketi karalamak, çamur atmak için Apocu’luğu uydurdular. Apocu’luktaki amaç; bizi tek kişiye bağlı göstermek gibi bir şeydir. Hâlbuki biz bir insana bağlı değiliz. Abdullah yoksa bu hareket de yoktur diye bir şey söz konusu değildir. Abdullah’ın kendisi de bu hareketin insanıdır.

Bu mahkemenin tarihsel bir mahkeme olduğuna inanıyorum ben. Yani basit bir dava olduğuna değil; yani herhangi bir hukuki şeyden ziyade, tarihsel önemi olduğuna da, yani buradaki mahkemenin tarihsel önemine de inanan bir insan oluyorum. İnsan olarak tarih önünde de gerçeklerin ortaya çıkmasını yani şahsımla ilgili olarak tarih önünde de gerçeklerin ortaya çıkmasını yani şahsımla ilgili olarak gerçeklerin tarihe gerçek olarak geçmesini istiyorum.

Dünyayı tanımak benim için bilmek, tanımak yetmiyordu. Dünyayı değiştirmek gerekiyordu. Değiştirmek içinde mücadele etmek gerekiyordu. Ben aynı zamanda sadece bilen bir insan değil, bilen, araştıran bir insandan ziyade dünyayı değiştirmek için mücadeleye katılmanın da gerekliliğine inandım ve mücadeleye katılmak istedim.

Devlete düşmandım, devleti yıkmak istiyorduk biz, burjuva sınıflarının devleti olduğu için yıkmak istiyorduk. Onun için bu hareketi araştırdım, baktım. Bu hareket ne diyor, ne demiyor. Komünist mi, değil mi? Sosyalist mi? Basit milliyetçi bir hareketse asla katılmazdım. Basit Kürt milliyetçi bir hareketi ise katılmazdım. Milliyetçiliğe karşıyım çünkü ben. Milliyetçi değilim, milliyetçi düşüncenin hangi ulustan olursa karşısındayım. İster bunlardan olsun, ister ne olursa olsun, Kürtlerden olsun. Katılmazdım ben böyle bir harekete.

Ben halkların öz iradeleriyle çizilmiş siyasal haritalardan yanayım. Ve zaten halkların mücadeleleri de bu gün de gösterdiği gibi, yani dünya çapında görüldüğü gibi, kendi öz iradeleriyle kuruluyorlar.

Biz ideolojik olarak ( aynı zamanda PKK’nin hedefleri oluyor bu) Kürdistan’da gericiliğin, yoksulluğun, sefaletin temel nedeninin sömürgeci ekonomik yapı olduğunu, sömürgeciliğin oluşturulduğu; bu Şeyde her türlü yozluğu, lümpenleşmeyi, geriliği temsil ettiği, kültürsüzlüğü, kişiliksizliği geliştirdiği; tüm bunları ortadan kaldırmak için sömürgeci ekonomik yapının ve sömürgeci sistemin ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyoruz. Sömürgeciliği temsil edenleri de söyleyelim: Türkiye’deki burjuva hakim sınıflar. Yani Türk halkı değil, Türkler değil hakim sınıfları Kürdistan’da sömürgeciliği uyguluyorlar. Ama bunlar bu sömürgeciliği uygularken Kürdistan’da kendilerine işbirlikçi buldular. Kendilerine işbirlikçi bulmadan bu işi yürütemezlerdi. Kürdistan’daki hakim sınıflar da bunlarla işbirliği yaptı. Tüm feodallerin milletvekili olması bunu açıkça gösterir. Tüm toprak ağaları milletvekili.

Uzun süreli halk savaşı; genel ideolojimizin stratejik hedefi bu. Bu, bağımsız bir orduyu hedefler. Bağımsız bir silahlı gücü. Profesyonel bir ordu, profesyonel, silahlı bir örgütlenmeyi hedefler bu. Bu, Parti Önderliğinde olacak. Daha farklı bir örgüt yapısını gerektiriyor. PKK bunu yapmadı yani. Hiç bir zaman PKK böyle bir örgütlenmeyi yapamama. Eğer böyle bir örgütlenmeyi yapsaydı, burada bulunan insan sayısı biraz daha az olurdu ve çok daha gür sesler işitmemiz mümkündü. Böyledir yani. Bunu yapmamış PKK. Ya uygun şartları bulup yapamamışlar, ya imkanları yokmuş yapamamışlar; ama böyle bir örgütlemeyi yapmamışlar. Yapılmamış. Neden yapılmamış? Ama amaçları bunu yapmaktır. Yapabilirler bundan sonra. On sene sonra, yirmi sene sonra.

Bu da gönül rızasıyla emperyalizme, sömürgeciliğe karşı silahla dövüşmeyi kendine hedef edinmiş; Ama tüm ailesiyle ve düzenle bağlarını kesmiş insanlardan müteşekkil, profesyonel askerlerden oluşan bir Ģey bu tip insanlardan oluşturulacak ve örgütlendirilecek gerilla birlikleri vasıtasıyla çeşitli aşamalardan geçen bir şeyle bu ordu oluşturulacak. Ordu oluşturma dönemi yirmi seneyi de alabilir. Yani uzun süreli bir halk savaşı.”

 

14 Temmuz 1982 Amed (Diyarbakır) Zindan direnişinde yaşamını yitiren Kemal Pir’i şu sözlerini de unutmamak  gerekir:

“Biz her şeyden önce yani son derece geri kalmış adeta ortaçağ karanlıklarında geri kalmış adeta ortaçağ karanlıklarında bırakılmış bir Kürdistan toplumunun fertleri olduğumuzu biliyoruz. Bu derece geri bir yapıda olan bir ülkede örgütlenmenin, bir örgütlenme yaratmanın, bir mücadele doğurmanın ne derece zor olduğu da açıktır. Açıkça belirtelim, silahlı mücadeleyi Kürdistan’da reddeden, bu tür bir mücadelenin gereksizliğine ve reformlarla başarıya gidilebileceğine inananları biz teslimiyetçilikle, pasiflikle suçlamaktayız.Kürdistan bağımsızlık mücadelesi elbette başarıya ulaşacaktır. Ben şiddet faktörüne daima inanmışımdır. Bu nedenle de Kürdistan bağımsızlık mücadelesi de silahlı mücadeleye dönüştürülmedikçe başarıya ulaşacağına inanmıyorum.”

 

ŞİMDİ YAŞAMI UĞRUNA ÖLMEK KADAR SEVMEK ZAMANI HEVAL KEMAL PİR GİBİ

Yaşamı ve mücadeleleriyle bizlere rehper olmaya devam ediyorlar.

Anılarını ve mücadelelerini zaferle taçlandıracağız.

Devrimciler ölümsüzdür.

Yaşasın birleşik devrimimiz.

 

7 Eylül 2017

 

 

Önceki İçerikDaha Güçlü Ve Haklı Bir Zemindeyiz – Şemdin Şimşir
Sonraki İçerikHBDH: ULAŞ YOLDAŞ ORTAK MÜCADELENİN SEMBOLÜYDÜ