Türkiye ‘de Barış Gerillanın Silah Bırakmasıyla Gerçekleşecek mi ?

 

” Çözüm süreci ” ile birlikte son iki yıldır belli aralıklarla gerek egemenlerin sözcülerinin ve işbirlikçilerinin ağızlarından gerekse de legal alandaki kimi Devrimci-Demokrat-Yurtsever şahsiyet ve kurumların ağızlarından bir çağrı duyuyoruz. Silahları bırakma çağrısı.

Bu yönlü konuşma, tartışma ve çağrılar gördüğümüzde, dinlediğimizde veya duyduğumuzda devrimci genç yüreklerimizde radikal bir fırtına kopuyor. Bu fırtına isyan ve sitem yüklü bir fırtınadır. Önüne kim çıkarsa çıksın yok edebilecek güç, kararlılık, cesaret ve cüret sahibi bir fırtına…

Belli bir süre geçtikten sonra ve içimizdeki radikal fırtına biraz olsun sönümlendiğinde bizi anlayabilecek, gözümüzün içine bakabilecek ve devrimci genç yüreklerimize dokunabilecek birilerini arıyoruz. Sorularımıza içtenlikle cevap verebilecek birilerini arıyoruz. Söylediklerimize kulak kabartıp bizi dinleyecek birilerini arıyoruz. 

Ancak sonra görüyoruz ki bütün bu arayışlarımız beyhude bir çabadan öteye geçemiyor. Ve hayat her zamanki gibi olağan akışında devam ediyor. Ayrıca silahları bırakma meselesi üzerine yapılan konuşma, tartışma ve çağrıları gördüğümüzde, dinlediğimizde veya duyduğumuzda aklımıza bir de dünyadaki benzer çatışmalı süreçler (gerilla hareketlerinin devrim yapması ya da müzakere yapması) geliyor.

Mesela Küba ‘da 26 temmuz hareketi Fidel Castro, Che Guevara, Camilo Cienfuegos, Vilma Espin, Celia Sanchez gibi öncü savaşçılar ile Batista diktatörlüğünü yıkarak bir devrim gerçekleştirmişti. Aynı şekilde Nikaragua ‘da Sandinist FSLN gerillaları Somoza diktatörlüğünü alaşağı ederek bir devrim gerçekleştirmişti.

El Salvador ‘da uzun süren bir iç savaşın ardından devlet ve FMLN gerillaları diyalog ve müzakere yolunu denedi. Yapılan müzakereler sonucunda savaş sonlandırıldı. Ancak FMLN müzakerelerden beklidiği sonucu alamadı. Hemen yanı başımızda diyebileceğimiz İspanya ‘da 4 üniversite öğrencisi tarafından kurulan ve Bask ülkesinin bağımsızlığını hedefleyen ETA var.

ETA uzun yıllar yürüttüğü mücadele sonucunda Bask ülkesinin geniş bir özerklik elde etmesini sağladı. Ancak ETA hiç bir zaman Bask ülkesinin bağımsızlığını sağlama hedefinden vazgeçmedi. İspanya hükümeti ve ETA arasında yürütülen diyalog ve müzakereler sonucu ETA, 2011 ‘de silahlı mücadeleye son verdiğini bundan sonra hedefine ulaşmak için legal alanı kullanacağını görüntülü bir mesaj ile dünyaya duyurdu.

Meksika ‘da da 1 Ocak 1994 ayaklanmasıyla adını tüm dünyaya duyuran yerli Zapatista hareketi EZLN ‘de Meksika ordusuyla 12 günlük süren bir savaştan sonra katolik kilisesinin de devreye girmesiyle diyalog ve müzakere yolunu denedi. 1996 yılında yapılan müzakereler sonucu yerlilere anayasal kimi haklar tanınsa da Meksika hükümeti EZLN ile yaptığı bu anlaşmalara uymamıştır. Bu örneklerin sayılarını daha da artırabiliriz.

Gelellim Türkiye ‘ye… Son 2 yıldır ise Türkiye ‘de ” çözüm süreci ” adı altında devlet İmralı ‘da PKK lideri Öcalan ile bir diyalog geliştirdi. Devleti diyalog çizgisine getiren 2012 ‘deki devrimci halk savaşı ve zindan direnişleridir. Ancak burada dünyadaki FMLN, FARC-EP, EZLN, ETA ve hatta ELN deneyimlerinden farklı bir şekilde gelişen bir diyalog süreci karşımıza çıkıyor. Bu nedenle her kesimden insanın bir çok itirazı var.

Çok güncel olduğu ve bir çok benzerlik taşıdığı için size FARC-EP ve Kolombiya devleti arasındaki müzakere sürecini ve gelişim seyrini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım. Aslında bir çok kişinin de neden itiraz ettiği ve illa bir müzakere yapılacaksa (ki yapılıyor da) PKK ‘nin nasıl bir müzakere yapması gerektiği bu örnekle daha iyi anlaşılacaktır. 

Kolombiya ‘da 2010 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimlerini Juan Manuel Santos kazanmıştı. Santos ‘un seçim sürecindeki en büyük vaadi gerilla hareketleri Kolombiya devrimci silahlı güçleri FARC-EP ve ülkenin ikinci büyük gerilla hareketi olan ulusal kurtuluş ordusu ELN ‘yi yok etmekti.

Santos göreve geldikten sonra Kolombiya ordusu FARC-EP ve ELN ‘ye yönelik geniş çaplı operasyonlar düzenledi. Ancak Kolombiya ordu birlikleri Santos ‘un istediği nitelikte bir başarı yakalayamadı. FARC-EP bu dönemde kendisini askeri ve siyasal açıdan daha da güçlendirdi.

Bu nedenle son günlerde Türkiye ‘de en çok konuşulan ve Newroz yaklaştıkça da giderek alevlenen ” silah bırakma ” meselesi bana Kolombiya ‘daki 2010 ve 2011 dönemini ve yapılan çağrıları hatırlattı. Özellikle de 2011 yılında FARC-EP komutanı Alfonso Cano ‘nun katledilmesinden sonraki çağrıları hatırlattı.

Ve Santos ‘un FARC-EP ve ELN ‘yi yok etme parolasıyla başlayan devlet başkanlığı serüvenin Kolombiya ‘da 50 yıllık savaşı bitirecek olan müzakerelere nasıl geçildiğini hatırlattı. Peki buraya nasıl gelindi ? Juan Manuel Santos ‘u 50 yıllık savaşı bitirecek olan müzakerelere götüren dönemi, nedenleri ve 2011 yılında FARC-EP komutanı Alfonso Cano ‘nun katledilmesinden sonraki çağrılarını hatırlamak faydalı olacaktır.
 
 
Kolombiya ‘da Savaş ve Müzakereye Giden Yol…
 
 
2008 yılında FARC-EP ‘nin kurucularından ve lideri Manuel Marulanda Velez kalp krizi sonucu hayatını kaybeder. Kolombiya hükümeti halkı motive etmek için FARC-EP lideri Manuel Marulanda Velez ‘in Kolombiya ordu birliklerinin yaptığı hava saldırılarında öldürüldüğü yalanını söyler.

Ancak o dönem FARC-EP merkez komutasında bulunan Timoleón Jiménez TeLeSuR TV ‘ye gönderdiği video kaydı ile Kolombiya hükümetinin halkı motive etmek için uydurduğu yalanı ortaya çıkarır. Ve deyim yerindeyse Timoleón Jiménez bu video kaydı ile Kolombiya hükümetinin karizmasını çizer.

Manuel Marulanda Velez ‘in hayatını kaybetmesinin ardından FARC-EP liderliğine Alfonso Cano getirilir. Alfonso Cano ‘nun FARC-EP içerisindeki anlam ve önemi çok farklıdır. Alfonso Cano sadece bir lider değil aynı zamanda bir aydın, bir entelektüel, bir düşünür, Kolombiya dağlarında bir gerilla ve komutandır.

Alfonso Cano FARC-EP kurucularından ve baş ideolog Jacobo Arenas ‘ın ölümünün ardından örgütün baş ideologu olmuştur. Bu nedenle Alfonso Cano, Manuel Marulanda Velez ‘in hayatını kaybetmesinden sonra FARC-EP içerisinde yürütülen tartışmalar sonucunda da liderliğe getirilmiştir.

İşte bu durum Kolombiya hükümetini endişe ve korkuya sevk eder. Çünkü Alfonso Cano liderliğindeki FARC-EP yeniden bir yapılanma dönemine girecekti. Nitekim öyle de oldu. Alfonso Cano ‘nun FARC-EP liderliğine getirilmesinden sonraki ilk icraati FARC-EP içerisinde gerçekleşti.

Nasıl mı ? Dağınık cephelere ayrılmış ve disiplinsiz davranışlar içerisinde olan gerilla grupları üzerinde otoriteyi büyük bir ölçüde sağlamakla oldu. Daha sonra ise Kolombiya ‘nın ikinci büyük gerilla hareketi olan ELN ile iki örgüt arasındaki stratejik rekabeti ve iki örgüt arasındaki çatışmaları ortadan kaldıran ortak bir deklerasyon yayınlanması ve anlaşma imzalanması sürecinde büyük rol oynadı.

Bu dönemde FARC-EP siyasal ve askeri alanda daha da güçlenmiştir. Yine bu dönemde FARC-EP ‘ye katılımlar artmıştır. FARC-EP ‘nin gelişimini yakından takip eden Kolombiya hükümeti yukarıda saymış olduğum nedenlerden dolayı birinci hedefini Alfonso Cano ‘yu yok etmek olarak belirlemiştir.

Nitekim tarihler 4 kasım 2011 gününü gösterdiğinde ABD destekli Kolombiya ordu birlikleri binlerce askerin katılımı ve son teknoloji silahların kullanıldığı bir operasyon başlatmış ve bu operasyon sonucunda Cauca ormanlarında FARC-EP lideri Alfonso Cano ‘yu katletmişti.

Alfonso Cano ‘nun katledilmesinin vermiş olduğu zafer sarhoşluğu ile Kolombiya devlet başkanı Juan Manuel Santos gerillalara teslim olma, FARC-EP ‘ye silah bırakma ve örgütü dağıtma çağrıları yapıyordu. Aksi takdirde bütün gerillaların sonunun Alfonso Cano gibi ” Ya mezar, Ya ölüm ” olacağı tehditlerini savuruyordu. 

Ancak zafer sarhoşluğu ile FARC-EP ‘ye ve gerillalara tehditler savuran, çağrılar yapan Kolombiya devlet başkanı Santos ‘a FARC-EP cephesinden cevap geçikmemişti. Komutan Alfonso Cano ‘nun katledilmesinden sonra FARC-EP tüm dünyaya gönderdiği mesajla tehditlere ve çağrılara şu yanıtı vermişti; 

” Bu Kolombiya ‘da ezilenlerin ve sömürülenlerin en büyük önderlerinden birinin yasını tuttuğu ilk sefer değil. Onların yerini, cesaret ve zafere olan mutlak inanç ile doldurulması da ilk değil. Kolombiya ‘da barış gerillanın silah bırakması ve teslim oluşuyla gerçekleşmeyecek. Ancak ayaklanmayı doğuran nedenlerin ortaya çıkmasıyla gerçekleşecek. Bu devam edecek olan politik bir hattır… “

Bu mesaj sonrasında FARC-EP içerisinde yürütülen tartışmalar sonucunda merkez komutadan Timoleón Jiménez FARC-EP liderliğine getirildi. FARC-EP yeni döneme ” bütün hayat bir savaştır. Ölülerimiz için 1 dakika bile yas tutacak vaktimiz yok… ” şiarıyla hazırlandı.

İktidara 2010 yılında FARC-EP ve ELN ‘yi yok etme parolasıyla gelen 2011 ‘de de FARC-EP lideri Alfonso Cano ‘nun katledilmesinden sonra zafer sarhoşluğu ile tehditler savuran Santos ‘a en güzel cevap Timoleón Jiménez liderliğindeki FARC-EP ve Nicolas Rodriguez Batista liderliğindeki ELN ‘nin yükselen devrimci mücadelesi ve gerillaların her alanda kazandığı başarılar olmuştur.

Nasıl yani ? diye soranlara tekrar hatırlatmak isterim. FARC-EP Alfonso Cano ‘nun katledilmesinden sonra savaşı her alanda yükseltmiştir. Aynı şekilde ELN ‘de savaşı yükseltmiştir. 50 yıllık savaşta iktidara gelen her Kolombiya hükümeti başarısız olduğu gibi, Santos hükümeti de FARC-EP ve ELN karşısında başarısız olmuştur. Bu başarısızlık Santos hükümetini Kolombiya ‘da 50 yıllık savaşı bitirecek olan müzakere sürecine itmiştir.
 
 
FARC-EP ve Kolombiya Devleti Arasındaki Müzakere Süreci…
 
 
Venezuela ‘daki gizli görüşmelerden sonra Kolombiya devleti 2012 yılı sonlarına doğru Norveç ‘in başkenti Oslo ‘da FARC-EP yönetimiyle diyalog süreci başlatmıştı. Sonrasında ise müzakerelere geçilmesi için anlaşılmıştı. Görüşmeler Oslo ‘dan Küba ‘nın başkenti Havana ‘ya taşındı. Taraflar arasındaki barış görüşmelerinde Küba, Şili ve Venezuela garantör ülke. Görüşmeler 6 ana başlık üzerinden yürütülüyor.

Görüşülen başlıklardan en önemlisi toprak reformu / tarım reformu. Tarım reformu ‘nu ve insanların kendi topraklarına geri dönebilmesini sağlayacak olan, küçük köylülerin birlikte üretebilmelerini, kooperatifleşerek ürünlerini dağıtabilmesini destekleyecek önlemleri içeriyor.

İkinci başlık gerilla hareketinin, muhalefetin, sivil siyasal hayata, seçimlere katılımı üzerineydi. Taraflar 3. madde olan uyuşturucu ticaretini engelleme konusunda da anlaşma sağladı. FARC-EP bütün maddelerde anlaşma sağlanmadan ve uygulamalara başlanmadığı müddetçe gerçek bir barış anlaşması imzalanmayacağını her fırsatta dile getirdi. 

Havana ‘da devam eden barış görüşmelerinde tarafların heyetleri açık ve net olarak belirlenmiştir. Yani Türkiye ‘deki gibi bir istihbarat şefi ile görüşmeler yürütülmüyor. 17 kişi FARC-EP heyetinde bulunuyor. Siyasilerden oluşan 17 kişi de Kolombiya devlet heyetinde bulunuyor. Ayrıca Taraflar arasında müzakere görüşmeleri başladığında ateşkes yoktu. Ancak geçen yıl devlet başkanlığı seçimleri sürecinde FARC-EP önce 1 haftalık ateşkes ilan etti. Daha sonra ise bu ateşkes süresiz olarak uzatılmıştı.

Her görüşme sonrasında FARC-EP heyeti basın ve yayın aracılığıyla halkı bilgilendiriyor. Aynı şekilde devlet heyeti de bu yolla halkı bilgilendiriyor. FARC-EP ‘nin Kolombiya devleti ile yürüttüğü müzakere sürecindeki bazı hedefleri de şunlardır;
 

1.) FARC-EP elindeki polis, asker, politikacı, akademisyen vb. kişilere karşı bütün politik tutsakların serbest bırakılmasını istiyor.
 
2.) Kolombiya ‘da herkesin sağlık ve eğitim alanlarından ücretsiz olarak yararlanması ve devletin bunu garanti altına almasını istiyor.
 
3.) FARC-EP gerçekleri araştırma komisyonu kurularak, 50 yıllık savaşta karşılıklı işlenen suçların ve hataların ortaya çıkarılmasını istiyor.
 
4.) Kolombiya devletinin ABD ile yaptığı bütün gizli askeri anlaşmaların iptal edilmesini istiyor.
 
5.) Bütün toplumsal kesimlerin katılımıyla yeni bir geniş anayasa kurucu meclisi oluşturulmasını istiyor.
 
6.) FARC-EP temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan yeni bir anayasanın oluşturulmasını istiyor.
 
7.) FARC-EP ve diğer gerilla güçlerinin silahsızlandırılması yerine bu gerilla güçlerinin asayiş, halkı savunma güçlerine dönüşmesini istiyor. 
 
8.) FARC-EP, Kolombiya devletinin ikinci büyük gerilla hareketi ELN ile de müzakerelere geçmesini istiyor.
 
 
2013 yılında Kolombiya devleti ve ELN arasında başlayan gizli görüşmelere dönemin Uruguay devlet başkanı ve eski bir Tupamaros gerillası Jose Mujica açık destek vermiş ve ülkesinin kapılarının Kolombiya devleti ve ELN arasında başlaması muhtemel müzakere görüşmeleri için açık olduğunu söylemişti.

Kolombiya devleti ve ELN arasında yürütülen gizli görüşmeler 2014 yılı mayıs ve haziran ayları itibariyle biraz daha arttı. Ancak henüz bir müzakere sürecinin başladığı söylenemez. FARC-EP 2013 yılında çiftçilerin düzenlediği protesto eylemlerine polislerin yaptığı vahşice saldırıları kınamış hatta bir süre (15-20 gün kadar) müzakere sürecini dondurmuştur. 

Yine Kolombiya hükümeti tarafından görevden uzaklaştırılan başkent Bogota ‘nın ve eski gerilla hareketi M19 hareketi üyesi solcu belediye başkanı Petro Gustavo ‘nun görevine iade edilmesi için yoğun uğraşlar vermiştir. Ve bunun sonucunda Petro Gustavo görevine iade edilmiştir.

Görüşmeler genellikle 15 günde 1 veya ayda 1 yapılıyor. Kolombiya halkının deyimiyle son iki yılda gelinen aşamadaki kazanımlar FARC-EP ve ELN ‘nin egemenlere karşı kazandığı yeni bir zaferdir. 2014 sonlarında ise FARC-EP ‘nin bir generali tutuklamasının ardından Kolombiya devleti müzakere sürecini dondurduğunu açıklamıştı.

FARC-EP ile yapılan görüşmelerin ardından general ve dört polis serbest bırakılmıştır. Buna karşın devlet de kimi politik tutsakları serbest bırakmıştır. Ardından müzakere süreci tekrar başlamıştır. 2015 yılı başlarında ise mayınların temizlenmesi konusunda anlaşılmıştır. Anlaşmaya göre gerillalar ve Kolombiya ordu birlikleri mayınların temizlenmesi için ortak çalışacak.
 
Ve son olarak Kolombiya devlet başkanı Santos yaptığı bir konuşmada FARC-EP ‘nin uzun süredir uygulamaya koyduğu tek taraflı ateşkesi işaret ederek ” Açık yüreklilikle belirtmeliyim ki FARC-EP söylediğini yapıyor. Ateşkese uyuyor. Bu nedenle bende hava kuvvetlerine FARC-EP ‘ye yönelik gerçekleştirilen hava saldırılarının geçici bir süre durdurulması talimatı verdim. ” dedi…

Kolombiya ‘da durum bu… Kolombiya ve FARC-EP / ELN süreçlerini hatırlatıp hafızaları tazeledikten sonra gelelim Türkiye ‘ye.

 
 
Silahları Bırakma Meselesi Üzerine…
 
 
30 Eylül 2013 ‘de AKP hükümeti ” çözüm süreci ” ile ilgili olarak ” demokratikleşme paketi ” açıklamıştı. Ekim ayında ise HaberTürk televizyonunda bir programa katılan dönemin başbakan yardımcısı Beşir Atalay PKK ‘ye ” Silahları bırakın, teslim olun sonrasına bakarız ” demişti. Yine dönemin başbakan yardımıcısı Beşir Atalay 2014 Temmuz ‘un da da ” çözüm paketi ” adı verilen teraneyi açıklarken asıl hedeflerini de PKK ‘ye silah bıraktırılması olarak açıklamıştı. 

Yıl oldu 2015 DC yazan bir arkadaşın da yazısının başlığında da dediği gibi; ” Aşılamayan, ‘Aşama ‘larda Eskiyen Açıklamalar ve Süreç… ” Aynen öyle… Hala silah bırakma ve aslında dolaylı olarak da ” devletin şefkatli kollarına ” teslim olunması çağrıları yapıyor. Bu çağrılar daha çok iktidardaki mevcut egemen zihniyetin yani AKP öncülüğündeki Türk İslamcı-Milliyetçi-Osmanlıcı blok zihniyetinin bir ürünüdür.

Ancak bu çağrıları dillendiren sadece Türk İslamcı-Milliyetçi-Osmanlıcı blok değildir. Bunlara eşlik eden deyim yerindeyse devletin her dönem ağzına tükürdüğü halde hala ” ya rabbi şükür ” diyen bazı Kürt çevreleri de vardır. Mesela eski HPG ana karargah komutanı Bahoz Erdal bir değerlendirmesinde bu çevreleri ” Siyasal Çehş ” olarak tanımlamıştı.

Bahoz Erdal ‘ın ” Siyasal Cehş ” (siyasal eşek-lik) diye tanımladığı bu çevreler tarihin her döneminde var olmuşlardır. Osmanlı döneminde Hamidiye alaylarında, 1915 ‘ler de Ermeni halkına yönelik gerçekleştirilen soykırım sürecinde, 1925 ‘te Şeyh Sait olayında, 1990 ‘lar da devlet destekli Hizbullah ‘ın geliştirdiği katliamlarda, faili meçhul (faili devlet) cinayetlerde ve köylerin yakılması sürecinde kirli savaş örgütü JİTEM ‘içerisinde yer aldılar ve kullanıldılar.

Korucu olarak, Ajan-İşbirlikçi olarak kullanıldılar. On yıllar boyunca kendi halkına ve kendi değerlerine ihanet etmeye devam ettiler ve etmeye ediyorlar.
 
Yine konumuza dönecek olursak, öncelikle belirtmek isterim ki umarım Öcalan Newroz ‘da AKP ‘nin dayatmalarına boyun eğip PKK ‘ye silahsızlanma çağrısı yapmaz (ki ben yapacağını düşünmüyorum)… Umarım PKK ‘de bütün bu silah bırakma dayatmalarına karşı gereken cevabı Newroz ‘da yayınlayacağı detaylı bir açıklama ile cevap verir. Çünkü bir çok kesim bu konun artık mutlak anlamda açıklığa kavuşmasını istiyor.

Çünkü AKP siyasi kadrolarının, sempatizanlarının, medyadaki kadrolu yalakalarının, Mussolini ‘ye, Hitler ‘e, Somoza ‘ya, Batista ‘ya, Pinochet ‘e, Kenan Evren ‘e rahmet okutan AKP lideri padişah bozuntusu Tayyip Erdoğan ‘ın yaklaşımları ortada… 

Kullanılan dil ve üslup AKP ‘nin sürece nasıl yaklaştığının bir göstergesidir. Ayrıca son 2 yıllık AKP pratiği de ortada. AKP ” çözüm sürecine ” elindeki bir rehine gibi yaklaşıyor. Devamlı olarak bu durumu bir koz olarak kullanıyor. Karşımızda 2 yıldır hiç bir adım atmayan veya sıkıştıkça paketler ya da torbalarla günü kurtarmaya çalışan bir AKP hükümeti var.

Örneğin AKP cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde ” çözüm sürecini ” yasal bir statüye kavuşturacağı iddiasıyla meclis ‘e sunduğu ” çerçeve yasasının ” cumhurbaşkanlığı seçimleri ile aynı zamana denk gelmesinin bir tesadüf olduğu söylenemez. Ve bizden de bu yutmamız beklenemez.
 
Dedik ya AKP ” çözüm sürecini ” elinde bir rehine kozu olarak kullanıyor. Ve bu kozu da cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde ” çerçeve yasası ” ile kullanmıştı. Ancak 2015 genel seçimlerine doğru hızla gittiğimiz şu günlerde AKP yeni bir hamle yaptı. Bu hamle 28 Şubat ‘ta AKP ve HDP ‘nin Dolmabahçe ‘de yapmış oldukları ” ortak açıklama ” dır…

AKP yapılan açıklamayı ” silahlara veda ” olarak yansıtmıştır. Ve büyük olasılıkla AKP genel seçimi de daha iyi bir derece ile kurtarmak için bu yönlü propaganda yapacaktır. AKP her zaman olduğu gibi yine siyasal kurnazlığını göstermiş ve bu hamlesi ile ” çatışmasızlığı ” da cebine koymuştur. Bir iki gündür de izleme heyetinin kurulması yine gündemde. Ancak yine de AKP ‘nin elindeki kozlar bitmedi ve bitmeyecek. AKP ‘de ne torba ne paket biter. Söylediklerimizin aksini iddia edebilen varsa somut olarak kanıtlasın. 

Ayrıca AKP hala Kuzey Kürdistan ‘da PKK ile ” çözüm süreci ” yürütürken ve çatışmasızlık ortamını da yaptığı siyasal kurnazlıklar sonucu korumayı başarırken savaşı Rojava ‘ya kaydırdı. Türkiye – Suriye – Rojava sınırlarında El Nusra, IŞİD gibi çeteleri kullanarak Rojava devrimine saldırtmış ve boğdurmak istemiştir. 

Bununla da kalmayarak bir dönem Barzani ‘yi ve Rojava ‘daki bağlantılı partileri de kullanmıştır. El Nusra, IŞİD gibi paramiliter güçleri silahlandırarak Suriye ‘de, Rojava ‘da halklara saldırtmıştır. Emperyalizmin ve AKP ‘nin tetikçisi IŞİD geçen yıl Haziran ayında Irak ‘ın Musul kentini kontrolüne aldıktan sonra buradan ele geçirdiği ağır silahları Rojava ‘ya geçirmiş önce Kobané ‘ye sonra Şengal ‘e daha sonra da yine Kobané ‘ye yönelik ağır bir saldırı başlatmıştır.

Bu saldırıların amacı Rojava ‘da Kürtlerin elde ettiği tarihsel kazanımların yok edilmesiydi. Rojava halkının 19 temmuz 2012 ‘de iradesiyle ortaya çıkardığı Devrimin tasfiye edilmesiydi. AKP hükümeti aslında sadece savaşı Rojava ‘ya da taşımamış içeride de halklara yönelik sistemli saldırlar geliştirmiştir. Örneğin Gezi ‘de, 6-7 Ekim Devrimci halk serhıldanları sürecinde…

İşte tüm bu içeride ve dışarıda geliştiren sistemli saldırların gölgesinde silahların bırakılması konuşuluyor. Ortadoğu ‘nun yeniden dizayn edildiği şu günlerde silahların bırakılması konuşuluyor. Türkiye ‘de demokratikleşme beklentisi olan Öcalan ve PKK cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında AKP ve padişah bozuntusu Tayyip Erdoğan ‘ın daha da otoriterleşmesini görmüyor mu ?

Silahların bırakılması içeride Gezi direnişi döneminde görmüş olduğumuz eli sopalı, satırlı, palalı ‘lara,  6-7 Ekim Devrimci halk serhıldanları sürecinde yurtsever gençliğe yönelik saldırılar gerçekleştiren devlet destekli Hizbullah ‘a, Türkiye ‘nin batısında halk güçlerine saldıran Ülkücü ve Alperenlere, dışarıda ise hızla gelişmeye devam eden emperyalizmin ve AKP ‘nin tetikçisi IŞİD ‘e bulunmaz bir nimet sunmaz mı ?
 
Bu durum doğal olarak başta Kürt halkı olmak üzere bütün kesimlerde ister istemez bir endişe yaratıyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı başta Kürt halkı olmak üzere her kesimden insanın cevap beklediği bir çok soru var. Mesela en basitinden AKP ile gerçek anlamda bir müzakere nasıl yapılacak ? Barış nasıl gerçekleşecek ? İşte kafalarda cevap bekleyen diğer sorulardan bazıları;
 

1.) Ayaklanmayı doğuran nedenler tüm boyutlarıyla ortaya çıkartılmadan ve ortadan kaldırılmadan barış nasıl gerçekleşecek ?
 
2.) Öncelikli olarak hasta tutsaklar bırakılmadan ve bütün politik tutsakların özgürlüğü sağlanmadan barış nasıl gerçekleşecek ?
 
3.) Kürt halkının kimlik, dil, statü talepleri karşılanmadan barış gerçekleşecek ?
 
4.) Anayasal eşitlik sağlanmadan barış nasıl gerçekleşecek ?

5.) Koruculuk sistemi lağvedilmeden barış nasıl gerçekleşecek ?

6.) Geçmişle yüzleşilmeden ve hesaplaşılmadan barış nasıl gerçekleşecek ?
 
7.) TMK kaldırılmadan barış nasıl gerçekleşecek ?

8.) TCK ‘da yeni düzenlenmeler yapılmadan barış nasıl gerçekleşecek ?
 
9.) Yıllarca sürgünde kalmış Türkiye ve Kürdistan ‘lı devrimci, demokrat, ilerici ve yurtseverlerin ülkelerine dönebilmeleri için bir alt yapı oluşturulmadan barış nasıl gerçekleşecek ?
 
10.) Siyasi katılımın sağlanmadan ve Türkiye gerçek anlamda bir demokratikleşme dönemine girmeden barış nasıl gerçekleşecek ?
 
11.) Baraj yapımları, karakol ve kalekollara ve doğa tahribatına son verilmeden barış nasıl gerçekleşecek ?
 
12.) Peki sokaklarda hiç bir dönem eksilmeyen hata AKP döneminde daha da artan devlet terörü, polis terörü sonlandırılmadan barış nasıl gerçekleşecek ?
 
13.) 12 Eylül darbeci generallerinin ortaya koyduğu ve son 13 yıldır da AKP ‘nin ekmeğini yediği Anti-Demokratik seçim barajı kaldırılmadan barış nasıl gerçekleşecek ?
 
14.) Bütün kesimleri memnun edecek temel hak ve özgürlükleri garanti altına alacak bir anayasa yapılmadan barış nasıl gerçekleşecek ?
 
15.) AKP ‘nin büyütüp beslediği, tedavi ettiği, sınırlarını kullandırttığı, silahlandırdığı ve Rojava halkına saldırttığı IŞİD ‘e rağmen barış nasıl gerçekleşecek ?
 
16.) AKP ‘nin kurmaya çalıştığı başkanlık yani tek adamlık sistemi ile barış nasıl gerçekleşecek ?
 
 
Ve daha bir çok soru… Herkesin kafasında biriken onlarca soru var. Ancak muhatap veya muhataplar bulunabilirse cevap almak isteriz. Benimde kafamda deli sorular var. Ancak ben son 2 yıldır sorduğum 3 soruyu şimdi yine soruyorum ve sormaya devam edeceğim…
 
1.) Barış nasıl gerçekleşecek ? 
 
2.) Türkiye ‘de barış gerilla ‘nın teslim oluşu ve silah bırakmayla gerçekleşecek mi ?
 
3.) Ortadoğu bataklığında, Ortadoğu ‘nun yeniden dizayn edildiği şu dönemlerde silah bırakmak ne derece doğru olacaktır ?

 
Bekleyip ne olacak göreceğiz… Ancak son olarak şunu hatırlatmakta fayda görüyorum. FARC-EP müzakere heyeti sözcüsü ve FARC-EP komutanı İvan Marquéz şöyle demişti; ” Kötü Bir Barış Anlaşması Savaştan Beterdir… “

Önceki İçerikYek Devrim! Yek Mevzi!..
Sonraki İçerikKürt Halkına ve Özgürlük Savaşçılarına