Demek ki savaşlar sadece para, araç, gereç, yeteri kadar insan ve Amerika desteği ile kazanılamıyormuş. Kazanmak için daha değerli ve daha güçlü başka şeylere ihtiyaç varmış…
Kobanê direnişini hatırlayanlar, o günlerde ekranlara yansıyan bir görüntüyü de mutlaka anımsayacaktır.
Suriye ve Irak ordusuna mensup eski subayların kullandığı DAİŞ tanklarına karşı, YPG ve YPJ savaşçıları kaleşnikoflarla karşılık vermeye çalışıyordu. Bu orantısız güç dengesini büyük bir üzüntü ile izleyenler, nihayet bir gün yanları, üstü, önü arkası kalın demir plakalarla kapatılan kepçe ve dozer görüntülerini görünce bir nebze rahatladılar. Nihayet Kürtlerin de “zırhlı araçları” olmuştu.
Serêkaniyê, Mimbic, Girê Spî, Şengal ve Mexmûr’da da Kürt savaşçılar çıplak yürekleri, imanları ve kaleşnikofları ile düzenli orduların devasa araç gereçlerine karşı savaştılar ve kazandılar. ABD, Rusya, Avrupa Birliği ve BM teşkilatı, kazanılan bu savaşı, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Taliban’ın talebelerine rehin ettiler.
ABD, Afganistan’da hibe ettiği savaş araç ve gereçleri dışında, 20 yıl boyunca 145 milyar dolar harcamış. ABD çekilirken, geride 300 bin eğitilmiş asker, savaş uçakları, taarruz helikopterleri ve düzenli bir ordu için gerekli her türlü araç ve gereci bırakarak çekilmiş.
Demek ki savaşlar sadece para, araç, gereç, yeteri kadar insan ve Amerika desteği ile kazanılamıyormuş. Kazanmak için daha değerli ve daha güçlü başka şeylere ihtiyaç varmış…
ABD Afganistan’dan çekilince, Devlet Başkanı Eşref Gani ve diğer yöneticiler de kaçmış. Ordu tek bir mermi sıkmadan kentleri birer birer Taliban’a teslim etmiş.
Amerikalı gazeteci Craig Whitlock, ABD’nin eğittiği Afganlar’a Batı geleneklerini dayattığını, ama hükümetleri için ölmeye istekli olup-olmadıkları sorusuna kafa yormadığını yazmış.
Joe Biden’in “kararımın arkasındayım, Afgan liderler kaçtı, ordu savaşmayı denemedi. Böyle bir durumda Amerikalılar çarpışıp ölmemeli” açıklaması hiç kimseyi tatmin etmiyor.
Bu “çekilmenin” artçı sarsıntılarının olması ve bu sarsıntıdan en büyük zararı Demokratlar ve ABD Başkanı Biden’in görmesi kaçınılmazdır.
ABD, Vietnam’dan sonraki ikinci büyük yenilgisini yaşıyor. Fakat bu sadece askeri ve siyasi bir yenilgi değil, aynı zamanda büyük bir ideolojik yenilgidir.
Üstelik bu kez yenilgiye uğrayan sadece ABD değildir. BM, NATO, bir bütün olarak Avrupa, Afganistan’da yenilmiştir.
Almanya’da yayımlanan Freie Presse gazetesi, “Afgan Ordusu’nu eğitmek ve donatmak, yıllarca süren NATO misyonunun temel hedefiydi ve bütün çabalar bir gecede havaya uçtu. Olanlar insanlık açısında bir trajedi, dış politikada ağır bir ipotek, ahlaki olarak da bir utanç” diye yorumlamış.
Der Tagesspiegel gazetesi ise, “istihbaratların, orduların ve dışişleri bakanlıklarının çoğunun içine düşebileceği daha büyük bir rezalet olabilir mi?” diye sormuş.
Büyük rezalet, iddia edildiği gibi çok da “aniden” oluşmamış.
Taliban Kabil’e girmeden önce Katar’ın başkenti Doha’da, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General McKenzie, bir Taliban lideriyle yüz yüze görüşme yapmış. Görüşmede, “ABD’nin tahliye işlemlerine karışmamaları” konusunda McKenzie ile Taliban temsilcisi anlaşmaya varmış.(AP)
Hafta başında, Afganistan için acil toplantı yapan BM Genel Kurulu, Taliban’a çağrı yaparak, kurulacak yeni hükümetin “tüm kesimleri kapsayan, birleştirici bir hükümet olması” tavsiyesinde bulundu. Bu “tavsiye”nin aynı zamanda ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa tavsiyesi olduğu unutulmamalı.
Salı günü Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Taliban savaşı kazandı, onlarla konuşmak zorundayız” açıklaması yaptı.
ABD ve Avrupa dünün “teröristi”ni ve “terör listesi”nin ilk sırasına yerleştirdikleri örgütü bir gecede, tüm suçlarından arındırarak(!) pürü pak, makul bir muhatap haline getirdi.
Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung, “Batı’nın kırmızı çizgimiz oyunu bitti” diye yazmış.
Doğrusu ABD ve Avrupa için “terör”, “terörizm” diye bir ilke ve “kırmızı çizgi” diye bir hassasiyet hiçbir zaman olmadı. Bu kavramlar, siyasal konjonktür, ticari çıkarlar, ekonomik ilişkiler söz konusu olduğunda anında unutulacak kavramlardır.
PKK yöneticilerini öldürenlere 12 milyon dolar ödül koyan ABD, kafa kesen, kadınlara eğitimi ve çalışmayı yasaklayan, recm cezası uygulayan; farklı dine mensubiyeti ölümle cezalandıran; müziği, sinemayı, kütüphaneleri, fotoğrafı, interneti, tiyatroyu, gülmeyi yasaklayan barbarlarla gelecek üzerine anlaşmalar, uzlaşılar yapıyor.
Altı ayda bir, kendi uydurdukları “terör listesi”ne PKK’yi ekleyen Avrupa Birliği’nin güvenliğinden sorumlu komiser, “Taliban kazandı, onlarla konuşmak zorundayız” diyor.
Cenevre’de, “Suriye’nin geleceği ve istikrarı” için 8-10 toplantı yapan, bu toplantılara El Kaide ve DAİŞ ile ortaklık içindeki Türk devleti çağrılırken, tek bir toplantıya Rojava’nın meşru-siyasi temsilcilerini davet etmeyen BM isimli uyduruk teşkilat, Taliban’a makul olmasını tavsiye ediyor.
Boğazına kadar kire pasa, yalana, riyakarlığa bulaşmış; pul pul dökülen, para ve ticaret düşkünü, vicdansız, ahlaksız ve Allahsız bir kapitalizm ile karşı karşıyayız.
Rojava’daki Türk/DAİŞ işgalinden, Efrîn’deki sivillerin ve kadınların kaçırılmasından, Şehba’nın, Mexmûr’un ve Şengal’deki hastanenin bombalanmasından; Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de olup bitenlerden ve bundan sonra dökülecek her damla kandan bu kravatlı, sakalsız, modern Taliban sorumlu olacaktır.
Ferda ÇETİN
18 Ağustos 2021