Rusya, Ukrayna’daki faşist iktidara ve Nazi artığı faşist taburlara bir karşı-saldırı başlatan devrimci Lugansk Halk Cumhuriyeti ve Donetsk Halk Cumhuriyeti askeri güçlerine aktif destek verme kapsamında Ukrayna ordusunun mevzilerini 24 Şubat sabahı itibariyle vurmaya başladı.
Rusya, bu operasyona, Ukrayna halkı ve bu halkın bir parçası olan Rus halkına büyük acılar çektiren, binlercesini katleden Nazi artığı faşistlerden Ukrayna’yı temizleme operasyonu adını vermiş. Bu operasyondaki amacını şöyle açıklamış:
“Putin’in uzun konuşması TASS tarafından eksiksiz yayınlandı. Şu cümleler çok önemli ve harekâtın kapsamını tam olarak gösteriyor: ‘1/Operasyonun hedefi, sekiz yıldır Kiev rejimi tarafından alaylara, soykırıma maruz kalan insanları korumaktır.
2/ Bunun için de Ukrayna’nın demilitarizasyonunu, de-nazifikasyonunu, keza Rusya Federasyonu vatandaşları da dahil sivil halka karşı sayısız kanlı suç işlemiş olanları yargıya teslim etmeyi hedefliyoruz.’
3/ DEMEK Kİ, ASKERİ HEDEF, DONETSK VE LUGANSK OBLASTLERİNİN DHC VE LHC ELİNDE OLMAYAN KISIMLARININ ELE GEÇİRİLMESİ; STRATEJİK HEDEF, UKRAYNA’NIN ASKERİ POTANSİYELİNİN VE NEONAZİ KOALİSYONU REJİMİNİN İMHA EDİLMESİ;”
Devam etmeden önce, eski Sovyet düşmanı, emperyalistlerin gizli uşağı, hayranı ya da uzlaşmacının her türlü demagoji ve karalamasının önüne geçmek için, şunu vurgulamak gerektiğine inanıyoruz: Rusya’nın mevcut iktidarının burjuva olduğundan hiç bir kuşku yok. Bunu “Tarihin İronisi” başlıklı makalemizde vurgulamıştık.
Ancak bundan ne kadar kuşku duymuyorsak, Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetlerinin ilerici, halkçı, sosyalizm yönelimli karakterinden de o kadar kuşkumuz yok. Bu iki devrimci Cumhuriyetin faşizme karşı bir ayaklanma sonucu kuruldukları, ilan edildikleri bir tarihsel bir gerçektir, tarihsel olgudur ve bu tarihsel gerçeği hiçbir liberal, uzlaşmacı, sosyal reformist güç ne değiştirebilir ne de ortadan kaldırabilir.
Bu noktanın altını döne döne çizmemizin nedeni şudur: Bugün bu iki Halk Cumhuriyeti’nin faşizme ve emperyalizme karşı başlattıkları savaşı desteklemekten kaçınmak için sosyalist, ilerici görünümlü güç, çevre ve partilerin gizledikleri gerçek budur. Dolayısıyla, bugün, tarafsızlık, savaşa karşı olmak, barışı savunmak bahaneleriyle emperyalist-gerici cephenin yanında dolaylı ya da doğrudan yer alanlara bunu hatırlatmak; bu tarihsel gerçeğe rağmen anti-faşist cephede yer almadıklarını açıklamak zorunda bırakmak gerekir.
Yaşamın nadir anlarının birinden geçiyoruz. Yaşam ancak nadir anlarda kişiyi net tercih yapmak; “ya oradasın ya burada- ya burjuvaziden yanasın ya proletaryadan” noktasına getirir. Şimdi, işte böyle bir noktadan geçiyoruz. Sosyal reformistleri, oportünistleri, uzlaşmacıları, liberal kesimleri taraflarını net biçimde açıklamaya çağırmalı.
Her türlü savaşa karşı olmak ne komünist bir politikadır ne de ilerici, demokrat, anti-faşist bir politikadır. Hala emperyalizmin varlığını koruduğu, kapitalist üretimin dünyanın dört bir tarafında sürdüğü, burjuva sınıfın egemenliğini sürdürdüğü koşullarda yaşıyoruz. Bu koşullarda, komünistler, sosyalistler, “her türlü savaşa karşı” olmazlar; dünya proletaryasını da “her türlü savaşa karşı” olmaya çağırmazlar. Çünkü günümüz koşullarında sadece emperyalist-gerici bölüşüm, yağma savaşları olmaz; bunların yanında faşizme, emperyalizme ve kapitalizme karşı devrimci savaşlar da olur.
Burada savaşı kimin başlattığının, ilk vuruşu kimin yaptığının toz zerresi kadar önemi yok. Proletarya ve emekçi sınıflar; komünistler, devrimciler savaşa karşı tavırlarını önce kimin saldırdığına bakarak değil, sözünü ettiğimiz ayrıma göre yaparlar. Bu ayrımda, dünya proletaryası ve emekçi halklarının, ezilenlerin tarafı, hiç tereddütsüz ikinci tür savaşlardır.
Onun için, şimdi “savaşa karşı olmak” bahanesiyle “tarafsızlık” ilan eden uzlaşmacı, sosyal reformist parti ve güçlere şu sorulmalıdır: Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetleri’nin Ukrayna faşist iktidarına, Ukrayna faşist taburlarına; dolayısıyla başta ABD ve İngiliz emperyalizmi olmak üzere, emperyalizme ve gericiliğe karşı başlattığı savaşın yanında mısınız, değil misiniz? Bu soruya amasız, fakatsız yanıt verilmelidir. Yaşam iki sandalyede oturamayacağınız noktaya gelip dayanmıştır. Ya oradasınız, ya burada.
Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetlerinin Rusya devletinin büyük desteği ile başlattıkları savaş hiç kuşkusuz, devrimci, antifaşist, antiemperyalist bir savaştır. Rusya’nın kendi varlık koşullarının zorlaması nedeniyle bu savaşta iki Halk Cumhuriyetinin yanında yer alıyor olması ne tarihsel gerçeği, ne de savaşın içeriğini milim değiştirir. Leninist Parti, aynı netlikle, iki Halk Cumhuriyetinin yanına yer alıyor; Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfını, emekçi halklarını, yoksul kitlelerini iki Halk Cumhuriyeti’nin yanında yer almaya, onları desteklemeye çağırıyor.
Evet, “savaş kapıda”. İki Halk Cumhuriyeti’nin topraklarını faşist işgalden, faşistlerden temizlemek için başlattıkları savaş genişleyebilir. Emperyalistler devrimci bir savaşın zaferine kolayca boyun eğmeyebilirler. Aksine, iki Halk Cumhuriyeti’ni ve onların arkasındaki Rusya’yı kana boğma pahasına karşılık verebilirler.
Bu durumda komünistlerin politikası “büyük insanlık”a boş çağrı yapan gevezelik şeklinde ya da pasif savaş karşıtlığı biçiminde olmaz. Böyle bir durumda komünistler, iki anlama gelmeyecek biçimde, kendi ülkelerinin proletaryasını kendi burjuva iktidarlarını devirmeye, burjuva egemenliğe son vererek işçi-emekçi iktidarlarını kurmaya çağırır. Buna Rusya da dahil.
Faşist Ukrayna iktidarının, Ukrayna’lı faşistlerin Lugansk ve Donetsk’li devrimci, komünist güçler karşısındaki yenilgisi faşizme, emperyalizme ve kapitalizme karşı savaşan proletaryaya, emekçi halklara büyük bir moral güç verecektir. Başta ABD ve İngiliz emperyalizminin çaresizlik içinde güçsüzlüğünün ortaya çıkması, burunlarının sürtülmesi dünya proletaryasıyla birlikte, Küba, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Nikaragua, Venezuela gibi emperyalist saldırganlığa karşı imkansızlıklar içinde direnmeye çalışan halkçı, demokratik, sosyalizm yönelimli, sosyalist devletlere de güç katacaktır.
Biz söylüyoruz diye değil, yaşamın kendisi, yani dünya ölçeğinde emperyalizmle sosyalizm arasında açık-örtülü süren sınıf savaşının işleri getirdiği nokta bu. Dünya ölçeğindeki saflaşma şöyle biçimlenmiştir: Bir tarafta Küba’dan başlayarak bütün sosyalist, demokratik, antiemperyalist güçler, diğer tarafta, ABD, İngiltere, bilumum Avrupa-Balkan gerici devletleri ve Türkiye.
Son bir not: Rusya’nın desteğinden dolayı iki Halk Cumhuriyeti’nin verdiği savaşın karakterinden şüphe edip “büyük insanlık” gevezeliğine sığınan sosyal reformistler, Rusya ile çok yakın ve sıkı bağlar içindeki -hatta diyebiliriz ki koruyucu desteğindeki- Küba’nın sosyalizminden neden şüphe etmiyorlar. Yoksa Küba’nın arkasındaki Rusya ile iki Halk Cumhuriyeti’nin arkasındaki Rusya farklı devletler mi?