RAKKA ‘DA YALNIZCA ŞEHİR DEĞİL, İNSANLIK ONURU ÖZGÜRLEŞTİRİLDİ

Ekim 2017’de, Rakka tamamen özgürleştirildi.

Bu yalnızca bir şehrin kurtuluşu değil, bir ideolojinin çöküşüydü.

DAİŞ’in “hilafet” iddiası tarihe gömülürken, Kürt halkı kendi modelini demokratik,

seküler, kadın öncülüğünde bir toplum modelini dünya sahnesine taşıdı.

DAİŞ’İN YÜKSELİŞİ VE RAKKA’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

2014 yılı, Ortadoğu’nun en karanlık dönemlerinden birine tanıklık etti. Irak ve

Suriye’de devlet otoritesinin parçalanmasıyla doğan boşluk, radikal bir ideolojinin

hızla serpildiği bir zemin yarattı. “İslam Devleti” adını alan DAİŞ, bu boşlukta

yalnızca askeri bir çete örgüt olarak değil, aynı zamanda ideolojik bir aygıt olarak

büyüdü.

Rakka, bu yapının merkezine dönüştü. Kent, kısa sürede cihatçıların hilafet başkenti,

yabancı savaşçıların eğitim üssü, ve küresel terörizmin propaganda laboratuvarı haline

geldi. Rakka’da yaratılan bu düzen, yalnızca Ortadoğu halklarına değil, insanlık

değerlerine karşı ilan edilmiş bir savaştı.

Ancak bu karanlığın ortasında, Kürt halkının öncülüğünde doğan bir umut parladı:

özgürlük, eşitlik ve direniş.

KÜRT DİRENİŞİNİN FELSEFESİ

Rakka operasyonu, sadece askeri bir mücadele değildi. Bu, Kürt Halk Önderi

Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm paradigmasının sahadaki en somut

ifadesiydi. Bu felsefe, merkeziyetçiliğe ve otoriter devlet anlayışına karşı bir halk

demokrasisi modelini öngörüyordu.

Bu modelin temel sütunları şunlardı:

* Toplumsal Özerklik: Her halkın, kendi yaşamını, güvenliğini ve siyasetini yerelden

yönetmesi.

* Kadın Özgürlüğü: Kadının yalnızca eşit yurttaş değil, aynı zamanda dönüşümün

öznesi ve öncüsü olması.

* Demokratik ve Seküler Toplum: İnanç, etnisite veya cinsiyet temelli ayrımcılığı

reddeden çoğulcu bir yapı.

* Ekolojik Denge: Doğanın kutsallığını ve sürdürülebilir yaşamı merkeze alan bir

toplumsal ahlak.

* Kolektif Güvenlik: Savunmayı bir orduya değil, topluma yayarak ortak irade

oluşturmak.

Bu paradigmaya dayalı olarak YPG ve YPJ, Rakka’ya yalnızca silahla değil, fikirle,

bilinçle ve ahlakla girdi. Onların savaşı, toprağın değil, insan onurunun

özgürleştirilmesi savaşıydı.

KADINLAR YPJ ÖNCÜLÜĞÜNDE YENİDEN TARİH SAHNESİNE ÇIKTI

Rakka’nın özgürleştirilmesi, erkek egemen bir dünyada kadının tarih sahnesine

yeniden çıkışıydı. YPJ (Kadın Savunma Birlikleri), DAİŞ’in en karanlık yüzü olan

kadın düşmanlığına karşı ideolojik bir barikat kurdu.

YPJ savaşçısı, yalnızca silahlı bir direnişçi değil; aynı zamanda toplumun yeniden

doğuşunu temsil eden bir figürdü. Onlar için her mermi, yalnızca düşmana değil, bin

yıllık patriyarkaya sıkılmış bir kurşundu.

Kadınlar, Rakka sokaklarında hem savaşın liderleri, hem de yeniden inşanın

mimarları oldular.

Onlar tünelleri temizledi, sivilleri korudu, geçici yönetim organlarını kurdu, ve

özgürlüğün sesini uluslararası alana taşıdı.

Bu savaş, cinsiyetin değil, bilincin savaşıydı. YPJ’nin öncülüğü, Ortadoğu’nun

kadınlarına yalnızca silah değil, bir felsefe, bir yön ve bir özgüven verdi.

TÜRK DEVLETİNİN TUTUMU VE ENGELLEYİCİ STRATEJİLERİ

Rakka operasyonu boyunca Türk Devleti, Kürt güçlerinin yükselişini kendi devlet

paradigmasına yönelik bir tehdit olarak değerlendirdi.

Ankara yönetimi, YPG ve YPJ’yi sistematik biçimde “terör örgütü” olarak

tanımlayarak hem uluslararası destekleri sınırlamak hem de operasyonun lojistik

akışını kesmek istedi.

Bu dönemde:

* Sınır hattında topçu saldırıları ve hava bombardımanları düzenlendi,

* DAİŞ ve HTŞ gibi gruplara dolaylı lojistik destek sağlandığına dair çok sayıda saha

raporu ortaya çıktı,

* Diplomatik kanallar aracılığıyla ABD ve Avrupa’ya baskı uygulanarak Kürt

güçlerinin meşruiyeti zayıflatılmaya çalışıldı.

Ancak bu baskılar sonuç vermedi. Çünkü sahadaki gerçeklik çok açıktı: DAİŞ’i

yenenler Kürtlerdi. YPG ve YPJ güçleriydi. Ve bu, inkar edilemeyecek bir tarihsel

gerçekliğe dönüştü.

ULUSLARARASI KOALİSYON VE YEREL GÜÇLERİN BİRLİĞİ

ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon, Rakka operasyonuna hava desteği,

istihbarat paylaşımı ve lojistik yardımla katıldı. Ancak bu başarı, yalnızca teknolojik

üstünlüğün değil, yerel iradenin bir sonucuydu.

YPG ve YPJ’nin yerel bilgi, inanç ve stratejik esnekliği; koalisyonun teknik gücüyle

birleşerek modern savaş tarihinde eşi görülmemiş bir örnek oluşturdu.

Bu iş birliği, “yerel bilinç + küresel teknoloji” denklemine dayanıyordu ve sonuç,

yalnızca bir askeri zafer değil, bir toplumsal paradigma dönüşümüydü.

ŞEHİR SAVAŞLARI VE İNSANİ DİRENİŞ

Rakka’daki savaş, modern şehir savaşlarının en yoğun ve trajik örneklerinden biriydi.

DAİŞ’in tünellerle donattığı, her sokağını mayınladığı bu şehirde ilerlemek, yalnızca

askeri değil, ahlaki bir mücadeleydi.

YPG ve YPJ, sivillerin zarar görmemesi için “savaş içinde etik” kavramını hayata

geçirdi. Tahliye koridorları, insani yardımlar ve koruma hatları oluşturuldu. Bu,

savaşın ortasında bile insanlık onurunun korunabileceğini kanıtladı.

RAKKA’NIN DÜŞÜŞÜ: BİR DÖNÜM NOKTASI

Ekim 2017’de, Rakka tamamen özgürleştirildi.

Bu yalnızca bir şehrin kurtuluşu değil, bir ideolojinin çöküşüydü.

DAİŞ’in “hilafet” iddiası tarihe gömülürken, Kürt halkı kendi modelini demokratik,

seküler, kadın öncülüğünde bir toplum modelini dünya sahnesine taşıdı.

Bu zafer, Ortadoğu halklarına şu mesajı verdi: Karanlık, örgütlü bir irade karşısında,

özgürlük de örgütlü bir bilince ihtiyaç duyar..

RAKKA ZAFERİ SONRASI: YENİ TOPLUMUN İNŞASI

Rakka’nın özgürleştirilmesinden sonra YPG ve YPJ, sadece askeri güç değil, bir

toplum inşası hareketine dönüştü.

Yerel meclisler kuruldu, kadın eşbaşkanlık sistemi uygulandı, eğitim ve kültür

kurumları açıldı. Bu yapı, Ortadoğu’nun savaşla parçalanmış haritasında, barışçıl ve

katılımcı bir geleceğin mümkün olduğunu gösterdi.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bugün hâlâ bu paradigmanın somut ürünü

olarak varlığını sürdürüyor.

GÜNÜMÜZE YANSIMALARI VE GELECEĞE BAKIŞ

Rakka’nın özgürleştirilmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Ancak bu zaferin yankıları hala

sürüyor.

Dünyadaki Kadın özgürlük hareketleri YPJ’den ilham almaya devam ediyor..

Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerkliği, Ortadoğu’da yeni bir siyasal

model olarak tartışılıyor. Ve uluslararası toplum, yerel halkların öz örgütlülüğünün

küresel güvenlikte ne kadar belirleyici olduğunu yeniden fark ediyor. Rakka yalnızca geçmişin bir anısı değil; geleceğin de bir imkanıdır..

MAHİR ENGİZEK

Önceki İçerikCumhuriyet Kimin Cumhuriyeti?
Sonraki İçerikİsrail’in korkunç hapishanesi… Dirilerin mezarlığından kurtulanların tanıklıkları