Fatih Aydın
Devrimci Karargah dava tutsağı Tekirdağ Cezaevi
4 Nisan 2016
Devrimci cepheleşmede savaşkan devrimci duruşa geçen, Türkiye ve Kürdistan devrimlerinin inşası için, sömürgeci faşist TC/ AKP-Erdoğan çetesinin Kürdistan’da ve Türkiye’de uyguladığı faşizme karşı güçlerini birleştiren, bu güç birliğini iradi siper yoldaşlığına taşıyan parti, hareket, ve örgüterimizin kurduğu Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ni Devrimci Karargah tutsakları olarak devrimci coşkumuzla selamlıyoruz.
Şehitlerimiz bize yol gösteriyor. Mahir, İbo, Deniz, Kemal Pir, Haki, Agit, Beritan… 27 Nisan 2009’da devrimci karargahını Bostancı’ya kuran Orhan yoldaş da tarihin ona verdiği sorumluluk bilinciyle devrimci duruşun ve ruhun nasıl olması gerektiğini dosta düşmana göstermiştir. O destansı direniş Türkiye devrimci sol-sosyalist hareketin üzerindeki ölü toprağını atmıştı. Yılmazkaya’cı direniş çizgisinde saf tutanlar 2009 1 Mayıs’ına ‘Müdür duydun mu, komutan Orhan Yılmazkaya barikatlarda savaşıyor’ sloganıyla devletin düştüğü aczi hatırlatıyordu. Savaşkan sosyalizm mevzilerini genişleterek Yılmazkaya’cı direnişin sokaktaki adı olmuştu.
Ardından gelen karşı devrimin saldırısı ve yanı sıra itibarsızlaştırma, karalamaya dönük propaganda liberal ve oportünist solcularla işbirliği halinde yürütüldü. Öyle ki kimilerinde gericiliğin yargı divanları mahkemeler karşısında devrimcilikten feragat etmeler savunmaların temelini oluşturuyordu. Orhan Yılmazkaya önderliğinde açılan yeni bir devrimci hamle böylece hem karşı devrim tarafından hem de ona çanak tutan reformist-oportünist cenah tarafından kirletilmek/ yıpratılmak istendi. Karşı devrimin saldırılarına göğüs geremeyenler direnişiyle devrimci mücadele arasındaki diyalektiği ve misyonu görmezden gelerek Bostancı direnişi şahsında Orhan Yılmazkaya’yı metalaştırdı. ‘Onu bir kalemde şehidi ilan edenler, o zamandan bu zamana şehitlerinin vesilesiyle de olsa adını ananlardan olmadılar’.
Salt direnişi olarak ele alınsaydı, bir anlamda sahiplenmek daha kolay olurdu. Direnişi gölgeleyerek ‘infaz edildi’, ‘sağ olarak yakalanabilirdi’ gibi söylemlerle sahiplenmeye çalışanlar da oldu. Orhan yoldaş ne infaz edilmişti ne de sağ olarak yakalanmayı tercih ederdi. O, tarihin ona muştuladığı görevi yerine getirerek 6 saat süren görkemli direnişiyle düşmana soğuk terler döktürerek şehit düşmüştür. Orhan Yılmazkaya’yı Komutan Orhan yapan direnişinden de öte ideolojik-politik duruşu, devrime yeni bir soluk getirişi, ve bunların bütünü pratik devrimciliğidir. Mahirlerin, İboların, Denizlerin, Kemal Pirlerin, Mazlumların devrimci ruh ve bilincini pratiğiyle bugünlere taşımasıdır. Bu onurlu duruştan karşı devrim ne kadar korktuysa, reformist-oportünist sol da o derece korkmuştur.
Devlet karşıtlığını söylemden öteye taşıyıp pratik devrimcilikle buluşturmanın bedeli ağırdı. Hele ki buna Kürdistan devrimiyle geliştirilen diyalektik bağ da eklendiğinde daha da ağır olacağının bilincindeydik. İşte Yılmazkaya’cı direniş çizgisinin mayası budur. Savaşkan sosyalizmin mevzilerini düşmana karşı örerek geliştirmek.
O, Kürdistan ve Türkiye devrimlerinin yoldaşlık bağını kurmak için, solculuğun Beyoğlu sokaklarına sıkıştırıldığı zamanlarda ‘Ya bir yol bulacağız ya bir yol açacağız’ şiarıyla komutasındaki grubuyla özgür Kürdistan dağlarına yöneldi. Sene 2005’ti. Bunun üzerinden 11 yıl, yoldaşımızın şehadeti üzerinden 7 yıl geçmiştir. Yoldaşımızın iradesiyle açtığı patikadan bugün binler özgür Kürdistan dağlarında, Rojava Devrimi’nde, direniş mevzilerinde saf tutuyor. Devrimci cepheleşmede savaşkan devrimci duruşu sergiliyor.
Oradaki varlığımızı zamanında şöyle tanımlamıştık: ‘Buradaki varlığımız ne sadece Kürt özgürlük savaşçılarının savaş taktik, teknik, ve becerilerini ülke topraklarına taşımak amacıyla edinmektir, ne sadece ezen ulus devrimcilerinin ezilen ulus devrimcilerine enternasyonalist yaklaşımı gereğidir. Bunları da içeren ama bunlardan aşkın olarak emperyalist dünyanın doğu halkları üzerine istilacı yönelimine karşı Kürt devriminin korunmasının sadece Kürt devriminin korunması demek olmadığı, aynı zamanda Anadolu devriminin zorunlu bir aşaması olduğu içindir. Emperyalist-siyonist bloğun vurucu gücü faşist TC ordusuna karşı sosyalizmin korunması içindir’ (Siper Yoldaşlığına Çağrı, 2007). İşte Komutan Orhan Yılmazkaya bunun öncülerindendir. Şehadetinin yedinci yılında komutan Orhan yoldaşı saygı ve minnetle anıyor, açtığı yoldan ilerleyeceğimizin sözünü yineliyoruz.
İşgalci faşist AKP/Erdoğan iktidarı Gezi-Haziran Ayaklanması, 6-8 Ekim Serhildanları, 7 Haziran genel seçimlerinde sarsılan iktidarını ve ruhsal olarak çöküntüye uğratan Rojava Devrimi’nin gelişmesiyle Türkiye ve Kürdistan halklarına topyekün savaş açmıştır. Kuzey Kürdistan’da yağma ve talan, katliamlar sürerken, Türkiye sahasında da muhalif olan herkes; gazeteciler, akademisyenler, işçi ve emekçiler, kadınlar, Kürt halkına destek vermeye çalışan demokrasi güçleri çeşitli operasyonlara tabi tutularak susturulmaya çalışılıyor.
TC’nin kuruluş tarihinden bu yana Kürtler, işgalci faşist TC devletine karşı şiddetten başka bir dilin kullanımı için yol göstermeye çalıştı. Ne kadar barış dilini kullanarak haklarını almak istemişlerse de bu talepleri onlara katliam, sürgün, baskı, ve inkar olarak geri döndü. Ama uyguladıkları hiçbir inkar politikası işe yaramadı. Kürt halkı her zaman direniş çizgisinde kalarak mücadelesini geliştirdi. TC’nin bu ceberutluğu özgürlükçü Kürt çizgisini öldüremedi, daha da güçlendirdi. Şimdi Kürdistan’ın tüm kentlerinde direnişçiler ‘o halde zalimler için yaşasın cehennem’ diyorlar. Kürt halkı düşmanın anladığı dilden yani ezilen halkın meşru devrimci şiddetinden konuşuyor. Dilini, kültürün, yaşam alanını korumak ve haklarını geri almak için özyönetim savaşı veriyor; kadın, çocuk, genç, yaşlı… Özcesi, AKP/Erdoğan faşizminin aklını yitirdiği bugünlerde Kürt halkı artık aklını yitirenlerle tartışmak yerine savaşmayı seçmiştir. Ya özgürlük için direniş ve mücadele ya sefil bir hayat için itaat…
Cizre, Sur, Nusaybin, Gever, ve Kuzey Kürdistan’ın hemen her kenti işgalci faşist AKP/Erdoğan çetelerince abluka altına alınmıştır. Aylardır kentler talan edilmekte, halkımız; kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmaksızın bodrumlara sıkıştırılıp yakılmaktadır. Hitler Yahudileri fırınlara atıp yakıyordu, AKP/Erdoğan çetesi de Kürt halkını bodrumlara sıkıştırarak yakıyor. Şerefsiz tanımının bile yetmeyeceği, havadaki oksijeni soluyarak heba eden kişiliksiz sapkınlar kadın bedenlerini teşhir ediyor, panzer arkalarına bağlayıp sürüklüyor. Sonra da elebaşları çıkıp askerini-polisini tebrik ediyor. Tüm bu zorbalığa, hayasızlığa rağmen AKP/Erdoğan’ın polis ve paramiliter çeteleri sonuçsuz kalmış, sonradan tankıyla, topuyla bu çetelere eklenen Türk Silahlı Kuvvetleri de Kürt halkının direnişi önünde çaresizlik içinde kalmışlardır. Dünyanın sıralı orduları arasında sayılan TSK, silahlanmış Kürt gençliği; YPS-YPS/JİN önünde üstün silah gücüne rağmen başarılı olamamıştır. Bu çizilen prestijlerini kurtarmak için katlettikleri sivilleri ‘şu kadar terörist etkisiz hale getirildi’, ‘onların ölüsü bizimkilerden çok’ gibi yanıltmacalarla Türkiye halkına, ölen asker ailelerine başarı hikayeleri sunmaya çalışıyorlar. Gerçek devrimcidir. Gerçek Kürdistan kentlerinde tüm çıplaklığıyla ortadadır.
AKP/Erdoğan çetesi döktükleri kanda boğulacak, Kürt halkı parazitleri kazıyarak Kürdistan topraklarından atacaktır. Burada Kürt halkının ve öncüsü gençliğinin onurlu direnişini selamlıyor, mevzilerde-hendeklerde savaşan direnişçilere başarılar diliyoruz. Tüm özyönetim direniş şehitlerini saygıyla anıyoruz.
Emperyalizmin bölgede uyguladığı savaş karşısında Ortadoğu devriminin, sömürgeci TC/AKP-Erdoğan faşizmine karşı Türkiye ve Kürdistan devrimlerini örmek için kuruluşunu ilan eden Halkların Birleşik Devrim Hareketi, ezilenlerin, işçi ve emekçilerin, kadınların, öğrencilerin iradesi olacak; yaşamın her alanında zulme ve baskıya karşı savaşacaktır. Bu tarihsel atılımı gerçekleştiren tüm örgüt, parti, ve hareketlerimizi kutluyor, bileşeni olduğumuz devrimci güç birliğine başarılar diliyoruz. Selam olsun zindanlardan savaşkan mevzilere, yaşamın her alanında devrim mücadelesini büyütenlere. Selam olsun düşerken bile silahını zerafetle tutanlara…
YAŞASIN KÜRDİSTAN ÖZYÖNETİM DİRENİŞLERİ!..
YAŞASIN HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ!..
YAŞASIN KÜRDİSTAN VE TÜRKİYE DEVRİMLERİNİN YOLDAŞLIĞI!..
KAHROLSUN FAŞİZM, YAŞASIN MÜCADELEMİZ!..