ÖRGÜT VE ÖRGÜT BİLİNCİ…
Yaşanan süreç ve gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki; saldırılar karsısında ve sitemin geriletilmesi, alt edilmesi için ne yaparsak yapalım örgütlü olmadan, örgüt bilincine sahip olmadan, örgütlü mücadele olamama başarmanın şansı yoktur… Ama örgüt derken de araçtan çok amaç haline getirilmiş, kandini yaşatma üzerine kurulmuş bir örgütüne değil. ML temellere dayanan, iktidarı hedefleyen devrimci örgütten kastediyoruz…
Örgüt bilinci, örgütlü hareket etmenin önemini kavramak ve bunu pratikte uygulamaktır. Devrimci örgütün emekçi halkların emperyalizme ve oligarşiye karşı en etkin silahı olduğunu bilmektir.
Örgüt bilinci, emekçi kitlelerin örgütlenmeden, devlet gibi “devasa” bir örgütlenmeye sahip karşı-devrimin üstesinden gelemeyeceğini bilince çıkarmaktır.
Örgüt bilinci, ideallerdir, kolektivizmdir. “Ben” yerine “biz” demektir. Sorunların çözümünde “işin kolayına kaçmamak” ve örgütün, halkın, devrimin çıkarlarını gözetmektir. Leninist örgüt işleyişinin kurallarını demokratik merkeziyetçiliği içselleştirmektir. Eleştiri-özeleştiriyi devrimci tarzda kavrayıp uygulamaktır.
Örgüt bilinci, kişilerin halka, yoldaşlarına ve tarihe karşı sorumluluklarını yadsımaz, tersine bireyi kolektifin içinde ele alır, baskıya, teröre, haksızlıklara karşı onu güçlendirir. Yine doğru bir tarih yazımıdır örgüt bilinci.
Tüm bunlar olmadan bir örgüt bilincinden söz edilemez. Ya da bu çarpık bir “örgüt bilinci” olur.
Devrimci teoriye rağmen örgütsel ilke ve kuralların “yaşamın başka gerçeklikleri” adına çiğnemek ve pratikte oportünizme düşmek ise en tehlikeli olanıdır. Komünist hareketin dünya çapındaki önderleri ve öncü örgütleri pratikte oportünizme düşmeyi pek çok zaman “ana tehlike” olarak görmüşlerdir. Çünkü teorideki bir yanlışlık daha çabuk görülür, ancak pratikteki oportünizm örgütü içten içe çürütür. Bu nedenle bireysellik, denetimsizlik ve keyfiyet, çifte standart örgütsel işleyişin en kötü düşmanlarıdır.
Devrimci bir örgütün işleyişi hem örgüt içi devrimci bir eğitime bağlıdır, hem de kadroların, örgüt üyelerinin düzenli şekilde bir eğitimini zorunlu kılar. Örgüt içinde proleter bilincin yerleştirilmesi ve de devrimci küçük burjuvazinin kazamaması için bu gereklidir.
Uzun bir yolda karşımıza çıkan sorunları aşmak için örgütlülüğün tüm potansiyelini harekete geçirmemiz, değerlendirmemiz gerekmektedir. “Bu işi en iyi ben bilirim, ben yaparım.” vs. diyerek örgütlülüğü reddetmek, var olan birikim ve potansiyeli bir kenara itmek devrimci değil, kısa vadeli bir bakış açısının ürünüdür, dar görüşlülüktür.
Örgütsel işleyiş belli disiplinler, platformlar altında bu potansiyeli harekete geçirmek durumundadır. (…) Yine örgütsel işleyiş kolektivizmin hayata geçmesinde sadece “teknik bir sorun” olarak görülemez: Bir örgütün ya da partinin işleyişi, yaratılacak toplumun yönetiminde önemli bir işleve sahip olacaktır. Devrimi yürekten istiyorsak bunları düşünmek durumundayız. Kapitalizmin köklü alışkanlıkları ve bürokratızmın önüne geçilmek isteniyorsa. bunları bugünden örgütsel işlev içinde de alt edebilmeliyiz.
Kısaca sağlıklı bir örgütsel işleyiş için. örgütlülüğün tüm potansiyelinin merkezileşerek harekete geçirilebilmesi için. deney-tecrübe birikimi ve aktarımı için, kalıcı ilişki ve sonuçlar yaratmak için her alanda kolektivizmi temel almak ve organlar içinde yaşatmak zorunludur. Leninist bir örgütte bunun biçimlenişi demokratik merkeziyetçiliktir.
İdeallere bağlılık, proleter devrimci bir örgüt bilinciyle olur. Dayatma, taviz, liberalizm vb. değil, örgütsel ilke ve kuralları temel almalıyız. Sovyet devriminde tarihsel bir kesit olan iktidar arifesinde bile Lenin’in, diğer MK üyelerinin iktidarı alma konusunda başlangıçtaki öngörüsüz tavrı ve kararsızlıklar karşısında ikna çabalarıyla birlikte yaptığı en uç zorlama “Aksi takdirde istifa ederim.” sözleridir. Çünkü Lenin Bolşevik Partisi içinde “Lenin” olmuştur. Kendisini onun üzerinde hiç görmemiştir. Devrimin başarıya ulaşması için parti işlerliğini çiğnemesi değil, kazanması gerekmiştir. O da bunu yapmıştır.
Yine yoldaşlık ilişkilerinde sağlıklı bir bakış açısı şarttır. Kendisine yönelik her eleştiriyi kişisel bir hesaplaşma olarak algılayan anlayış ne sağlıklı bir özeleştiri verebilir, ne de bir başkasını devrimci tarzda eleştirebilir. Yoldaşlar arası ilişkiyi birbirlerinin zaaflarını örterek neredeyse bir “centilmenlik anlaşmasına dönüştüren anlayış da asla devrimci olamaz.
Lenin Bolşevik önderlerden en çok eleştiriye muhatap olanıdır. Düşünceleriyle, devrimci eylemdeki ustalığıyla bütün oportünistlerin, narodniklerin ve anarşistlerin saldırılarına uğramıştır. Diğer önderler de daha az eleştirilere uğramamışlardır.
Sağlıklı bir örgütsel işleyiş için temel öneme sahip unsurlar arasında yine planprogram. tüzük vb. yazılı kararlar almak zorundadır. Bunlar “gereksiz bir bürokrasi” olarak algılanamayacağı gibi aksi, kendiliğindencilik ve denetimsizlik olacaktır. Nereye gidildiğinin bilinmesi, her tarihsel süreçte yapılan değerlendirmeleri, her dönemin taktik görevleri bunlar değerlendirilmeden devrim gibi uzun bir yürüyüş başarıyla tamamlanamaz. Buna bağlı olarak kısa ve orta vadeli rapor-denetim sistemi gereklidir. Proleter devrimci bir örgütle kolektif denetim ve bunun sağlandığı organların varlığı her türlü kuralsızlığa, hataya, örgütsel sapma ve pratikte oportünizme düşmeye karşı güvencedir.
Bunlarla birlikte, sağlıklı bir örgütsel işleyiş için doğru bir kadro politikası ve istihdam gereklidir. Bu olmadığında, devrimci bir gelişme yerine örgütsel çarpıklık eşikteki tehlike haline gelir. Örgüt içi uyumsuzluk kaçınılmaz olur.
Savaşçı bir örgütün işleyişinde düzenin yaşadığı sürekli milli krizi, bunun sonucu olarak faşizmin sürekli baskı, terör, katliam ve tahribatını dikkate almak zorunludur. Koşulları dikkate almayan bir savaş ne kadar haklı olursa olsun yenilmeye mahkumdur.
Buna göre faşizmin hüküm sürdüğü, baskı ve terörün sürekli var olduğu ülkelerde, kolektif işlerlikten sapılmadan demokratik merke-ziyetçiliğin merkezi yanı ağır basmak durumundadır.
Yukarıdan aşağıya hızlı ama örgüt içi bir işlerlik zorunludur.
Çelik bir disiplin, savaşçı bir kültür ve gelenek şarttır. Elbette bir savaş kültürü mücadele içinde yeşermektedir. Burada eleştiri-özeleştiri, eğitim ve ikna olduğu gibi suç ceza ve yaptırımlar da olacaktır. Bunların hepsi zorunlu toplumsal olgular olarak önümüze çıkmışlardır.
Örgüt hukuku ya da “örgüt içi hukuk”; örgütün, çıkarlarını temsil ettiği emekçi sınıfların, genelde dünya devrimci hareketinin kolektif bir değer ve “mülkiyeti olduğu gerçeğine göre şekillenecektir. Yine bireysel bir tahakküm değil. Kolektif işlerlik temelinde, örgütün aynı zamanda emekçi halkların emperyalizme ve oligarşiye karşı en etkili silahı olduğu gerçeğiyle hareket edilecektir. Aksi takdirde, devrimci hukuk yerine burjuva, küçük burjuva bir hukuk, “savaş hukuku” adı altında pek çok çarpıklık ve adaletsizlik ‘kaçınılmaz tehlikedir.
Ve her şeyden önemlisi, uğruna mücadele ettiğimiz halka, ülkemize ve sosyalizmin, komünizmin ideallerine güçlü bir bağlılık olmadan, güçlü bir devrimci adalet duygusu olmadan, yazılan çizilen, kararlaştırılan şeyler ancak kağıt üzerinde kalır, bürokrasiden başka bir anlam ifade etmezler. Bu duruma düşenler adına ise “oportünizm”den başka bir niteleme kalmaz, kalmayacaktır.
Şemdin Şimşir
26 Eylül 2015