Nisan köprüsü broşüründen Komutan Orhan Yılmazkaya yoldaşın kaleme aldığı makalede ve Zap eğitim sürecinde bir anekdotu Kasım Engin yoldaşın anısına yayınlıyoruz. Bu süreçte bizlere emeği, bilgisi, yoldaşlığıyla büyük katkılar sunan Engin Kasım yoldaşı saygıyla anıyoruz. Kasım yoldaşın gelecek düşü olan, mücadele bayrağını zafere taşımak, mücadeleyi zaferle taçlandırmak sözümüzdür.
‘’Zap sıcağında bir kurumda bir öğlen yemeği molasında Kürt misafirperverliğini iyice koyultan PKK yoldaşlığıyla az sayıdaki plastik sandalyelerden biri bana verildi.
Kötü malzemesi aşırı sıcak ve düzensiz zemindeki zorlanmalarla deforme olmuş sandalyenin bir bacağının oturmamla kıvrılması ve benim dengemi kaybetmem bir oldu. Kendimi zor toparlarken durumu kurtarmak adına arkadaşların yoldaşça sıcaklıklarına güvenle onlara “nedir bu Türk solunun sizden çektiği, altımıza kırık sandalye veriyorsunuz” diye şaka ile saldırdım. Birimin sorumlusu olan değerli yoldaş bana “hewal..” dedi, “burası Ortadoğu…” derken ben ağzından lafı kaparak her ortalama insanın yapabileceği bir akıl yürütmeyle cümleyi tamamladım: “oturmadan evel sandalyenin sağlamlığını kontrol edecektim, değil mi?” dedim.. Yoldaş ise beklemediğim şekilde “hayır” dedi ve otuz yıldır bu topraklarda onca badireye karşı başarılı bir varlık sürdüren bir siyasal birikimin karşımdaki somut temsili olarak siyasal ustalığın formülünü verdi: “hayır yoldaş, kırık sandalyeye oturmasını bileceksin!..”
Evet bu tarif Ortadoğu’da siyaset tarzı üzerine onlarca cilt kitaptan daha aydınlatıcıdır. Ankara ve Şam pratikleri bu tarzın başarılı örnekleridir ve şimdi aynı tarz İmralı’dan ve dağlardan sürdürülmektedir. Kürt özgürlük hareketinin siyaset tarzı kararlı direnişçilik ve kadın özgürlüğünde halkalaşmayı bilmenin yansıra gerektiğinde kırık sandalyeye oturmasını da bilmektir.
Türkiye soluna kıssadan ilk hisse: Devrimcilik biraz da risk almayı sevenlerin işidir. İkincisi, Kürt özgürlük hareketinin dönem dönem kırık sandalyelere oturmaktan çekinmeyerek esas olarak kendi duruşunu sağlamlaştırdığını hayat göstermiştir.
Kendi duruşu “demokratik sosyalizm” ise Türkiye devrimci hareketinin bundan öte beklediği ne olabilir ki? Ve bu tarzın şimdi ve gelecekteki olası uygulamalarının bölge halklarının kurtuluş çizgisinde kalması için güçlü devrimci bölgesel ittifaklara ihtiyaç olduğu açık değil midir? Peki, Türkiye devrimci hareketinin varlık gerekçesi böyle bir devrimci odak olmak değil midir?
Türkiye devrimci hareketi, bir gün kendi günlerinin de geleceği umuduyla kendini kandıran ve kendisini statükonun bir parçası haline getiren devrimsizliğinden kurtulup ülkede ve bölgede siyasal bir irade olmayı istiyorsa işe kendi sanılarından kurtularak Kürt özgürlük hareketini anlamakla başlamalıdır. Kaba bir öykünmecilikle değilse de kendisinden öğreneceğimiz çok şey olan ve yolumuzu oldukça kısaltacak kertede imkân zenginliği sunan Kürt özgürlük hareketiyle bütün kaygılara rağmen her düzeyde yanyanalık kendi köşeciğinde illegalitecilik oynamaktan ya da TC statukosunun bir parçası olarak kurumsal siyaset yapmaktan ya da Avrupa’da meşrutiyet aydınlarının muhalif çizgisini sürdürmekten iyidir.
Biz, Türkiye devrimci hareketine, olası hayal kırıklıklarının melankolisiyle kendinden geçen küçük burjuva tükenişi yerine tarihsel ve güncel gerçeklerin ortaya çıkardığı duruş netliklerini esas alan devrim zorlayıcılığını; Kürt özgürlük hareketinin bugünkü pozisyon netliğini paylaşmayı ve ona bu paylaşımı kalıcılaştıracak umudu vermeyi öneriyoruz.’’ (Orhan Yılmazkaya)