Mart ayı umutların, Direncin, Başeğmezlerin ayıdır

Mart’tan Nisan’a, Nisan’dan Mayıs’a evrilen tarihimizden öğrenerek geleceğe yürüyoruz.

Biz devrimcilerin yaşamında Mart, Nisan ve Mayıs ayı hüzündür, umuttur, sevdadır, geçmişten geleceğe uzanan bizlerin yarınlara yürüyüşümüzde rehberdir. Özelikle Mart ayı kavga tarihimizde izdüşümleriyle doludur. İçimizi burkan kayıplarımızla birlikte, onların bizlere bıraktıkları manifestolarla doludur. Kürt halkının başkaldırı, kavga, özgürlük simgesidir.

Ezilen halkların, proletaryanın yol açıcısı ve sosyalizmin kuramcısı Karl Marks’ı ve uygulayıcısı Stalin’i yürüklerimize, bilincimize gömdüğümüz aydır Mart ayı. Proletaryanın egemenlere korkulu rüyalar yaşattığı ilk muzaffer başkaldırı Paris Komünü’nün tarihidir aynı zamanda.

Kürt halkının katliamlardan geçirildiği, Halepçe’dir, Koçgiri, Dersim isyanıdır. Diyarbakır zindanlarında bedenini ateşe veren Mazlum Doğan’dır. Dünya Emekçi kadınlarının, “kavganın da sevdanın da yarısı biziz” deyip destanlar yarattığı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günüdür. 16 Mart’a gençliğin faşizm karşısındaki anti-faşist mücadelenin adıdır. 12 Mart askeri faşist cuntası karşısında öncülerimizin bayraklaşmasıdır. Her dönem katliamdan ve soykırımdan geçirilen Alevi halkımızın 12 Mart’ta Gazi’de kendisine karşı girişilen katliam karşısında ayağa kalkışı ve direnişidir. Berkin Elvan’dır Gezi başkaldırısında yarım bırakılan gülüşlerimizin hiç büyümeyen çocuk gülüşümüzdür. 12 Eylül askeri faşizmin zulmü karşısında boyun eğmeyen darağacında sosyalizmi onurla temsil eden Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun, Necati Vardar, Sosyalist cumhuriyetlerin bir bir dağıldığı ve sosyalizmin dünya çapında yenilgi yaşadığı bir süreçte; tasfiyecilik, inançsızlık, liberalizm ve inkarcılık rüzgarları karşısında, davaya ve ideallere sarılmanın simgesi 6 Mart’ta teslim olmayan kuşağın yaratıcılarından Bedri’ler, Gürcan’lar, Menekşe’ler, Rıfat’lar, Asiye ve Ali’dir. Başeğmez devrimci tavrıdır ve devamcıları oldukları, Kızıldere de bayraklaşan Mahir’lerin yarınlara umudun, insanlığın, yoldaşlığın, dostluğun, siper yoldaşlığının gelecek sosyalizme inancın, hesapsız fedakarlığın, adanmışlığın simgesidir, bir devrim manifestodur!

Evet Mart ayı umudu da hüznü de birlikte yaşadığımız bir aydır.

Marks’tan, Stalin’e, Kızıldere’yi, 6 Mart’ı, Newroz’u, Dersim isyanını, Diyarbakır zindanlarından yükselen ateşi, 8 Mart’ı, 12 Mart’tan 16 Mart’a devrim şehitleri ve başeğmezleri, inancı bir araya getiren Mart ayı, her zaman yeni direnişlere gebe olduğu gibi, adeta devrimci değerlerin de bir simgesi olmuştur.

“Uğruna ölünecek hiçbir şey yok” diyerek insanlığın geleceğini karartmak isteyenlerin karşısında, sistemi yıkmak değil onu “kötü yönlerinden arındırmaya” indirgeyen, onunla uzlaşma peşinde olanların yok etmeye çalıştığı tüm bu değer ve birikimlerimizdi.

Bugün ülkemiz ve halklarımızın bir kıyımdan geçirildiği ve faşist zulüm altındayken bu değerlerin her zamankinden fazla sahiplenilmesi gerekiyor. İnsanın insan olmaktan çıkarmaya çalışıldığı, her türlü değersizleşmenin, çürümenin derinleştirilmek istendiği, egemen sınıfların korkulu rüyası olmaya devam eden sosyalizmin emekçi halkların umudu olmaktan çıkarılmak istendiği bir süreçte, Kızıldere’den 6 Mart’a, Newroza, 16 Mart’tan, Halepçe’ye, 21 Mart Newroz ateşiyle ve oradan Nisanlara uzanan Yılmazkayacı; “ben düşeceğim ama kavga sürecek ”diyen Orhan Yılmazkaya’nın izinden yürüdüğümüz “bir fedai kuşağa layık olacağım” dediği bu gelenek ve değerlerden 1 Mayısta sel olup yılların özlemi olan kızıl Taksimi zap tetmesiydi. 1 Mayısın kızıllığından darağaçlarında simgeleşen üç fidan, Deniz, Yusuf, Hüseyin’leşirken, 18 Mayıs’ta ser verip sır vermeden inancın, kararlılığın simgesi Diyarbakır zindanlarında bir güneşe dönüşerek İbo’laşan direniş geleneği, Mart’tan Nisan’a, Nisan’dan Mayıs ayının tüm değerlerini bünyesinde toplayan öncülerimizin bizlere bıraktığı mirastır.

 

Bizimdir Mart, Nisan, Mayıs

Marks’ıyla, Stalin’iyle, Dersim’iyle, Diyarbakır’ıyla, Newroz’uyla, 8 Mart’ıyla, Kızıldere’den 6 Mart’ta, 27 Nisan’dan Orhan Yılmazkaya’yla, kızıllaşan kavganın şafağı 1 Mayıs’la, 6 Mayıs’ta zifiri karanlığı aydınlatan 3 fidanla ve işkence tezgâhında yıkılmayan çelik iradeyle İbo tüm bu manifestosuyla bizimdir!

Martlar, Marks’ıyla, Stalin’iyle, Paris Komünü’yle, 6 Mart’la, 12 Mart’la, 21 Mart Newroz’la, 30 Mart Kızıldere’yle ile bizimdir!

Adaletin, saflığın, temizliğin, insan olmanın, fedakârlık ve adanmışlığın, yaratılan değerleri sahiplenmenin, kavganın ve özgürlüğün aylarıdır Mart, Nisan Mayıs!

Dünyada uğruna savaşılacak, bedel ödenecek hiçbir şeyin olmadığını, “gemisini kurtaranın kaptan” olduğunu vadedenlere inat, yaşamını özgürlük davası uğruna adayanların ayıdır. Ezilen halklarımıza gözdağı vermek için darağaçları kuran, geleceğimizi ipe çekmek isteyen emperyalistler ve onların işbirlikçisi kuklalarının oyunlarını bozmak, onların tüm çirkinliklerini ortaya sermek için yaşamlarını feda etmekten zerrece çekinmeyenlerin manifestosudur. Devrimci dayanışmanın, dostluğun, yoldaşlığın simgesidir.

Bu yılın ilk Mart, Nisan, Mayıs ayıda, devrim yolunda yitirdiğimiz tüm şehitleri saygıyla anıyoruz. Gücümüzü onlardan alıyoruz. Fedai şehitlerimiz yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor ve zafer, onların yarattığı değerler üzerinde şekillenecek.

Karl Marks’ın mezarı başında Engels şöyle demişti: “Adı ve davası yüzyıllar boyu yaşayacak!”

Tarih, Engels’i doğruladı. Ve yeni bin yılın bu Mart’ında “K. Marks’ın dediği doğru komünist manifesto bugün geçerliğini koruyor” lafları dökülüyor emperyalizm-kapitalizmin temsilcilerinin ağzında.

10 Ağustos 2015’te başlayan öz yönetim direnişlerinin ilanı ardından fedai kahramanların ve onurlu yaşamın direnişi 82 gün aralıksız sürdü. Bu direniş karsisinda çaresızleşen faşist TC Marta 2016”da katliam tam bir vahşete dönüştürdü. Dinci faşist TC katliam soykırım operasyonlarında, yüzlerce insanımız saray çeteleri tarafından tanklar, toplarla katledildi. Binlercesinin evleri bombalandı, yakıldı, yıkıldı. Çoğu çadırlarda yaşamak zorunda bırakıldı, ya da göç etmek zorunda kaldı. Şehit Hacı Lokman Birlik faşist TC çeteleri tarafından vurulup cansız bedeni panzerin arkadaşında sürüklenerek operasyonlar işgaller, katliamlarını sürdürdü. Uygulanan zulüm ve vahşet karşısında “‘Zulümkârlara diz çökmeyeceğiz’ diyen Mehmet Tunç ve yoldaşlarının başeğmez onurlu direnişleri ve yerle bir edilen Cizre’nin ve yakılıp katledilen tüm direnişçilerin bizlere biriktikleri “nasil direnileceğinin” mesajıdır. Bize düşen görev bu mesajı iyi anlamak ve gün direnme, hesap sorma ve Newroz ruhuyla, Mart ayninin mirasıyla özgürlüğe, devrime yürümektir.

Mart’tan, Nisan’a, Nisan’dan Mayıs’a tüm devrim şehitlerini anarken, büyük bir inançla diyoruz ki; “insanlık var olduğu sürece onların adı ve davası yaşayacak”.

Bugün görev onları sahip oldukları değerlerden, ideolojiden yalıtarak, salt şehitlik, kahramanlık kavramı içerisinde anmak, onları geleneklere hapsetmek, onları darlaştırmaktır. Bunun içindir ki, onları sahiplenmenin yolu sosyalizmi sahiplenmekten, sosyalizm idealine sahip çıkmaktan geçmektedir.

Bunun içindir ki, bugün içinde bulunduğumuz Mart ayında ülkemizde faşist diktatörlüğün baskı, zulmü karşısında bedenlerini açlığa yatıran Leyla Güven, zindan direnişçilerimiz, Hewler, Galler, Strasbourg’la dünyaya yayılan açlık grevleriyle bütünleşmek, “tecridi kıralım faşizmi yıkalım” şiarını sahiplenmektir. Mart’tan Nisan’a, Nisan’dan Mayıs’a devraldığımız mirastan aldığımız güç ve bilinçle faşizmi yıkmak halklarımızı özgür ve eşit kardeşçe bir arada yaşadığı özgür Kürdistan demokratik Türkiye şiarını gerçekleştirmektir.

Talep çok nettir, halklarımız özgürlük istiyor, özgürlüğü sağlayacak olan ise devrimdir. Bunun için Tek Yol Devrim!

 

 

Önceki İçerikDevrimci Cephe Broşür Dizisi 10 – Neden Devrimci Cephe
Sonraki İçerik16 MART KATLİAMINI UNUTMADIK UNUTMAYACAĞIZ!