Maraş, 19 Aralık, Roboski katliamlarını unutmadık unutturmayacağız

 

“… derine hep derine kazıyoruz

nerede çağımızın o

altın kalbi

çağımızın altın kalbini arıyoruz

üzerimizde ağır bir yeryüzü

gökyüzünden uzakta

çok uzakta

derine hep derine kazıyoruz

madencileriz biz

devrimcileriz biz

patlarız volkan gibi

çağ yenmeyecek bizi

yorgun değiliz…”

Maraş, 19 Aralık cezaevi ve Roboski katliamını UNUTMADIK. Tüm katliamların hesabını sormak, mücadeleyi yükseltmek ve bu faşist sistemi yıkmaktan geçmektedir. Katliam ve soykırımlar üzerine kurulan bu kanlı cumhuriyetin, kurulduğundan beri halklarımıza yönelik katliamları sürüyor, sürecek. Bunu yok etmeninin, katliamlarının önüne geçmenin biricik yolu halkların ortak mücadelesini yükseltmek ve bu faşist cumhuriyeti yerle bir etmekten geçmektedir. Çünkü katliamlar üzerine kurulu bu faşist sistem ancak varlığını böyle sürdürebilmektedir.

Bu faşist cumhuriyetin tarihi her dönem katliamlarla yazılı. Ancak tarih, sayfalarına bu kanlı katliamları işlediği kadar, bunun karşısında can bedeli, destansı devrimci kahramanlığı ve iradenin destansı direnişi de tarihin en güzel sayfalarında yer almaktadır… Bu faşist düzen karşısında direniş tohumlarını halkın kurtuluş toprağına emanet edenlerimiz oldukça, bu kavga bayrağının yere düşmeyeceği ve ona olan bağlılığımız tamdır, geleceğin aydınlık günlerinin yaratılmasına hiçbir güç engel olamayacaktır.

Dünya emek sermaye çatışmasında olduğu gibi Maraş katliamının düzenlendiği süreçte devrimci mücadelenin yükseldiği ezenle-ezilenin çatışmasının doruğa çıktığı günlerdi. Maraş’ta 24 Aralık 1978’de Kürt Alevi toplumunun, Devrimci mücadeleye destek veren, faşizme ve adaletsizliğe karşı devrimcilerin yanında yer alan toplumu katliamla sindirilmek istediler. Hedef devrimci mücadelenin önünü almak, gelişmesini engellemekti. Maraş Katliamı ile Alevi toplumunun direnişçi karakterinin devrimci hareketle buluşması engellenmek istenmiştir. Bugünde faşist iktidar her yönüyle bu katliamlarını sürdürürken bir kez daha Alevi halkımızı hedef almakta, evlerinin kapısına ırkçı işaretler koymakta, ölüm tehditleri yazmaktalar.

Yine tarih hep göstermiştir ki, ezen sınıflar ve onların uygulayıcısı olan kapitalist ve faşist devletler toplumsal mücadeleyi bastırmak, kârlarına daha fazla kâr katmak için gündeme getirdikleri siyasal ve ekonomik uygulamaları hayata geçirmenin biricik yolunun, mücadelenin öncüsü devrimci güçleri ve onun kadrolarını yok etmeden mümkün olmadığıdır. İşte bunun içindir ki, 12 Eylül faşist cuntası sürecinde devrimci tutsakları teslim almada tüm toplumu teslim alma sindirme programları eksik kalan faşist sistem bundan çıkardığı derslerle bir kez daha zindanlara yöneldi. Faşist Ecevit o günkü koşullarda IMF`nin başlarına müfettiş olarak atadığı Kemal Dervişin önlerine koyduğu programı uygulayabilmenin bir tek yolu oldugunu ifade ediyordu; “Cezaevlerini ıslah etmeden IMF’nin ekonomik programını uygulamamız mümkün değildir” diyordu. Türkiye ve Kürdistan tarihinin tanık olduğu en kanlı zindan katliamı bu koşullarda gündeme geldi. Bugün 19. yıldönümünde olduğumuz 19 Aralık Zindan katliamının gerçekleştiğinden beri devrimci tutsaklara yönelik faşist devletin, baskı ve terörü artırdığı, sürgünlerle, yasaklarla, işkencelerle onları teslim almaya çalıştığı, buna karşı can bedeli direnişin sürdüğü bir dönemde anıyoruz.

Toplumsal mücadele sürdükçe zindan gerçekliği de hep var olacaktır. Faşizmin tutsak aldığı devrimcileri teslim alma, sindirme, yok etme politikası da hep sürecektir. Bunun karşısında sınıflar mücadelesi gerçekliği ve mücadele diyalektiğini bilince çıkarmak, bir yandan zindanlarda ki onurlu direnişi sahiplenme, bir diğer yanıysa bu sistemi kökten yok etme kavgasını yükselmektir.

Bu faşist sistemin tüm bu katliyam ve yok etme çabası, çok uluslu ve çok çeşitli bir coğrafyada yaşamamıza rağmen bunun inkâr üzerine kendisini inşa etmesi, tekçilik üzerinde kendisini var etmesidir. Bunun içindir ki, Türklük dışında tüm farklılıkları düşman ve yok etme peşinde Pontus, Ermeni’ni, Süryani, Ezidi, Alevi, Küteler her dönem bu politikanın bir gereği olarak katliama uğramış soykırımda geçirilmiştir.

Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve onun karşısında Kürdistanı ilhak eden sömürgeci faşist rejim her dönem Kürt halkına karşı katliam soykırımı kendisine temel almıştır. Bu politikanın bir sonucu dur ki, 28 Aralık 2011 tarihinde Roboski de sınır ticareti yapan yoksul Kürt köylüleri katledildiler, çoğu çocuk 34 insanımız katledildi… ardından Sur, Cizre… katliamları günümüzde sürüyor…

Bugün bu katliamcı, ilhak ve teslim alma politikaları tüm hızıyla devam etmektedir. Bir yandan Kürdistan da siyasi soykırım operasyonları, halkın iradesini gasp edip seçilmiş Belediyelere kayyum atarken, diğer yandan yoğun terör baskısını sürdürülmektedir. Bir taftadan da Rojava devrimini yok etme çabası içinde. Topladığı ve hamiliğini yaptığı DAİŞ vb çetelerle Rojava devrimine karşı savaş başlatmıştır. Bu savaşla aynı zamanda sövenizim zehriyle halklar arasında ki düşmanlığı canlandırma çabasında.

Gerek Roboski Katliamı ile gerekse bugün sürdürdüğü siyasi ve askeri katliamlarla Kürt halkıyla birlikte bir bütün olarak haklarımızın yurtsever-demokratik mücadeleye katılımı, Kürt Özgürlük mücadelesine ve devrimci mücadeleye halkın katılım ve desteğinin önü alınmak istemektedir. Tüm katlımalar bir bütün olarak sınıflar mücadelesini boğmak, kitleleri devrimci mücadeleden uzaklaştırma, sindirme, teslim alma amaçlıdır. Dünya genelinde Neo liberal politikaların iflası ve kitle hareketliliğini yükselmesi ise onları korkulu rüyası olmakta ve daha çok yeni katliamlar pesindeler bu korkuyla. Maraş, 19 Aralık, Roboski katliamlarıyla olduğu gibi, bugün de başta Kürt soykırımı ve bir bütün olarak haklarımıza karşı faşist sistemin katlamaları devam etmektedir.

Ülke halklarımızın her gün bir katliamdan geçirildiği ve yeni katliamlarla yüz yüze bırakıldığı bugünkü koşullarda buna son verme ve haklarımızın eşit özgür bir yaşamı yaratmasının yolu birleşik devrim mücadelesini geliştirmek ve faşizmin katliamlarına karşında savaşı yükseltmekten geçmektedir.

İnsanlık tarihi ve sınıflar mücadelesi bugüne kadarki deneyimleri bize bunu göstermektedir…

17 Aralık 2019

Önceki İçerikBakırköy’den binler haykırdı: Onlar bir avuç, biz milyonlarız !
Sonraki İçerikLatin Amerika patlaması – Manuel Castells