Lenin’i öğrenmek

Tarihçilere, siyasal bilimcilere, entelektüellere sorasınız Lenin  için size birçok şey söyleyebilirler. Önümüze düzinelerce makale, onlarca cilt, yüzlerce materyal koyabilirler. Ama Lenin’i en iyi bilen parti işçileridir. ML hareketin insanlarıdır. Rus partisinin Babuskini, Kamo`su Hamburg barikatlarının Hansı, 2. Dünya savaşında Faşizme karşı çarpışan, Vietkongun Minhi, Salvodarin savaşçı Camillio`su, Afrika’dan, Türkiye varoşlarina, Kürdistan’a dünyanın dört bir yanında özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi yürüten, sömürüsüz özgür bir dünya kavgası veren işçi sınıfı birçoklarından daha iyi bilirler Lenin’i. Çünkü Leninizm salt zengin çözümlemelerle olanaklı tarihsel bir birikim, siyasal bir kurum değildir.  Aynı zamanda bir parti alışkanlığı, bir eylem kültürüdür, yaşam tarizdir.  Bu kültür, dışarıda gözlemleyen hiçbir bilim insanının erişmeyeceği formasyonlar yetiştiren bir okuldur. Ve Lenin de bu okulda öğrenilir.

Burjuvazinin gücünü kitleleri örgütsüzleştirmesine dayandığı anlaşıldığında bu yana, kitlelerin örgütlü devrimci eyleminin bütün toplara tüfeklere hükmettiği, koskoca savaş makinelerini ortadan ikiye çatlattığı, burjuva devletinin aldatıcı ihtişamını bir günde çirkin bir yıkıntıya dönüştürlüğüdü görüldü.

Bu tılsımlı enerjinin kaynağı örgütlü olmak ve partidir. Burjuva düzeninin adaletsizliklerinin kitlelerin öfkesinin başlıca sorumlusu olarak kendi yıkımını hızlandırdığını söylemenin kendi başına bir önemi yok. Çünkü böylesi entelektüeller ancak kof bir dev yarata bilmiştir. Bugün de böylesi onlarca dev var yüz yılardır hiçbiri iktidar olmadılar.

20 yüz yılın eşiğinde başlayan proletarya partisi o kadar yıkıcı bir sorun, belirleyici bir önem haline geldi ki bütün sağlı solu partiler Rusya’da bir burjuva cumhuriyeti için birleştikleri sırada devrimciler tarihin ilk sosyalist iktidarını ilan ettiler. Ve tek ülkede sosyalizm olur mu tartışmalarına rağmen Rus işçi sınıfının mücadele tecrübesine, iktidarı sonuna kadar elde tutma kararlıklarına dayanarak sosyalist inşa sürecine yöneldiler. Dünya Proletaryasının önderleri Ekim Devrimi’nin mimarı Lenin’in partisi ve kendisi vardı.

Marks, Engels’i doğru okumak önemliyse, onu en iyi okuyan Ekim Devrimi’nin mimarı ve Emperyalizm çağının ML öğretmeni ve öncüsünde doğru anlamak bir o kadar önemlidir.

Yaşamının her saniyesini işçi sınıfının evrensel mücadelesine adamış olan Lenin sosyalizmi dar ulusal sınırlar içine kapatmamış. O her zaman işçi sınıfının evrensel mücadelesini hep önde tutmuş, her tür yerel mücadelenin çıkarlarının evrensel mücadelenin çıkarlarına tabi olması gerektiğini her seferin de vurgulamıştır.

Çin devrimi şehirlerde ki ayaklanmaya dayanan klasik şemalarla verimsiz bir kanala sürüklendiğinde herkesin teorsi ayrı diye itirazları arasında proletarya partisi köylü ordusuyla karşı-devrimci rejimi alaşağı etti. ABD’nin arka bahçesinde devrimci bir odağın olmasını hayrat ve tesadüfle karşılayan revizyonistleri hâksiz çıkararak Küba devrimi diğer kardeşlerine de devrimci iktidar olanaklarını yaratı. Fidel Castro’nun şu deyişleri bu gerçeği somut olarak açıklıyor: “Bizim devrimimiz -bunu kimse inkâr edemez- muazzam bir ideolojik gücü̈ ayakta tutmuştur, bu güç olmasa bizi başka kim savunabilir?”. Bu güç Marksizm-Leninizmin kendisidir.

Bütün bunlar elbette devrim yapmanın yolunu, yöntemlerini en iyi gören, burjuvazinin aldatıcı gücünden sakınmayan bir savaş politikası gerektiriyor. Ama düşmanınızı alt etmek için mücadelenin zorlu bedellerini göğüslemeye hazır bir savaş politikasını göze alıyorsanız bu savaşın silahınada sahip olmamız gerekiyor. Lenin’de öğrenilen bir devrimci hareketin kadroları, onların her koşulda savaşma ustalıkları, örgüt bilinci yüksek oluşları hayatını ve her saatini devrime adanmışlıkları, proletaryanın en temel silahları işte bunlardır.

Proletaryanın egemen sömürücü sınıfların son temsilcisi burjuvaziye karsi yürüttüğü kavga, ardında keskin dönemeçler, büyük deneyler, kahramanlar bırakarak ve her gün hayatın canli pratiği içinde gelişip yetkinleşerek devam ediyor. Bunu bizlere öğreten, bize rehberlik eden Lenin’dir.

Devrim ve parti için köhne reformist Avrupa ahlakının itirazlarına rağmen Çarlığın Kasalarını kamulaştıran, ölümüne bir yaşamla kendini partiye adayan Kamo’dur. Bir kabileyi kazanmak için onların geleneklerine uyarak bütün dişlerini söken, dillerini öğrenip yıllarca aralarında yaşayan Vietnam’lı Minh”tir. Bir gece kondu mahallesinden onlarca kadını gerillaya kazandıran Resario’dur. Nazi işgalinin ortasında kimse ondan ummazken Paris direniş hareketine önderlik yapan laboratuvarı dinamitle dolu Profesör Curie”dir. Duşman kuşatmasında çatışırken kanıyla duvara umudu yazanlardı. Düşmanın teslim ol çağrılarına; “fedai bir kuşağa layık olacağım  biz düşeceğiz ama kavga sürecek” diyen Orhan Yılmazkaya dır.

Kısacası Lenin’i öğrenmek, emekçilerin kurtuluşundan başka bir meşruluk tanımayan bu eylem insanlarının örgüt bilinçlerini, davaya adanmışlıklarını yüksek savaş yeteneklerini öğrenmek demektir. Lenin’i öğrenmek partiyi, partili mücadeleyi öğrenmek demektir.

“Iktidar savaşımında; proletaryanın örgütten başka bir silahı yoktur” Lenin

23 Ocak 2021

Önceki İçerikEKONOMİK VAZİYET(İMİZ) İLE BEŞERİ TABLO(MUZ)[1]
Sonraki İçerikMücadele Birliği: ‘’Vefa Serdar’ı Kaybettik’’