İnsanlık var olduğu sürece Mahir’lerin adı ve davası yaşayacak

“Biz Marksizm’i entelektüel gevezelik ve dünya devrimci hareketinin trafik polisliğini yapmak için okuyup öğrenmiyoruz. Biz dünyayı değiştirmek için, dünyanın Türkiye’sinde devrim yapmak için Marksizm’i öğreniyoruz” (M. Çayan)

Evet ON’lar, devrime olan inançları, kararlılıkları ve devrimci dayanışma bilinçleriyle Türkiye devrimci hareketinin onurlu tarihine adlarını altın harflerle yazdırdılar. ON’lar, dünyayı değiştirmek ve Türkiye’de devrim yolunun nasıl yürünmesi gerektiğini bizlere gösterdiler.

ON’lar çok iyi biliyordu ki, devrim inançları, kararlılıkları kırık dökük olanların işi değildir, umut olmak, halkların umudu olmak, savaşın orta yerinde teslim olanların, çekip gidenlerin değil, siper yoldaşları için ölümü göze alanların işi olduğunu, bu bilinçle “biz buraya dönmeye değil ölmeye gedik” diyenler oldular.

ON’lar biliyordu ki halkın umudu olmak, onun sarılabileceği bir dal olmak, ona kurtuluş yolunu gösteren, onu ayağa kaldıran bir güç olmak, daha fazla emek, daha fazla çaba, daha fazla özveri, her bedeli göze almak gerektiriyor.

ON’lar, işin bir ucundan tutanlar, dört elle sarılmayıp nasıl olsa yaparız anlayışıyla hareket edenlerle olmadılar. Bu bilinçle aralarına sınırlar çizmişlerdi. Bunun içindir ki, umut olmayı ON’larımız şehitlerimiz, önderlerimizden öğrendik.

ON’lar gibi bitmez tükenmez bir sabır ve inatla, inançla, Marksizm’i bir dogma değil, yada bir yerleri kendine kıble alarak değil, ülke ve dünya gerçekliğini ML perspektifiyle ele almaktı. ML, sosyalizme inançlarını her şeyin üzerinde tutan, düşman karşısında net duruşlarıyla, eylemleriyle ve siper yoldaşlığı için canını ve geleceğini gözünü kırpmadan feda edenlerdi. Mücadelenin öncüsü olmak, halkın önünde yürümek ve onun umudu olmak başka türlü olmazdı.

Halkın umudu olmak, savaşın orta yerinde teslim olanların, çekip gidenlerin değil, ON’lar, biz buraya dönmeye değil ölmeye gedik” diyenlerin işidir.

Umut olmak, önder olabilmeyi gerektirir. Aydınlık bir beyin, halka olan sonsuz bir bağlılığı gerektirir. Mahirlerin, Ulaşların, Cevahirlerin yolunda yürümektir umut olmak.

Devrim mücadelesi on yıllardır sürüyor…

On yıllardır Marksist-Leninistler, devrimciler, yurtseverler devrimin sarp, engebeli, dolambaçlı zorlu yolunda ilerliyorlar…

Halklarımızın tarihi kanla yazılıyor…

Halklarımızın kurtuluş mücadelesi nice değerli evlatları toprağa düştü̈. Nice Marksist-Leninist, devrimci, yurtsever ülkelerinin bağımsızlığı, halklarının kurtuluşu yolunda kanını akıttı, onurla can verdi. Çünkü;

Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm kısacası sınıf kavgası bedel istiyor…

Devrim, sınıflar mücadelesi şehitler vererek ilerliyor…

Zafer binlerce, on binlerce şehittin bedeli ile kazanılıyor…

Halklar şehitlerini hiçbir zaman unutmazlar. ON’ların adları o günden beri doğan çocukların isimlerinde, bilinçler de, kalplerine gömerler, mücadelelerinde yaşatırlar/yaşatıyorlar.

Bu topraklarda Devrim, Bedrettin’lerle, Parmaz’larla, Onbeş’lerle ödemeye başladı bedelini… Özpolat’ları, Emeksizleri kaybetti 60’larda.

Vedat’lar, Taylan’lar, Mehmet’lerdi, 60’ların sonunda emperyalizme ve faşizme karşı kavgada toprağa düşenler.

12 Mart’ta Nurhak’ta Sinan’lar, Kadir’ler ve Alpaslan’lar Kızıldere’de katledilenlerdi, Mahir’lerdi… idam sehpalarında Deniz’lerdi can verenler, işkence tezgahlarında İbo’lardı…

1975-80 döneminde yüzlerce değerli Marksist-Leninist, devrimci, yurtsever, faşist teröre karşı verilen kavgada ölümsüzleşti.

12 Eylül faşizmi yüzlerce Marksist-Leninist, devrimci, yurtseveri dağlarda, sokaklarda, işkencelerde, zindanlarda Abdullah Meralar, Haydar Başbağ’lar, Hasan Telci’ler, M. Fatih Öktülmüş’ler, Kemal Pir’ler, Mazlum Doğan’lar ve daha yüzlerce onların yolunda yürüyenler katledildi.

ON’ların izdüşümleriydi kanlarıyla umudun adını duvarlara yazanlar, Niyaziydi, Sinandı, Bedri, Gürcan, Sebo, Menekşe, İbrahim Erdoğanlardı. Fedai Kuşağa layık olmak için savaşıyorum diyen Orhan Yılmazkaya’ydı…

Türkiye halkı bugüne kadar devrim mücadelesinde binlerce şehit verdi. İktidarı alana ve zaferi kazanana kadar da daha nice değerli evlatlarını bu onurlu, tarihsel kavgaya feda edecek!..

Devrim mücadelesinde düşen şehitler, DEVRİMCİ GÜNLER’de anılır. Her birinin mücadeledeki yeri ve düştüğü̈ an, devrim bayrağının daha da yükseltilmesini ifade eder.

Halkların devrim tarihinde öyle anlar ve yaşanan olaylar vardır ki, bunlar halkların uzun devrim mücadelesinde bir dönüm noktası, devrimin nitelik sıçramasıyla eş anlamlıdır.

İşte 30 Mart Kızıldere böyle bir gündür!

30 Mart’ta Kızıldere’de düşen devrim şehitlerinin kanı, mücadelede düşen ve düşecek olan bütün yoldaşlarımızın ve yurtseverlerin de simgesidir…

Çünkü 30 Mart, kararlılığın, özverinin, halka ve devrime bağlılığın Türkiye halklarının bilincine ve yüreğine işleyen gücüyle, Türkiye devriminin yolunu kızıllaştırmasıyla bir manifestodur.

Devrim yolunda düşenlerin hepsi değerlidir. Halkımızın şehitleridir, bizimdir! Onları aynı günde, aynı mücadele anında birleştiren şey, her birinin kişisel mücadelesi değil, halkların kurtuluşu uğrundaki mücadelede gösterdikleri can bedeli özverileridir.

Onların ortak ruhu; yaşayan ve hep yaşayacak olan yanları, halkların mücadelesine katılmaları, kanlarıyla bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm kavgasını yükseltmeleridir.

Bizler için mücadelede simgeleşen 30 Mart devrim şehitlerinin tarihsel sorumluğunun adıdır. 30 Mart nezlinde tüm şehitlerimizin ve proletaryanın sosyalizm ve sınıfsız toplum kavgasında halkların kurtuluş savaşında düşen şehitleri saygıyla anıyor, ülkemiz devrim mücadelesinin öncüsü, bir denek taşı olan Mahirler, ON’larımızın yolunda yürümek bugün çok daha anlamlı ve gereklidir…

ON’lar Türkiye halklarına, bizlere yalnız nasıl savaşılacağının değil, devrimci örgütler arası dayanışmanın, siper yoldaşlığının, ilkeli olmanın en güzel örneğini de sundular. Mahir’ler, Deniz’lerin idamını bir bütün olarak devrimci hareketin sorunu olarak kavradı. Kendi sorunları, sorumlukları ve mücadeleri olarak ele aldılar ve devrimci olmanın sorumluluğu farklı yapılardan olsalar devrimci sorumluluk ve davranışın örneği ve yol göstericisi oldular.

Yine bir Mart ayında, devrim yolunda yitirdiğimiz tüm şehitleri saygıyla anıyoruz. Onlar yolumuzu aydınlatmaya devam edecek ve zafer, onların yarattığı değerler üzerinden şekillenecektir.

Yüz yılı aşan zaman önce Karl Marks’ın mezarı başında Engels şöyle demişti: “Adı ve davası yüzyıllar boyu yaşayacak!”

Tarih, Engels’i doğruladı. Sınıflar mücadelesinin öncüleri ve onun yaratıcıları, 30 Mart Kızıldere şahsında tüm devrim şehitlerini anarken, büyük bir inançla diyoruz ki; insanlık var olduğu sürece onların adı ve davası yaşıyor / yaşayacak.

Bir 30 Mart’ı daha karşıladığımız bu günlerde, Covid-19 / Korona virüs salgınının sebep olduğu toplumsal alt üst oluşlara ve derin değişimlerin yaşandığı bir süreçteyiz. Ülkemizde ise faşist iktidar insanlığın yaşadığı bu kırımı bir fırsat olarak değerlendirmekte, muhalifleri, emekçileri bir bütün halklarımızı katletmekte, bir araç olarak kullanmakta. Dünyada her gün yüzlerce insanın ölümüne yol açan korona virüsü, kapitalizmin yarattığı insan ve ekolojik tahribattan bağımsız değildir. Dolaysıyla insan türünü bu denli etkileyen bu salgın, sadece büyük bir kırıma yol açmakla kalmayacak. Toplumsal anlamda da derin değişikliklerin dönüm noktası olacak. İnsanlığın kurtuluşu ve kapitalizmin yarattığı bu kırım karşısında tek kurtuluş öncülerimizin ve şehitlerimizin bizlere bıraktıkları miras ve gösterdikleri yolda kararlı yürümek olduğu, insanlığın kurtuluşu olan sosyalizm idealine daha sıkı sarılmak olduğu gerçekliğidir.

Çünkü onlara tüm bu güzellikleri kazandıran, sahip oldukları sosyalist ideoloji, sosyalizm düşüncesidir. Çünkü sosyalizm mücadelesinin temelinde, “İNSAN” vardır. Yok edilmek istenen de işte budur. Uğruna ölünecek, bedel ödenecek değerlerin olmadığı bir dünyada, insanlık yok oluyor demektir. Onları sahip oldukları değerlerden, ideolojiden yalıtarak, salt şehitlik kavramı içerisinde anmak, onları darlaştırmaktır. Bunun içindir ki onları sahiplenmenin yolu sosyalizmi sahiplenmekten, sosyalizm idealine sahip çıkmaktan geçmektedir.

Bugün bir bütün olarak dünya çapında insanlığın yaşadığı trajedi karşısında onların ideallerini daha güçlü sahiplenmek, onların sosyalizm idealini gerçekleştirmek, aynı zamanda insanlığın kurtuluşunu sağlamak olacaktır. Kızıldere Son Değil Savaş sürüyor!

ONLAR UNUTULAMAZ,

UNUTTURULAMAZ!

29 Mart 2020

Önceki İçerikÇözülme, çürüme ve dayanışma!
Sonraki İçerikHelin Bölek Ölümsüzdür!