Dünya da bir bütün olarak insanlık büyük bir kaos ve belirsizlik yaşamakta. Çin’in Wuhan kentinde aralık ayında ortaya çıkan korona virüsü başta ciddi bir duyarsızlıkla karşılandı. Ancak globalleşen dünya karşısında hiç beklenmeyen, (ki dünyanın geldiği aşamada bunu beklememek safdilliktir) bir hızla dünyaya yayıldı.
Bu kapitalizmin iflası daha çok kâr hırsının aslında dünyayı ve bir bütün insanlığı getirdiği sonuç sürpriz değil. Daha çok kâr hırsıyla doğanın talan edilmesi. Daha ucuz ve daha kârlı üretimin tercih edilmesiyle doğal tarımın yokedilmesi vb sonuçlarını yaşıyoruz. Yaşananlar karşısında birçok komplo teorisi yapılanmakta, yazılıp çizilmekte, doğrusu yanlışı bir yana, yaşanan bir gerçeklik var, insanlığın büyük bir tehdit altında olduğu.
Neredeyse tüm dünyaya yayılan korona virüsü karşısında dünyanın en gelişmiş ülkeleri sayılan Avrupa ülkelerinin bir felaket karşısında sağlık sisteminin nekadar kof olduğunu da ortaya çıkardı. Tüm sistemlerinin kağıtlarından inşa ettikleri kalelerin ardında kendini güvende sanan sistemin sahipleri, bu salgın karşısında adeta yerle bir oldular. Sağlık sigortaları vb konusunda insanlardan kesilen toplanan onca paranın karşılığında bir sağlık yapılanmasının olmadığını da ortaya çıkardı. Neoliberalizm ve özeleştirmelerin yarattığı sonuç ve bu politikaların iflasının ilanı.
Tüm bunlar bir yana, yaşanan saldırı karşısında sınır kapatmaktan sokağa çıkma yasakları, olağan üstü hal ilanları vb çeşitli tedbirler, her gün uygulamaya sokulurken, daha bir çözüm bulunabilmiş değil. Dünyanın birçok şehri, başkentleri, meydanlar, caddeler adeta insansızlaştı. Aslında buda doğayı yok ederek hoyratça kullandığımız alanların yeniden doğaya kalması demek hiçte yanlış olmaz.
Ancak dünya çapında korona virüsünün yayılmasına karşı farklı tedbirler tartışılıyor, uygulanıyor. Ancak bunların hepsinin başında da bir grup mutlu azınlığın bugüne kadar dünyayı hoyratça kullanması, açlık yokluk sınırında yaşayanlar, yada açlıktan ölenler adeta yok sayılarak yaşananlar karşısında eşitlik toptancı davranılmakta. Ki bu dünyanın bu hale gelmesinin suçlusu olan kapitalizm ve onun iflası göz ardı edilmek istenmektedir. Bu saldırının, (korona virüs) herkese eşit, herkesi aynı şekilde vurduğu sahtekârlığıdır.
Yokluk sınırında yaşayanlar, yada daracık alanlarda kalabalık şekilde yaşayanlarla koca saraylarda, villalarda yaşayanlar nasıl bu saldırı karşısında eşit korunabiliyor? Yada beşinden dezenfekteye varana kadar ekmek bulmakta zorlananlarla çalışan bir işçinin bir yılda kazandığını bir günde harcayan nasıl eşit olabilir?
Ya sağlık hizmetlerinde dünyayı bu hale getirenler, sağlık alanında bugüne kadar eşit pay alamayanlar bu saldırı vakasında eşit korunmak, tedavi beklemek kadar büyük bir saflık olur mu?
Bunları uzatmak sayfalar boyu mümkün ama bunlar bir yana, yaşananlar ve bunun karşısında alınan tedbirler yine yok sayılan, ötekileştirilen emekçiler, yoksul halklar bu saldırının en çok bedel ödeyenleri olduğu gerçekliği karşısında bunu tersine çevirmek ve halkların dayanışmasını, birlikteliğini örgütleme göreviyle yüz yüzeyiz.
Korona virüs küresel kapitalizmin insana ne kadar düşman, insan sağlığına ne kadar aykırı olduğunu gözler önüne serdi. Kesenin ağzını açtılar ancak bütün bu yardım paketlerini kapitalizmi kurtarmak, onun kitleler nezlinde teşhir olan yüzünü yıkamak temizlemektir de. Kapitalist sistemin ruhu olan kâr hırsı burada da öndedir. Alınan tüm tedbirler devletlerin çıkardığı ekonomik paketlerde öncelikle bunlara yardım ve hizmet etmekte olduğu gerçekliğidir. Onlar bu kriz içinde de çalışan kesimin elinde avcundakini alma çabasında. Faturayı yine bu kesime çıkarma çabasında, açıkladıkları destek paketlerinin faturası emekçilere kesilecektir. Ancak diger yandan da korkuları çok büyük. Kitlelerin böyle bir salgından sonra kapitalizm dışında seçeneklere yönelmesinin yolunu kesmek istiyorlar.
Diger yanda sürekli korona virüsüne karşı sosyal mesafe uyarısı yapılıyorken, bu tedbir ne yazık ki çalışan emekçiler için uygulanmamakta, yada yok sayılmaktadır. Kapitalistler için üretimi aksatmamak her şeyden önde gelmektedir. Bu yaşananlar karşısında üretimden gelen gücü kullanmak sosyal mesafe dedikleri tedbirin herkes için her alanda uygulanması talebini dayatmalıyız. Bunun dışında evlere hapsedilen halklarımızın yaşananlar karşısında bir yanda bunu yaratan sistemi teşhir ederken diğer yanda birlik dayanışma duygusunu geliştirmeliyiz. Birçok ülkede mahallelerde ortaya çıkan gönüllüler çalışmasını daha örgütlü komite meclis vb şeklinde örgütlemeliyiz. Evlerine kapanmak zorunda kalan insanların ihtiyaçlarını karşılama, onları sahiplenmek toplumun yalnızlık duygusu değil, birlik dayanışma duygusunu geliştirmek için çaba sarf etmeliyiz. İtalya’da balkonlarda başlayan ortak enstrüman çalma, şarkılar söyleme ve sağlık emekçilerinin yaşadığı yoğun ve zorlu çalışma koşulları karşısında onlara destek anlamında başlayan her akşam alkış kampanyası gibi tarz ve zenginliklerle bu örgütlenme birlik ruhunu çoğaltıp asıl suçlulara karşı örgütlü davranışı yaygınlaştırmalıyız.
Bu yaşananlar karşısında bir bütün olarak insanlığın bir çöküntü, umutsuzluk yaşamaması ve bunu yaratanların herkesin eşit risk altında olduğu demagojileri karşısında bizler halkların dayanışma ağlarını yaratıp geliştirmeliyiz.
“İnsan insanın kurdudur ve insan insanın tanrısıdır” misali bugün yaşamın bize yüklediği sorumluluğu mesafe duygusuna, insanlığın kardeşliğini ulusalcı bencilliğin dar görüşlülüğe kurban etmek isteyenlere inat unutmayalim ki, insana insandan daha yararlı bir şey yoktur.
Bunu yaratanlar bunu hesabını vermek zorunda. Ve bu tüm dünyada birlik ortak ruh ve dayanışma içinde olma konusunda bizlere muazzam bir fırsat sunmaktadır. Şili’de başlayan kadınların direnişi ve las-tesis dansının nasıl tüm dünyada kadınlarca sahiplenildiği daha güncelken, bu sorun karşısında da bu tür ortak davranışların yaratacağı sonuçların ip uçlarını vermektedir bize.
Bizler bir bütün olarak yaşana bu süreç karşısında yeni tarz ve yöntemlerle iflas eden kapitalizmin insanlığı içine sürüklediği felakt karşısında isyanı örgütlemek zorundayız. Doğayı insanlığı yok olma noktasına getirenler karşısında dünya çapında ortak ruh, ortak talepler konusunda bu kadar verili bir fırsatı bu sitemi yok etmek özgür insan özgür doğayı yaratma fırsatına çevirmeliyiz.
İnsanlığın geleceğinin sosyalizmde olduğu gerçekliği bir daha kendisini ortaya koymuştur. Ve bunun bugün somut ifadesi Küba’dır. Bu süreçte Küba’nın ulaşmış olduğu seviye, sarf ettiği çaba ve yardımlar göz ardı edilse de, kitleler nezlinde görünür olmaması için her türlü hokkabazlığı yapsalar da, kurtuluşun sosyalizmde olduğu somut kendisini göstermiştir.
Bir çoğumuz birbirimizden fiziksel olarak epey uzağa düşmüş(ken), birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu gördüğümüz günlerden geçiyoruz. Kendimizi korumanın, ötekini korumakla mümkün olacağına inananlar olarak buna uygun davranmamız gereken günlerdeyiz. Her şey belki çok hızlı bulaşıyor; virüs, kaygı, korku… Bu açıdan da sürekli eşitleniyoruz. Belli açılardan hiç olmadığı kadar aynıyız sanki. Bu aynılığı ortaklaştırma birleştirme zamanı.
24 Mart 2020