25 Eylül 2017 tarihinde Güney Kürdistan’da gerçekleştirilecek “Bağımsızlık Referandumu” ve uluslar arası güçler, faşist TC ve sol maskeli sosyal şövenlerde ortaya çıkan panik…
Emperyalist-kapitalist sistem Kürt halkının demokratik bir ülkede barış içinde yaşam hakkını elinden alarak kendi “demokrasi”sini ve “barış”ını (boyun eğişi) dayatmaktadır. Bütün halklar gibi Kürt halkı da bu en doğal hakkını kullanacak ve nasıl yaşayacağına kendisi karar verecektir. O nedenle, DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK İÇİN başka ulusların ne kadar hakkı varsa Kürt halkın da o kadar hakkıdır…
Bunun içindir ki Oligarşinin ırkçılık ideolojisiyle beslediği kitleleri galeyana getirerek Kürt halkı üzerindeki vahşetini, tehditlerini artırırken solda da kaçınılmaz olan –ki aslın da çoktan olmuş olan- saflaşma ve ayrışmayı net olarak orta koymaktadır. „Sol“ adına bu ırkçı, kafatasçılarla aynı kulvar da yürüyenlerin artık böyle olmadığını ne zaman göreceğiz? Uzun yıllardır sol adına ideolojik gıdasını küçük burjuva aydınlarının, sosyalizm kılıflı burjuva ideolojisinden alanlar bu noktada tüm maskelerini bir yana bırakıyor.
Ülkemizde sol koşulsuz ezilen, yok sayılan ve boyunduruk altında tutulmaya çalışılan Kürt halkıyla birlikte olan, onunla yoldaşlaşanlardır. Irkçı- şovenlere bugün sol demek sola ve sol adına bedel ödeyenlerimize hakarettir.
Ezilen ulusun ayrılma ya da ortak yaşama konusundaki tutumu tartışmasız kabul edilen ve nasıl yaşayacağına karar vermesi gereken kendisinden başkası değildir. Bize düşen onun nasıl ve ne yapacağı konusunda laf etmek değil, onun kendi tercihini desteklemektir.
Bunun içindir ki, bugün 25 Eylül 2017 tarihinde Güney Kürdistan’da gerçekleştirilecek “Bağımsızlık Referandumu”na koşulsuz destekleyicisi olmalıyız. KDP ve Başkanı Mesut Barzani politikalarını severiz-sevmeyiz bu ayrı farklı bir tartışma, bize düşen Kürt halkının tercihine koşulsuz destektir…
Kürt halkının cesetleri sokaklarda günlerce kalırken, öldürülüp panzerlerin arkasında sürüklenirken, bodrumlarda canlı canlı yakılırken – bu vahşetleri sayfalarca sıralamak mümkün – söyler misiniz bunun karşısında hangi insanlık utandı, incindi? Ama mesele Kürtlerin kendi kaderleri üzerinde söz söylemeye gelince, kendi geleceklerini tayin etmeye gelince bu isterik çığlıklarına kapılanların solculukla alakası olmadığı gibi önce insanlıklarını tamir etme, kazanma çabası vermeliler. Kürtlerin tercihlerine akıl hocalığı yapmayı bırakmalılar.
Ezen ulus ve ezilen ulus arasındaki kavramsal farklara hakim olamamak ancak sınıf bilincinin oluşmamasının belirtisidir. Bir ezen ulus varsa, bir de ezilen ulus olmalıdır ve bir ezen ulus milliyetçiliği varsa, bir de ezilen ulus milliyetçiliği olmak durumundadır. Ve eğer ezen ulus kendi milliyetçiliğini vatansever bir tavır olarak meşru görüyorsa, bizler de yani -komünistler- ezilen ulusun milliyetçiliğini, enternasyonalizmin inşası ve ezilen ulusun varoluş mücadelesi adına meşru görmek durumundayız.
“Başka bir ulusu ezen ulus, özgür olamaz.” – K. Marks
Marksın da belirlediği gibi; Kürt halkı özgür olmadıkça yaşadığımız topraklarda kimsenin özgür olması mümkün olmadığıdır.
Diğer yanda faşist diktatörlük panik içinde. Kürt halkının mücadelesi ve ulusal talepleri, kendi yaşamlarını belirleme çabaları karşısında, oligarşinin partilerini yeniden bir araya getirdi. Savaş çığırtkanlıkları ile sınır ötesi savaş teskeresini uzattılar. Türkiye’yi babalarının çiftliği sanan Erdoğan, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu 25 Eylül 2017 tarihinde Güney Kürdistan’da gerçekleştirilecek “Bağımsızlık Referandumu”na Kürt ulusal hareketini ve genel devrimci mücadeleyi yok etmek için AKP, MHP, CHP tek vücut oluyorlar. Kürt kalkının talepleri ve devrimci muhalefetin bastırılması için açık çek veriyorlar iktidara. Karşılıksız bu desteklere rağmen çaresiz kalıyorlar. Tüm bu çırpınmaları boşuna. Başaramayacaklar… Kazanan Kürt halkı olacak, kazanan halklarımız olacak…
Marksist-Leninist’ler, devrimciler, tüm ilerici ve demokratlar sistemin mevcut krizi aşmaya çalıştığı bu günlerde onu derinleştirmek, Kürt ulusunu desteklemek ve devrimci mücadeleyi yükseltmek için radikal bir mücadele hattı ortaya koymalıdır. Kürt ulusuna karşı önyargılı, sübjektif yaklaşımlardan uzak durulmalıdır.
Şemdin Şimşir
24 Eylül 2017