Gençlik Örgütü ve Politika

“Tüm çalışmaların can damarı politik çalışmadır.” Mao Zedung
Uzatmadan ve ikirciksiz bir biçimde söylemekte fayda var: Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da faaliyet gösteren ve bu faaliyetinin esas ağırlığını üniversitedeki akademik-demokratik mücadele oluşturan gençlik örgütleri -özel olarak da sosyalist ve devrimci gençlik örgütleri- ciddi bir politikasızlık durumuyla karşı karşıyalar. En iyimser ifade ile politik çalışma gerekli olan düzeyin oldukça altında bulunuyor. Öyle ki hem üniversite içi gündemlerde hem de üniversite dışındaki toplumsal siyasal gelişmeler karşısında ciddi bir atıllık yaşanıyor, gerekli pratik karşılıklar üretilemiyor hatta çoğu zaman değil eylemli var oluşu sağlayabilmek lafzi düzeyde dahi tavır geliştirilemediği durumlar yaşanıyor. Bunun dolaysız sonucu olarak da devrimci-sosyalist gençlik örgütlerinde daralma ve içe kapanma geniş gençlik kesimlerinde ise ezenlerin ideolojisinin güçlenmesi alternatif olarak ise reformizmin gençlik kitlelerine sirayet etmesi bir gerçeklik olarak gözlemleniyor.


Öyle ki üniversite özelindeki en basit günlük politik gelişmelerden ülke genelindeki daha karmaşık politik durumlara kadar reformizmin sesi sosyalist-devrimci gençlik örgütlerinden daha gür çıkmaktadır. Üniversite gençliğinin yüzünü döndüğü her alanda, -sosyal medyadan üniversite amfilerine, protestolardan kültür sanat alanına ve daha bir çoklarına kadar- reformizm çok daha örgütlü durmakta, gençliğe şu ya da bu düzeyde temas etmekte ve gençlik yığınlarının enerjisi bu kanallarda tüketilmektedir.
Çok açıktır ki bu durum sosyalist-devrimci bir gençlik örgütü için ölümle eş anlama gelmektedir ve kabul edilebilir bir durum değildir. Ancak somut durumun böyle yaşanıyor olmasının bir sürü sebebi var olmakla birlikte çelişkinin niteliği gereği sorunun özü içtedir ve esas sebep çok açıktır : Politikasızlık !!!
Çünkü politika kabaca söylemek gerekirse bir örgütün ideolojik ve teorik görüşlerini pratik sahaya yansıtma sanatıdır. Stratejik ve taktik belirlemelerini günlük ve en basit biçimlerde dahi hayata geçirebilme işidir. Geniş kitlelere örgütünün söylediklerini en doğru araçlarla götürebilmenin yolunu bulmaktır. Kitlelerin, devrimci-sosyalist örgütleri ilk olarak gördüğü ve tanıdığı çalışma alanıdır.
Yine bir devrimci-sosyalist gençlik örgütü açısından politika, geniş gençlik yığınlarını devrimci mücadelenin öznesi haline getirecek, onları gençlik örgütünün saflarına toplayabilecek, örgütleyip militanlaştıracak yegane araçtır. Egemenlerin nesneleştirmeye uğraştığı gençliği özne haline getirebilmeyi başarabilmektir.
Bu coğrafyada yaşayan halkların çokça söylediği gibi : “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” derler. İşte politika laf değil iştir. Üniversitede yapılan panelden örgütlenen kitlesel eylemlere, okuldaki yemekhane sorunundan, en rutin afiş asma pratiğine kadar her şey ama her şey politikanın alanına girer. Daha doğrusu kitlelerin olduğu her yer aynı zamanda politika alanıdır. Politika ise bu kitleleri birbirinden farklı araçları, farklı biçimlerde kullanarak devrimci-sosyalist gençlik örgütlerinin saflarında toparlayabilme işidir.
İşte devrimci ya da sosyalist gençlik örgütlerinin son dönemlerdeki esas sıkıntısını tam da bu nokta oluşturuyor. Özellikle üniversite gençliği için yönünü hangi tarafa dönerse dönsün karşısında politika yapan sosyalist-devrimci örgütleri değil doğrudan reformizmi ve onun temsilcilerini görüyor.
Kabul etmek lazım, bunun esas sorumlusu sosyalist ve devrimci gençlik örgütleridir. Çünkü çokça söylene geldiği gibi “politika boşluk tanımaz.” Sosyalist ve devrimci gençlik örgütleri ise politika alanını dolduramadığı müddetçe bu boşluk egemenler ve reformizm tarafından doldurulmaya devam edecektir.
Unutulmaması gereken bir nokta daha var ki politika sahasını dolduramayan, başarılı bir politik performans sergilemeyen devrimci-sosyalist gençlik örgütleri için başka bir sorunsal daha ortaya çıkar. Öyle ya politika kitleleri sosyalist-devrimci örgütün teorik görüşleri ile eğitmek, pratikte ise onları kazanmak için en önemli araçtır. Şayet bu başarılamazsa iddiadan uzaklaşma, kitlelerden koparak içe kapanma, sekterleşme ya da liberalleşme, kendi örgütsel çıkarlarını gençlik kitlelerin çıkarları olarak düşünme gibi bir çok eğilim ortaya çıkabilir. Kadrolarda ise güvensizlik, çekingenlik, atıllık ve disiplinsizlik politika yokluğunda ilk ortaya çıkabilecek olan belirtilerdir. Bütün bunlar bir varlık-yokluk sorunuyla eş değerdir.
Evet, burada bahsedilenler somut gerçekliktir. Ancak şu andan itibaren yapılması gereken gerçeklerin devrimciliğinin farkında olarak mevcut hali aşmanın yollarını bulmak ya da bu yolu açmaya uğraşmaktır.
Politik Atılım Yapmak, Tercih Değil Zorunluluktur
Sosyalist-devrimci gençlik örgütleri açısından yukarıda bahsedilen mevcut durum asla ve asla karamsarlık yaratmamalıdır. Çünkü mevcut durumun aşılıp, gelişmenin sağlanabilmesinin olanak ve imkanları fazlasıyla mevcut.Üstelik bu anlamda devrimci-sosyalist gençlik örgütleri çok önemli bir niteliğe de sahip. Bu nitelik; çok duru ve parlak bir sosyalist ideoloji, öğretilerle dolu zengin bir devrimci tarih ve günümüz dünyasının teorik kavranışındaki netlikten başka hiçbir şey değildir. Ki zaten doğru bir devrimci politika ancak bu niteliklerin üzerinden hayata geçirilebilir.
Bu anlamda devrimci-sosyalist gençlik örgütlerinin yapması gereken politikanın bütün alanlarını basitten karmaşığa kadar en güçlü biçimde doldurmaya çalışmak olmalıdır. Artık içinde bulunduğumuz tarihsel süreç devrimci-sosyalist gençlerin “mızmızlanmalarını ve bahaneler üretmelerini” bekleyecek durumu çoktan aşmıştır. Aksine tarih kendisini devrimci-sosyalist gençlere dayatmakta, tarihsel misyonlarına uygun bir konumlanmaya çağırmaktadır.
Artık devrimci ve sosyalist gençlik örgütleri politikanın en basit biçimlerinden birisi olan üniversite içi sosyal gelişmelere eski alışkanlıklarıyla yaklaşamazlar. Unutulmamalıdır ki politikanın en basit biçimi olan bu zemin aynı zamanda politikanın daha karmaşık biçimlerinin üzerinde yükseleceği ve gelişeceği zeminin de ta kendisidir. Bu yüzden başta üniversite gençliği olmak üzere geniş gençlik kitlelerinin en basit günlük ihtiyaçlarını- akademik demokratik mücadele içerisindeki istek ve özlemlerini karşılayabilecek, yine gençliğin kendisini ifade edebileceği ve aidiyet duygularını geliştireceği kürsüleri inşa etmek elzemdir. Üniversite ve üniversite gençliğinin küçük-büyük fark etmeksizin bütün istek ve ihtiyaçları karşılanabildiği ölçüde politika alanına giriş yapılmış olacaktır
Yine devrimci-sosyalist gençlik örgütleri artık toplumsal ve siyasal gelişmeler karşısında daha atak ve canlı olmak durumundadır. Özellikle üniversite gençliğini etkileyen toplumsal gelişmeler karşısında söz söylememek, eylemli bir var oluşu gerçekleştirememek, politik bir hedef yaratamamak düşünülemez. Hele ki kitle politizasyonunun arttığı ve kendiliğinden politik direnme eğilimlerinin geliştiği bu tarihsel dönemeçte sosyalist-devrimci gençlik örgütlerinin bu hareketliliğin gerisinde kalmaları olanaksızdır. Geniş gençlik kitleleri, politika sahasında atak, gözünü sadece yaşadığı ülkeye değil bütün bir dünyaya diken, egemenleri teşhir eden ve hesap soran bir özne aramaktadır. Bu yüzden sosyalist-devrimci gençlik örgütleri en ufak politik gelişmeyi dahi atlamamalı, aksine her toplumsal-siyasal gelişmeyi kitle politizasyonunun aracına dönüştürmelidir.
Politik alanın devrimci-sosyalist gençlik örgütlerince doldurulmasının bir diğer anlamı daha vardır. O da şudur. Yaşadığımız coğrafya ezilenlerin ve egemenlerin karşı karşıya geldiği büyük altüst oluşlara tanıklık etmektedir. Bugün Rojava şahsında yaşananlar başlangıçtır. Ezilenler ve egemenler daha güçlü ve şiddetli biçimlerde birbirleriyle çarpışacaklardır. İşte böylesi bir momentte politika ezilenlerin savaşımını güçlendirecek, iktidar yürüyüşünü hızlandıracak bir kanaldan ilerlemelidir. Yoksa bugünkü gibi, gençlik reformizmle baş başa bırakılırsa kitle politizasyonu sönümlenecek, ezilenler için tarihsel bir fırsat heba olacaktır.
Bütün bu sayılanlar ise politik bir atılımın gerçekleşebilmesinin ön koşulları arasındadır. Ancak akılda tutulması gereken bir diğer husus da devrimci-sosyalist gençlik örgütlerinin, politik faaliyetlerini taktiksel bir belirlemenin üzerine inşa etmeleri gerektiğidir. Lenin söylediği gibi “zincir en zayıf halkasından kopar.” İşte bu en zayıf halka politikanın esas yoğunlaşacağı alandır. Politikanın günlük basit biçimlerinden daha yoğun biçimlerine kadar her politik faaliyet alanında zincirin en zayıf halkası tespit edilmeli, bütün politik yoğunlaşma o zinciri kopartmak üzerine kurgulanmalıdır. Ancak böylesi bir hedef ile bütün politik faaliyetler başarıya ulaşabilir.
Politika Ancak Güçlü Bir Örgütlülükle Gerçekleştirilir
Politikanın esas çizgisi her ne kadar güçlü bir ideoloji ve doğru bir teorik şekillenişle belirleniyor olsa da, politik çalışmadaki başarıda kadrolar ve örgütlülük de oldukça belirleyicidir. Bu noktada Stalin’in dediği gibi “Doğru devrimci çizgi belirlendikten sonra, bizzat devrimci çizginin geleceğini, başarı ya da başarısızlığını örgütsel çalışma (kadrolar) belirler.”
Bu bakımdan devrimci-sosyalist gençlik örgütlerine şu ya da bu düzeyde sirayet etmiş olan iç örgütsüzlük durumu tamamıyla arkada bırakılması gereken bir durumdur. Bütün devrimci-sosyalist gençler ve gençlik örgütleri en hızlı biçimde kendi iç kuvvetlerini toparlamalı, kadrolar ise kendilerini yeni döneme göre şekillendirmelidir. Yoksa dağınıklık haliyle, plansızlıkla ne ülkesel ne de bölgesel politik gelişmelere yön verilemez. Gelişmelerin arkasından sürüklenildiği “kendiliğindenci” bir tarz gelişir. “Öncü” değil “arkadan gelen” bir konuma sürüklenilir.
Bunların dışında egemenlerin şiddet menzilinin dışında kalması reformist gençlik örgütlerinin belirli bir istikrar ve örgütsel devamlılık sağlamalarında elbette ki etkili olmuştur. Ancak yine de devrimcilerin ve sosyalistlerin reformist gençlik örgütleri kadar “iradi” davranamaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu yüzden kadrolardaki emekçilik ve adanmışlık düzeyi sürekli arttırılmalıdır. Artık sosyalist gençlerin önündeki hedef “yolu takip eden” değil “iradi olarak yolu açan” olmaktır. Bu ise ancak emekçilikle ve adanmışlıkla mümkündür.
Yine devrimci-sosyalist gençlik örgütlerinde ve kadrolarda teorik gelişimde durağanlık ve politik reflekslerde körleşme görülmektedir. Bu durum politikanın niteliğini doğrudan belirlemekte ve kadrolarda, kolektifin toplam yapısında belirli düzeylerde apolitizmi geliştirmesine sebep olmaktadır. Bu durum politika sahasına müdahalede atıllığı da beraberinde getirmektedir. Bu yüzden devrimci-sosyalist gençlik örgütleri teorik düzey olarak kendisini sürekli ilerletmeli, ülkesel, bölgesel ve dünya ölçeğindeki bütün politik gelişmeleri yakından takip etmelidir. Bütün bunlarda kazanılan belirli bir düzey politik atılım ve başarıyı da kendiliğinden getirecektir.

Önceki İçerikNe Yapsanız Nafile, Komün Kurulmuştur Bir Kere..
Sonraki İçerikRTE Sedan’ını Ararken…