Filistin’in 30 Mart’ı

 

filistin-30-mart.jpeg

1967 yılında kurulmuş olan Filistin halk kurtuluş cephesi ile üç yıl sonra 1970’te, yine aralık ayında kuruluşunu ilan eden Türkiye halk kurtuluş cephesi’nin adlarının benzerliği tesadüf değil. Bu hat dünyanın başka yerlerinde de varlığını sürdürdü, bir fikir olmanın ötesine geçti

Faruk eren, gerçek gündem’deki yazısında kızıldere’nin 50. yıldönümünde yani bu yıl konferanslar, paneller düzenlenmesi gerektiğini söylerken son derece haklı. Bir kere daha, Türkiye solu için çok önemli olan bir geleneği, ağırlıklı olarak, kahramanlık hikâyelerine ve simgelere indirgedik. Oysa o deneyimin cüreti ve etkisi, en az gözünü kırpmadan ölüme yürüme cesareti kadar önemli.

Henüz otuz yaşını bulmamış bu insanların fikirleri, üstelik de başarılı olmamışken nasıl olup da elli yıl sonra bile referans alınabiliyor? bunun sırrının biraz dönemin ruhunda biraz da o sırada dünyada mayalanan, emperyalizmle mücadeleyi odağına almış yeni bir devrimci hareket tipinin temsilcisi olmalarında görüyorum.

Bu insanlar, bu gençler yola koyulduğunda, gözlerini onlara dikmiş, ellerinden gelen desteği vermiş insanlar, solcular vardı; yani ölürken bile yalnız değillerdi. Aynı şekilde dünyanın başka yerlerinde de yeni bir yol arayan, tıpkı onlar gibi çözümlere varmış yol arkadaşları vardı. zamanın ruhu devrimdi, çin kazanalı çok olmuştu, Küba kazanmıştı, Vietnam koskoca abd’ye meydan okuyordu. Düzenli ordulara karşı gerilla savaşı fikri şekillenmişti.

Yanı başımızda, Filistin’de oluşan hareketin özellikle askeri açıdan, Türkiyeli olmayan bir okul niteliği taşıdığı da malum. Ama 1967 yılında kurulmuş olan Filistin halk kurtuluş cephesi ile üç yıl sonra 1970’te, yine aralık ayında kuruluşunu ilan eden Türkiye halk kurtuluş cephesi’nin adlarının benzerliği tesadüf değil. Bu hat dünyanın başka yerlerinde de varlığını sürdürdü, bir fikir olmanın ötesine geçti.

Thkpc, tıpkı “adaşı” fhkc gibi, kitlesel mücadelenin yükseldiği bir anda yola çıktı. Altıncı filo protestosu, gençlik eylemleri, 15-16 Haziran işçi direnişi gerçekleşmişti. Bunların ayrıntılarıyla, karşılaştırmalı olarak ele alınacağı çalışmalara ihtiyacımız var. Bugün bu hat sömürgeciliğe karşı mücadelede varlığını sürdürüyor. o izi sürmek isteyenler için Filistin halkının mücadelesi de simgelerin ötesinde ilgi görmeyi hak ediyor.

30 Mart’ta ne olmuştu

30 Mart Filistin halkının mücadele tarihi için de çok önemli bir gün.

İsrail, 1976 yılında, binlerce dönümlük Filistin toprağını istimlak etmek istedi. Buna karşı çıkmak için Filistinliler,  celile’den necef’e uzanan bölgede genel grev ve eylemler düzenledi. İsrail ordusu ve polisi, altı sivili öldürdü, yüze yakın sivil yaralandı, yüzlercesi tutuklandı. o zamandan beri 30 mart toprak günü olarak, Filistin politik takvimin bir parçası, her yıl o gün gösteriler düzenleniyor.

Ancak, Filistin topraklarına el konulması, Filistinlilerin ifadesiyle nakba[1] sürüyor. Silahlı yerleşimciler, düzenli olarak Filistinlilerin evlerine el koyuyor. Geçen yıl, toprak günü’ne, doğu Kudüs’teki şeyh cerrah mahallesi’nde yıllardır yaşayanların evlerine el konulması girişimi damga vurmuştu.

İsrail’den yayın yapan +972 magazine adlı sitede, raef zreik, İsrail’in, savaştan kaçan Ukraynalı Yahudileri işgal altındaki batı şeria’da ve necef’te Filistinlilerin evlerine yerleştirme planından bahsediyor!

Filistinliler için geçtiğimiz birkaç yıl, ağır yerleşimci şiddeti ve devlet şiddeti altında geçti. Ondan önce 30 mart 2018’de başlayan ve Filistinlilerin topraklarına geri dönüş hakkı için başlatılan büyük dönüş yürüyüşü, 2019 aralık ayına kadar sürmüş, bütün dünyanın dikkatini çekmişti. Bu eylemlerde her cuma, binlerce gazzeli sınıra yürüyordu. Filistin direnişinin farklı örgütlerinin de desteklediği eylemde 223 kişi öldü, binlerce kişi İsrail keskin nişancıları tarafından sakat bırakıldı. Ölenlerin içinde sağlık görevlileri ve gazeteciler de vardı. Bu eylem, bölgede son yılların en büyük halk hareketlerinden biri.

Suni dengeyi sarsanlar

Ayrıca direniş örgütlerinin ortak operasyon odasından geçen baharda atılan füzeler israil’in çok güvendiği demir kubbesini deldi. Bence ikinci önemli olay, yine 2021’in eylül ayında gilboa hapishanesinde, kaşıkla kazılan tünelden altı esirin kaçması oldu. Bu esirlerden dördü daha sonra yakalandı ama çok korunaklı bir hapishaneden kaçılabilmesi fikri, “kaşık”ı Filistin direnişinin simgeleri arasına soktu.[2]

Arada İsrail bölgedeki eski muarızlarıyla normalleşmeye başladı,[3] abd, bae, fas ve bahreyn dışişleri bakanlarının katıldığı zirveye ev sahipliği yaptı; yani ibrahim anlaşmalarıyla İsrail ile normalleşen ülkelerin bakanları… zirve toprak günü’nden birkaç gün önceydi. Ama tam da o günlerde gerçekleşen ve ikisi polis 11 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırılar gündemi belirledi.

Eylem dalgası

Haaretz’in haberine göre 2 Mart’ta bir Filistinli bir İsrailli sivili bıçakla yaraladı, 3 Mart’ta bir başka Filistinli bi sivili bıçakla yaraladı ve tutuklandı. 6 Mart’ta bir Filistinli bir polisi bıçakla yaraladı ve öldürüldü. 7 Mart’ta mülteci kampında yaşayan bir Filistinli iki polisi yaraladı ve öldürüldü. 19 Mart’ta, bir Filistinli bir sivili hafif yaraladı, kendisi ağır yaralandı. 22 Mart’ta, necefli bir Filistinli arabadan ateş açarak dört kişiyi öldürdü, kendisi de öldürüldü. 27 Mart’ta, iki sınır polisi öldürüldü, saldırıyı gerçekleştiren de öldürüldü, 29 Mart’ta bir ceninli ateş ederek beş kişiyi öldürdü ve kendisi de öldürüldü. 31 Mart’ta bir Filistinli bir İsrailliyi tornavidayla ağır yaraladı, onu bir sivil ateş ederek öldürdü.[4] bu eylemlerden bazıları geçmişteki bıçak intifadası’nı hatırlatıyor. [5]

Silahlı saldırıları gerçekleştirenlerin ikisinin ışid bağlantısı olduğu iddia ediliyor. Daha önce israil’de sadece bir kez eylem yapan ışid saldırılardan birini üstlendi. Eylemi gerçekleştirenlerden birinin daha önce suriye’ye geçmeye çalışırken Türkiye’de tutuklandığı, daha sonra İsrail’de, silahlı bir örgüte yani ışid’e mensup olduğu için bir buçuk yıl hapis yattığı bildirildi. Işid’in bugüne kadarki hedefleri gözönüne alındığında Filistin direnişiyle bir bağlantısının olması mümkün görünmüyor.

İsrail işgal gücü toplu cezalandırma uygulamalarına başlamakta gecikmedi. Bu insanların ailelerinin yaşadığı evler yıkıldı, yakınları gözaltına alındı. Baskınlar yapılıyor, “şüpheliler” yakalanıyor. Eylemlerin zirveyle aynı günlere gelmesi tesadüf olmayacağı da söyleniyor.

30 mart’ta, israil hükümeti güvenlik zaafıyla suçlanırken gazze ve batı şeria’da filistin bayrakları ve israil işgal gücünün söktüğü zeytin ağaçlarının dallarını taşıyarak yürüdüler.

Mondoweiss, gazze’de toprak günü eylemlerine katılanlarla görüşmüş. İçlerinde, 81 yaşındaki necibe mefut, büyük dönüş yürüyüşü sırasında vurulup sakat kalan ve eyleme koltuk değnekleriyle katılan 26 yaşındaki cihad humeyd de var. “Toprağımız, varoluşumuz” diyorlar. belki de sömürgecilik karşıtı mücadelelerin gücü de bununla yani varoluş meselesi olmakla ilgili.

31 Mart’ta, batı şeria’da, işgal gücüyle direniş tugayları arasında çatışmalar olduğu bildiriliyor.

İki yıldır pandemi sebebiyle kapalı olan el-aksa bu yıl ramazan için açıldı. Burası, dini anlamının ötesinde Filistin ulusal kimliği için önemli bir simge. Ramazanın ilk teravih namazına 35 bin kişinin katıldığı bildiriliyor.

İsrail hükümeti, dışarıda bağlarını güçlendirirken, içeride bir güvenlik krizine sebep olmakla suçlanıyor. Filistin’de direniş, dünyanın her yerinde filistin’le dayanışma sürüyor. Önümüzdeki günlerin ne getireceğini göreceğiz.

Dipnotlar:

[1] Büyük felaket. 1948 yılında, büyük bir katliamla, Filistinlilerin topraklarına, evlerine el konularak israil devletinin kurulması.

[2] O esirlerden biriyle ilgili şu yazıyı yazmıştım.

https://sendika.org/2021/09/avciya-boyun-egmeyen-ejderha-zakariya-el-zubeydi-631524/

[3] normalleşme süreciyle ilgili bu yazıda daha fazla bilgi var.

https://sendika.org/2022/02/turkiye-israil-normallesmesi-normal-mi-647041/#more

[4] İsrail’de silahlı “sivil” yerleşimciler Filistinlilere terör uygulama konusunda polis ve askerden geri kalmıyor. Cumhurbaşkanı Natalie bennnett bu olaylardan sonra, silahı olanların yanında taşıması çağrısı yaptı. Ayrıca sivil silahlanmada hemen bir artış olduğu bildiriliyor. Herhangi bir İsrailli silahıyla bir filisinliyi öldürüp “terörle mücadele ettiği”ni iddia edebilir.

[5] 2015-2016 yılları arasında filistinliler, bireysel inisiyatifleriyle askerleri bıçaklıyor ve öldürülüyordu.

Ayşe Düzkan

3 Nisan 2022

Sendika org

Önceki İçerikBarış Yıldırım: Elimiz Mahir’in kavramlarına uzanmalı – Özay Göztepe (1+1 Express)
Sonraki İçerikUkrayna Savaşının Gösterdikleri