Erol Katırcıoğlu ne olacağının tercihi kendisinin ama sosyalizme saldırı haddine değildir.

Menşevik olmak Katırcıoğlu’nun kendi tercihi, ama sosyalist değerleri, sosyalizmin öncülerini faşist AKP’ye benzetmek ise haddi değildir.

Herkesin vurguladığı ve kabul ettiği zorlu bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç faşist AKP-MHP ittifakı halklarımıza ve bölgeye kan, gözyaşı, savaş dayatmakta ve toplumu öyle bir boğmakta ki nefes alamaz hale getirmiştir. Bu baskı karşısında faşist ittifaka karşı olup halkların özgürlük- demokratik yaşamdan yanan olan herkesin, tüm güçlerin bu koşullarda ayrılıklarını değil aynılıklarını ön plana çıkarmak durumda. Tersi gösterilecek tavırlar kuşkusuz ki bu ortamda niyeti ne olursa olsun faşist diktatörlük, faşist ittifakın değirmenine su taşımış olur. Ancak bununda başta kriteri karşılıklı saygı ve farklılıkları hoş görmektir.

Asıl konumuza dönecek olursak. Öncellikle ülkemizin aydın ve liberalleri ne yazık ki kötü bir geleneğe sahipler. Devletin, faşizmin baskı ve zoru karşısında (özellikle olağan üstü dönemlerde) kendilerini kabul ettirme ve sistemin hedefi olmaktan kurtulmanın yolunu hep sol, sol sosyalist değerlere saldırarak yapmışlardır. Bu olağan üstü koşular ve sistemin özellikle Kürt halkına ve onun temsilcilerine yönelik şiddeti, soykırım operasyonlarını şiddetlendirildiği bir süreçte kafaları karıştıracak bazı gelişmelere ne oluyor demekten insan kendisini alamıyor.

Yerel seçimler ve bu seçimler karşısında sistemin HDP’ye yönelik tehditleri, halklara “seçmeyin seçerseniz kayyum atar yoluma devam ederim” tehditleri savururken, bu saldırı ve tehditler karşısında devrimci demokrat kurum kuruluşlar, faşizm karşısında kenetlenmek için daha çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Ki bu yönlü çaba ve uğraşlarda azımsanmayacak bir yoğunlukta. Tam da bu noktada birileri eleştiri, kişisel düşünce açıklama adı altında bunu adeta sabote etme çabasında mı diye de insan kendine sormadan edemiyor.

Öncellikle yerel seçimler konusunda çalışmalar sürerken Ovacık Komünist Belediye Başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu, Dersim de aday adayı oldugunu açıklaması. Çok normal demokratik bir hak olan bu açıklama Veysi Sarısözen tarafından adeta linçe çevrildi ve bu linçi o kadar abarttı ki bu adaylık girişiminin; Kürt kadın hareketinin kazanımlarına hakaret…” boyutuna sıçrattı.

Bunun yarattığı gerginliğin tam sükûnete kavuştuğu noktada bu kez de HDP milletvekili Erol Katırcıoğlu Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı bir konuşmayla yeni bir tartışmayı başlattı. Faşist şeriatçı, halklara karşı her türlü baskı, katliam, zulmü hayata geçiren AKP’yi Ekim Devrimi sürecinde ki Bolşevik partisine benzeti. Kendisini de o tarihsel dönemlerde Menşeviklere benzetti.

Katırcıoğlu’nun kendisini kime nasıl benzeteceği kendi tercihidir. Ama bildiğimiz bir şey varsa kendisini sosyalist değerlere, sosyalizm geleneğine uzak olduğudur. Bu da onun kendi kişisel tercihi ve duruşudur. Buna da ‘sen niye öylesin’ vb diye kimsenin bir şey dediği yok. Ama sorun kendisini nereye kime benzettiği değil, tabi ki muhaliflik, karşıtlık adına sosyalizm ve sosyalizm değerlerine saldırmasıdır. Kabul edilmeyecek, ya da sessiz kalınmayacak nokta bizler açısından da burasıdır. Böylesi bir süreçte içinde yer aldığı parti ve onun yaşamda ki konumlanışına bakmada devrimci, sosyalist güçlerin HDP bünyesinde HDP’yle birlikte mücadeleyi örüp yükseltemeye çabaladığı koşularda böylesi bir benzetmeyle ne yapmak, istiyor neye hizmet ediyor?

Ortaya çıkan tepkiler karşısında kaleme aldığı yazıda; “bu benzetmem üzerine, sosyal medyada, HDP’yi “sosyalist” olarak görmeyen ama sosyalist olması için gayret içinde olan çevreler bir çeşit “Hah yakaladık!” dercesine mutlu olmuşa benziyorlar… “Cevabım, bence günümüzün sol ve sosyalist anlayışlarına tam da uyan bir cevap olmuştur” neye cevap olmuştur? Sosyalizmden anladığın ne? Eleştiri ayrı bir şey, hakaret ayrı bir şey, ki bu senin haddine değil. Siyasal yaşamdaki bugüne kadar durduğun, gezdiğin kulvarlarsa hiç o saflar değil. Kaldı ki İşçi Sovyetleri, Duma, Menşeviklerden hiçbir şey anlamadığın, bilmediğinde ortada.

Katırcıoğlu ya yaptığının farkında değil, ya da çok pişkince meseleyi karşı saldırı polemikle sıradanlaştırma çabasında. Sen bizim uğruna bedel ödediğimiz, dünya ezilen, sömürülen halkların umut ve yol göstericisi olan bir tarihsel dayanağımızı alıp faşist, eli kanlı katilerle yenileştiriyorsun ve utanmazca “hah yakaladık” safsatalarıyla bunu HDP’ye yönelik bir karşı çıkış olduğu sahtekârlığına baş vuruyorsun. Ama unuttuğun bir şey var ki, HDP ve o gelenek sol, sosyalistlerle, Kürt devrimcilerin ödediği bedel ve emek çabalarıyla var oldu ve varlığını sürdürüyor. Sende bugün oradaysan o sayedendir. Sen veya senin gibi liberaller bunu sahipleniyor adı altında bunu parçalayan, bu birlikteliği yok etme, daraltma çabasında olmayasınız?

Yine yazısında; “Biz işimizi yapıyoruz. İşimiz de başta Kürtler olmak üzere bu toplumun bütün ezilenlerin taleplerini yükseltmek ve bu ülkenin daha özgürlükçü ve demokratik bir ülke olmasına çalışmak…” peki sormak gerekmiyor mu bu cephede yer alanların değerlerine hakaret ederek bunu nasıl yapacaksın? Onun için bu söylemin demagojiden öteye gitmiyor.

Sosyalizm, sosyalizmin değerlerini benimsemeyebilir, kendince eleştirebilir farklı yaklaşabilirsin. Bu senin tercihin. Ama “ülkenin demokratik-özgürlükçü” olması çabasında olduğunu söylüyorsan bunu içinde yer aldığın partinin dinamik ve yürütücülerinin değer yargılarına hakaret ederek yapamazsın. Sen dün Taraf yazarıydın ve Tarafın üstlendiği misyon ve rolünü artık sağır sultan bile biliyor. Cemaatin Kürt düşmanlığı ve özgürlük mücadelesini, karalama boğma, devrimcileri karalamak, linç etmek, toplumu bu temelde sekilemek aslı göreviydi. O gün içinde yer aldığın gazetenin şimdi içinde yer aldığın partiye yönelik saldırılarını sen o gün içinde yer alırken biz karşısında mücadele ediyorduk. Onun içindir ki bu tür gündemler yaratarak faşist rejimin dili söylemiyle tam tersi onu daraltan, parçalayan bir caba içinde olmayasın.

Başta da vurguladığım gibi, içinden geçtiğimiz koşullar ve faşist AKP-MHP ittifakının halklarımıza karşı yürüttüğü zulüm politikası ve Kürt halkı üzerindeki sömürgeciliğini, asimilasyonu, bir bütün olarak Kürt halkını yok etmeye dönüştürdüğü koşullarda birlik, güçlerin bir aradanlığı daha bir önem kazanıyor. Böylesi bir ortamda karşılıklı değerlere, düşünce farklılıklara saygı temel olmalı. Bunun olmadığı, ya da bunu tahrip eden çabalar tamda o karşıt olduğumuz kesimlere hizmetten öteye gidemez.

Sonuç olarak Kürt özgürlükçülüğü ile Türkiye devrimci, sosyalist güçlerin faşist ittifaka karşı birlik mücadele çabaları, Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan sloganının zaferle taçlandırma çabalarının öne çıktığı ve bu uğurda bedellerin ödendiği koşullarda bunu sabote eden, zora sokan tavır ve çabalardan uzak kalmak gerekiyor. Aksi çabalar bunu sabote etmekten öteye gitmez…

Yeniden faşizm karşısında her zaman en ön cephede yer alan ağır bedeler ödeyerek onu yok etmiş, geriletmiş, her zaman halkların, ezilenlerin öncüsü, savunucusu olmuş sosyalist değerlere eleştiri, farklı düşünme adi altında hakaret edilmesi kabul edilmezliği bir yana hele hele bu liberallerin haddi ise hiç değildir.

Faruk Aydın

9 Kasım 2018

Önceki İçerikBelçika’da ‘sarı yelekliler’e AB Kurumlarına yürüyorlar
Sonraki İçerikSarı Yelekliler: Neden eve dönmediler?