Sınıflar mücadelesi dünkü mücadele ve örgüt anlayışıyla yürümediği gerçekliği herkes tarafında dilendirilen bir söz haline geldi. Ancak bunun nasıl olacağı konusunda ya liberalizme, tasfiyeciliği kaymakta, ya da gerçekliği yok sayıp dünün söylemleriyle yürümekte. Dünya genelinde sınıflar mücadelesinin yaşadığı tıkanıklık ve kırılmanın etkileri gelişen toplumsal başkaldırılar karşısında da odak noktası olmanın önüne geçmektedir.
Kuşkusuz ki, ezen sınıf ile ezilen sınıfın mücadelesi nihai hedefine ulaşana dek sürecektir. Kapitalist sistemin yerle bir edilmesi ve sosyalizmin inşası ile komünizm hedefine yönelmeyle sürecek. Ancak bu nihai hedefe ulaşmada ki ara aşamalarda ve bir bütün olarak toplumları ilgilendiren gelişmeler karşısında alınacak tutumlarda çok önemlidir.
Kapitalist sistemin tüm yönelim ve çabasının daha çok kâr hırsı olduğu gerçekliği ve onun bu kâr hırsıyla insanlığa, doğaya verdiği zarar gelinen aşamada bir bütün olarak dünyanın yok olmayla yüz yüze gelmesine, insanlığın çok daha büyük acılarla yüz yüze gelmesine sebep olmakta. “Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.” Ya da “Asacağımız son kapitalist, muhtemelen bize asma halatını satan kişi olacaktır” (Karl Marx) gerçekliğinde hareketle kapitalistlerin kâr hırsı kendi sonlarını getirecekse bundan da kaçamayacaklarıdır.
Marksist Leninistlerin kapitalizmin azgın sömürü sistemine karşı mücadele ederken, onların kâr hırsıyla hergün insanlığın karşısına yeni sorunlar çıkarması karşısında buna uygun politikalar da geliştirmek durumunda. Sınıflar mücadelesinin çok yönlülüğü ve kargaşalığı, gerçekliği bize bunu ifade etmektedir. Dün sadece düşünsel ve teorik olarak var olan sorunlar bugün can alıcı noktaya gelmiş ise buna uygun politika ve perspektiflerde ortaya koymak temel bir görevdir. Her şeyi sosyalizme havale etmek, sosyalizmle çözüleceği ezberi bu sorunlardan kaçmak olur. Küresel İklim eylemlikleri karşısında dünya çapında yükselen Küresel İklim eylemlikleri her gecen gün büyümekte. Bizler çok iyi biliyoruz ki, kapitalist sistemin her soruna olduğu gibi bu sorunda da özünde sorunu saptırmak ve özünü gizleme çabasındadır. Bunun için, iklim ve çevre sorununa bakış açısının da ezilenlere ezenlerin bakış açısı aynı olamaz, çünkü onlar açısından her şeyden önce gelen kâr hırsıdır.
Kapitalist sistemin temsilcileri ve liberallerin “muhalifliği”nin özünde sorunun suçlusu kötü olan yöneticilerdir. Bu bakış açısı, sistemi masum göstermek sermayenin kâr payını artırmak ve aralarında ki iktidar kavgasındadır. Nitekim bu konuda ‘muhaliflikleri’nde tek kelime sisteme ve kâr hırsı vurgusu yoktur. Ülkemizde de faşist rejim bir yanda Kürdistan doğasını Kürt özgürlük mücadelesini boğmak, bölgeyi insansızlaştırmak ve Kürt halkının tarihi coğrafik bilincini yok etmek için doğayı tahrip ederken, diger yanda kâr hırsıyla uluslararası sermayeye, yerli işbirlikçilere peşkeş çekmekte. Kaz Dağları, Orduyu, Hasankeyf’i, Munzur’u, Murat Dağı vb birçok alan yok edilmektedir.
Küresel iklim hareketliği içinde aktif olarak yer alan ve kapitalizmin dünyayı bir bütün olarak nasıl yok ettiğini ve bunun karşısında gerçek özgürleşmenin insandan doğaya sağlayacak olanın sosyalizm olduğu mesajını kitlelere kavratmak temel görevdir. İnsanın ve doğanın özgürlüğünün birbirinden bağımsız ve ayrı olmadığı gerçekliğini bilince çıkarmaktır. Mücadeleyi doğa-insan özgürlüğü, demokrasi bilincini geliştirerek dünyamızı yok etmeye çalışan kapitalist sisteme yöneltmeliyiz.
İklimi değil sistemi değiştirmekle doğa ve insanlığın kurtuluşunun gerçekleşeceğini bilince çıkartmalıyız.
25 Eylül 2019