Doların Çöküşü ve Japonya’nın Kur Savaşı: Japonya’nın Kamikaze Niceliksel Gevşeme Politikasının Ardındaki Gizli Gündem
Bernanke ABD ekonomisinin gidişatını tersine çevireceği iddia edilen niceliksel gevşemeyi ilan ettiğinden beri ABD dolarları mali piyasalara akıyor. Bu dev miktarlardaki dolar tuvalet kâğıdı asıl olarak ABD dışındaki mali piyasalarda (ve merkez bankalarında). Muazzam büyüklükte bir parçası Çin ve Japonya’nın merkez bankalarında rezerv olarak duruyor.
Doğruyu söylemek gerekirse ABD dolarının gerçek değeri bir kuruştan fazla değil ve tuvalet kâğıdının bile bir değerİ olduğu için burada cidden cömert davranıyorum.
ABD dolarının mali piyasalarda (özellikle merkez bankaları tarafından) hâlâ kabul ediliyor olmasının bir rezerv para birimi olmasıyla değil, tam tersine ABD dolarının silahlı bir güçle ve ABD Ordu ve Endüstri Kompleksi’nin nükleer şantajıyla destekleniyor olmasıyla ilgisi var. İran’ın ham petrolü ABD tuvalet kâğıdı yerine başka para birimleri ve altınla değiş tokuş etme kararının ardından İran’a yapılan nükleer şantaj bunun en iyi örneğidir.
ABD hiç hesap vermeden Ortadoğu’daki petrol ihraç eden ülkelere şantaj yapabilen küresel bir zorba ve askeri bir tehdit olmasaydı, ABD tuvalet kâğıdına dayanan küresel finans sistemi uzun zaman önce çökmüş olurdu.
Soru şu: ABD doları neden olması gerektiği gibi çökmedi?
Duruma aklıselim ve mantık uyguladığımız zaman yanıt çok basittir ve gözünüzün önündedir.
Ama önünüzdeki apaçık şeyi göremiyorsunuz, çünkü küresel büyük medya, özellikle de Londra ve New York’tan kontrol edilen küresel finansal büyük medya gerçeği sizden gizlemek için bir duman perdesi yarattı.
Durumu adım adım analiz edelim ve mantık uygulayalım.
1. Dünyadaki en büyük borçlu ABD’dir. En çok kredi verenler ise Çin ve Japonya’dır, onların ardından Ortadoğu’daki petrol ihraç eden ülkeler gelir. Geçen her günle birlikte ABD doları tuvalet kâğıdının değeri daha da düşüyor. Daha önce de belirttiğim gibi tuvalet kâğıdının bile içkin bir değeri vardır. Herkes bir şey satın almak için bir el arabası dolusu ABD doları taşımak zorunda kalınca değeri sıfıra iner.
2. ABD doları tuvalet kâğıdı üzerinden kredi verenler, ABD doları tuvalet kâğıtlarını kabul etmek üzere FED ve Bank of England ile birlikte hareket eden küresel Batamayacak-Kadar-Büyük-Bankalar tarafından kandırıldıklarını kabul edemezler. Bu ülkelerin merkez bankaları rezerv tutmakla ünlüdür (aslında herhangi bir ünleri falan olduğu yok, çünkü onların sözde mali güvenilirlikleri de sahtekârlığın bir parçasıdır) ve onlara güvenen siyasi liderler daha büyük bir bağlayıcılık altındadır. Siyasi liderler bu merkez bankası yöneticilerine (işbirliklerinin ödülü olarak muazzam miktarda ABD doları tuvalet kâğıtlarını yabancı vergi cennetlerine aktarmış olan bu yöneticilere) güvenecek kadar nasıl aptal olabilirler? Basit İngilizceyle şu andaki durum budur. İnsanlar tarihin bu en büyük dolandırıcılığına, yani ABD doları nihai itibari para birimi olmak üzere itibari para birimlerinin kabulü ve desteklenmesi dolandırıcılığına uyanır mı, uyanırsa ne zaman uyanır diye uykusuz geceler geçiriyorlar.
3. FED’in başını çektiği küresel finans seçkinleri bu durumun kendi lehlerine olduğunu biliyor ve sonuna kadar bu durumdan yararlanıyorlar! Hiçbir ülke ya da örgütün, 1945’ten beri süregelen ve Başkan Nixon’ın ABD dolarını altına bağlı olmaktan çıkardığı 1971’den beri yoğunlaşan bu küresel dolandırıcılığı durdurması için ABD’yi tehdit edecek askeri kaynakları olmadığını da biliyorlar. Sterlin başka bir hikâye, ama bu analizin amaçları açısından bir geçerliliği yok.
4. Yukarıda sözünü ettiğimiz dolandırıcılığa ek ve onun sonucu olarak ülkeler, ihracata dayanan büyümenin ekonomik kalkınmanın temeli olması gerektiği yolundaki yanlış ekonomik teoriye inandırıldı ve kabul etmeye zorlandı, çünkü sınırsız ABD doları tuvalet kâğıdı olan ABD’nin dünyanın en büyük tüketim pazarı olarak küresel ihracatları satın alma gücü ve araçları var. Sonuç olarak Fransa ve Almanya gibi gelişmiş dünyadakiler de dahil olmak üzere dünya fabrikaları ve orada çalışan işçiler, değeri basmak için gereken kâğıt ve mürekkepten daha az olan ABD doları tuvalet kâğıdıyla ödüllendirmek için kıçlarını yırtarak çalıştı! Bu mali eğlence kırk yıldan daha uzun sürdü ve 2008 küresel finans tsunamisinde ani ve öngörülebilir bir sona ulaştı.
5. Parti sona erdiğinde ABD, mortgage şirketlerinin finanse ettiği tüketim çılgınlığı ve küresel türev piyasa kumarhanelerinde pervasız spekülasyonlarının sonucu olarak boğazına kadar borca batmıştı. Borçların geri ödenmesi gerekir. Ama ABD’nin ödeyecek durumu yok. Borçları ödemek için gereken geliri kazanmak üzere yeterli mal üretemez, çünkü gelişmekte olan dünya ABD imalat sanayini geride bıraktı –Çin dünyanın bir numaralı fabrikası haline geldi. Bu yüzden finans seçkinleri helikopter Bernanke’yi ABD ve Birleşik Krallık adına, borçları ödemek üzere daha fazla ABD doları tuvalet kâğıdı basmak için baskı makinesini (dijital ve öteki türler) kullanmanın başına getirdiler. Ekonomik jargonda bunun adı “borcu para basarak karşılamak”tır. Bu tam bir dolandırıcılıktır, ama aklı başında kimse (yani merkez bankası yöneticileri) bunu kabul etmez, çünkü gerçek keşfedilirse İtalyan faşist lider Mussolini’nin İtalyan partizanlar tarafından asıldığı gibi lamba direklerine asılırlar.
6. Başta merkez bankası yöneticileri bu durumla karşılaştıklarında huzursuz bir nüfusla karşı karşıya kalmamak için kendi para birimleri konusunda niceliksel gevşeme (NG)/devalüasyon rejimine geçtiler. Ama bunun bedeli korkunçtu. Tüm bu ülkelerde enflasyon tavan yaptı. Ama bu entrika planlandığı gibi yürümedi, çok basit bir nedenle: ABD doları tuvalet kâğıdı Bernanke daha fazla NG’sinin sonucunda düşük değerde olmaya devam ediyordu. Çin bu tehlikeyi kavradı ve bu durumun üstesinden gelebilmek için başka yöntemler benimsedi. Bunlardan biri de ticaret ortaklarıyla ikili anlaşmalara girerek ticareti onların para birimleriyle finanse etmekti. Çin ile Japonya, BRIC üyeleri, Malezya vb arasında bu tür anlaşmalar yapıldı. Bu karşı yöntemler ABD doları tuvalet kâğıdı rejiminin süren tahakkümüne karşı bir tehdit olarak algılandı. Sonuç olarak, finans seçkinlerinin zorlamasıyla (kendisinin düşünmek için gri hücreleri yoktur) Obama dış politikada bir değişiklik ilân etti: ABD dolarının tahakkümünün daha fazla bozulmasını önlemek amacıyla Asya Pivot Stratejisi.
7. Japonya’nın Çin’le anlaşma yapması kabul edilemez bir davranış olarak görüldü, zira Japonya ABD’nin nükleer koruması altındaydı. Japonya iki arada kalmıştı. ABD’nin er ya da geç doğru dürüst davranması için Japonya’nın boğazına yapışması bekleniyordu. Jeopolitik stratejiler uygulayan ABD, Güney Kore’yi de yanına alarak nükleer silah taşıma kapasitesine sahip B-2 bombardıman uçaklarıyla birlikte bir askeri tatbikat başlattı ve Kuzey Kore’yi provoke etti. Kuzey Kore beklendiği şekilde tepki gösterdi. Japonya Kuzey Kore’nin tehdidine açıktı ve ABD korumasına sığınarak beklenen tepkiyi verdi. Suları bulandırmak ve durumu daha da karmaşıklaştırmak için ABD, Çin ile Japonya arasında Diaoyu Adaları üzerindeki egemenlik konusunda bir anlaşmazlık yarattı. Bunun ardından Başbakan Şinzo Abe’nin seçilmesi ve Haruhiko Kuroda’nın Japonya Merkez Bankası başkanı olarak atanmasıyla yeni bir rejimin başlaması geldi.
8. Şimdi de ABD doları tuvalet kâğıdının yapay egemenliği/değerini desteklemek üzere ABD’nin karşı önlemler mekaniği başlıyor. Japonya’ya ABD’nin nükleer şemsiyesi altında korunmasının karşılığında kendi rolünü oynaması emredildi. Plaza Anlaşması’nın yeni bir çeşidi yapılmalıydı: “tersinden Plaza Anlaşması”.
9. Bunu açıklayayım. 1985 Plaza Anlaşması’na göre var olan bütçe açığını azaltmak ve ABD’nin 1980’lerin başındaki resesyondan çıkmasına yardımcı olmak üzere dolar devalüe edildi. Bu danışıklı dövüş bir devalüasyondu ve doların yen karşısındaki değeri 1985’ten 1987’ye kadar %51 düştü -1987 Mart’ında 1 dolar ¥151’e ulaştı. Doların değeri 1988’e kadar düşmeye devam etti. Güçlenen yenin etkisiyle Japonya’nın ihracatı düştü ve 1980’lerin sonlarında ünlü tüketim patlamasıyla sonuçlanan genişlemeci para politikalarına yol açtı. G-6 ülkeleri doların düşüşünü durdurmak ve uluslararası döviz piyasalarını yönetip istikrar sağlayabilmek için 1987’de Paris’te toplandı. Bunun sonucu Louvre Anlaşması oldu. Sonraki 18 ayda dolar yen karşısında güçlenerek bir dolar ¥160’e ulaştı.
10. Ne var ki bugünkü durumda ABD doları tuvalet kâğıdının devalüasyonu, ABD’nin borçlarını para basarak ödemesini sağlayabilmek için dev bir NG’nin sonucu oldu. Ancak ABD’nin borçlarını ödeyebilmesi ve dünyanın merkez bankalarının dolar rezervleri tutmasını sağlamaya ikna edebilmesi için doların değerinin yükselmesi gerekiyordu; bunu yapmazsa kredi verenler artık ABD dolarını ödeme olarak kabul etmeyeceklerinden dolar çöker, ABD borç yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelirdi. Buradaki hile, bir kuşku uyandırmadan doların değerini yapay olarak şişirmekti.
11. 1970’lerde Başkan Nixon’ın dolar basımını altından ayırmasının ardından, altınla desteklenmediği için dolar aynı şekilde çökebilirdi. Tam tersine itibari para haline geldi! O zamanki hile, dolar için yapay bir talep yaratmak, bunun da para biriminin değerini yükseltmesiydi. Bunu Kissinger’ın Araplara petrol ihracatlarını dolarize ederlerse ABD’nin onların güvenliğini sağlayacağı, hatta İsrail’in tehditlerinden bile koruyacağı önerisiyle sağladılar. Araplar bunu kabul edince dünyadaki tüm ülkeler petrolü ABD dolarıyla satın almak zorunda kaldı. Petrol satın alabilmek için kendi para birimlerini ABD dolarıyla değiş tokuş etmek zorundalar. Dolara bu talep doları güçlendirdi ve ABD’nin itibari para tekelini sürdürmesini sağladı.
12. Ne var ki bu seçenek artık mevcut değildir, çünkü petrol artık doların yanı sıra başka para birimleriyle de satılmaktadır. Petro-dolar artık egemen değildir. Zaten petro-dolarların kullanılmaya devam etmesi petrol fiyatını fırlatacak, bu da bugünkü ekonomik iklimde –yani derin ekonomik durgunluk- ABD ekonomisinin yanı sıra dünya ekonomisi için de enflasyonel ve zararlı olacaktı. Başka yöntemlerin kullanılması gerekiyordu.
13. Şinzo Abe ile Haruhiko Kuroda’nın kurduğu yeni Japon rejiminin ani “şok” para politikasının nedeni de budur. Aleyhimde olanlar beni konspirasyon teorilerine dalmakla suçlayacaklardır. Ama gerçekler kendi adlarına konuşuyor. Daha önce söylemiştim, G-7 ülkeleri toplu olarak kendi para birimlerini devalüe etmeye kalkıştılar, ama bu, Bernanke’nin 2008’den bu yana NG’nin yoğunluğunu artırması yüzünden ABD dolarının değerinin düşmesinden kaynaklanmadı. AB de suikast gibi büyük NG politikası uygulamak istemiyor ya da uygulayamıyordu; Almanya hiperenflasyonun olumsuz etkilerini yaşama gibi bir riskin iyice farkındaydı. Çin ABD’nin kuyruğuna takılmazdı, tam tersine öteki BRIC üyeleriyle birlikte Bernanke’nin NG mali silahına karşı çıkmak için karşı önlemler alıyordu. Geriye ABD’nin istediğini yapmak zorunda kalacak, ABD doları tuvalet kâğıdı rejimini kurtarıp sürdürmek için harakiri yapacak tek bir ülke kalıyordu –Japonya!
14. Böylece Japonya ani ve büyük bir NG başlattı ve istenilen etkiyi yarattı: Artık ABD doları tuvalet kâğıdı yen karşısında yapay olarak değerini artırmış, öteki para birimleri karşısında düşürmüş durumda. aleyhimde olanlar buna karşı çıkamaz, çünkü:
11 Mayıs’ta G-7 ülkelerinin finans seçkinleri Japonya’nın bu kamikaze politikasını büyük bir açıklıkla kabul etti.
Koiçi Hamada, daha önce bu politikanın hedefinin doların değerinin 1 dolar ¥110 olacak şekilde yükselmesine izin vermek olduğunu da açıklamıştı ve bu yükseliş küçük oranlarla aşama aşama yapılacak (adım adım yaklaşımı), böylece Japonya’daki enflasyon oranı denetim altına alınarak üzerinde anlaşılan hedef oranı aşmasına izin verilmeyecek.
Japonya’nın bunu yapabileceği, çünkü 1,2 trilyon dolarlık dev dolar rezervini kullanarak devalüasyonu yönetebileceği söyleniyor. Deutsche Bank ASG’nin New York’taki Group of 10 döviz stratejisi başkanı Alan Ruskin, “Bence önümüzdeki birkaç ayda 105 yeni, yılın sonunda da 110 yeni göreceğiz” dedi, yani bütün bunlar Koiçi Hamada’nın stratejisinin kesinlikle uygulamaya konduğu anlamında yorumlanmak zorunda.
Sonuç olarak ABD doları tuvalet kâğıdının böyle “danışıklı dövüş şeklinde yapay olarak değer kazanması”nın kısa vadede etkili olsa da uzun vadede başarısız olacağını düşünüyorum, çünkü ABD ekonomisinin temel konuları ele alınıp çözülmüyor. Doların çöküşünü ancak gerçek ekonomik büyüme tersine çevirebilir.
Yılın sonunda yen kur oranı ¥110’e ulaştığında Bernanke daha fazla NG’yi durdurur mu cidden? Bernanke NG’nin 2015’e kadar süreceğini ilân etmedi mi? Japonya kırmızı hattı ¥110’e çizdiğinden, ABD’yi ¥110’in ötesinde desteklemeye devam etmek için kendi ekonomisine daha fazla zarar verme riskine girer mi?
ABD doları ABD’nin ve küresel ekonominin sırtındaki yüktür ve bu çözülmediği sürece durum ancak daha kötüye gidebilir. Suda olduğu gibi, yeterli ısıdan sonra kaynama noktasına ulaşılır.
Patlamanın kesin tarihini öngöremesem de, kıvılcımını bir siyah kuğu olayının* çakacağı, ardından kartopu gibi nihai yıkımına doğru büyüyerek gideceği sonun yakın olduğu görüşündeyim.
*siyah kuğu teorisi ya da siyah kuğu olayları teorisi, sürpriz bir şekilde büyük bir etki yaratan olaylar için kullanılan bir metafor (ç.)
*Feza Yılmaz tarafından Devrimci Cephe için 15.03.2013 tarihli Global Research’ten çevrilmiştir