“Sen bakma havanın durgunluğuna,
derya dediğin uyur uyanır (Şeyh Bedreddin)
Ülkemizde faşizmin baskıları, sosyal, siyasal ve ekonomik kriz her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Yıllara damgasını vuran suskunluk, edilgenlik ve depolitizasyon sureci adım adım kırılırken, kitleler hak arama mücadelesinde faşizme karşı yerlerini alıyorlar.
Adım adım devrimci muhalefetin verdiği moral güç ve yol gösterici mesajlar yerini buluyor, direniş yaygınlaşıyor. Faşizmin kitleleri pasifize etmeye yarayan kurum ve kuruluşları gerçek yüzleri açığa çıkıyor.
Faşizmin teşhiri ve krizin derinleşmesi, devrimci muhalefetin ağırlığını koyması, kitlelerin artan eylemliliği gibi etkenler bir arada düşünüldüğünde sürecin devrimcilere yüklediği somut ve acil görev tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Giderek daha nitelikli bir mücadeleye doğru yönelen kitlelere somut alternatifler sunmak gerekiyor.
Halklarımızın yaşadığı bunca acı ve sefalete, iktidarın bunca çürümüşlüğüne karşın, şimdilik kitlelerin sistem sınırlarını pek zorlamayan, ekonomik talepler ve ağırlıkla kendiliğindenci eylemlerle sınırlı kalmaları, üretenlerin aynı zamanda yönetenler de olmaları gerektiği bilincinden ne kadar uzakta olduklarının ve devrimcilerin bu yönüyle kitlelere güven verip öncülük edemediklerinin açık kanıtıdır. Bu nedenle arayış içindeki kitlelerin umudu olmak onları ekonomik, demokratik, siyasi mücadelede seferber etmek görevi devrimcilerin güncel ve ertelenemez biricik görevidir.
Bu noktada kitlelerdeki depolitizasyonun etkileri, kitlelerin devrimcilere ilişkin çekince ve şüpheleri, devrimci çalışma yapacak insanların azlığı yada yetersizlikleri, olanaklarının kısıtlı olması, iktidarın baskılarının artması gibi etkenleri sıralamak gündemdeki somut görevin yerine getirilmemesinin mazereti olamaz. Devrimciler yapılamayanlar için “somut ve nesnel” nedenleri sıralayan, felaket tellallığı yapan yada bin bir çeşit mazeret üreterek iş yapmaktan kaçınan, görevlerinin üstünden atlayan insanlar değil, tam tersine her tür zorluk ve engeli aşmaya çalışan, nesnelliğe teslim olmadan olmazı olur yapan, sabırlı-inatçı ve nihayet yaratıcı insanlardır. Tüm bunların başarılması için bize gerekli olanlar sadece şunlardır: Sosyalizme inancımızdan hiçbir şey yitirmeden insanlarımızı sevmek ve bu düzenin değişmesi için ne pahasına olursa olsun, yılmadan sistemli ve bilinçli bir biçimde çalışmak. Çalışarak başaramayacağımız hiçbir görev, aşamayacağımız hiçbir engel olamaz unutmayalim ki; idamız olmalı, idesi olmayanların başarması mümkün değildir.
Öte yandan sistemli ve bilinçli yurütülmeyen bir çalışma ne denli iyi niyetli olursa olsun ne kadar yoğun ve ölesiye bir çalışma olursa olsun alınacak sonuç koskocaman bir hiç olacaktır.
Devrimcilerin çalışmalardan alacakları sonuç öncelikle birbiriyle yakından ilişkili iki konuya bağlıdır. Tüm bireysel çalışmaları ortak hedefe yönelten, onların etkilerini birlikten kuvvet doğar ilkesiyle çoğaltan, ayrı ayrı yurütülen çalışmaların birbirini tamamlamasını sağlayarak, gerçek verim elde eden kolektif örgütlü çalışma bu iki konudan birincisini oluştururken ikincisi ise kolektif örgütlü çalışmayı tamamlayan, onu durgun, mekanik ve tekdüze bir çalışma olmaktan kurtararak, her somut duruma göre zenginleştiren, geliştiren ve yeni açılımlara kavuşturan yaratıcı ve bireysel inisiyatif yüklü çalışmadır.
Bu iki çalışmanın uyumlu bir birleşimi olarak yürütülmeyen devrimci bir çalışmadan istenen verim ve sonucun alınması çok zor olacaktır.
Her yenilgi sonrasının yenilgi yılların ardından çeşitli küçük burjuva örgüt ve bireylerin ısrarla işledikleri kolektif öğütlü çalışma düşmanlığına karşı her zaman verilen ısrarlı mücadele, somut sonuçlarını devrimci mücadelenin ve toplumsal muhalefetin yeniden yükselmesiyle ortaya koymuştur. Küçük burjuva kararsızlara ve yılgın sola kıyasla devrimcilerin sağladığı nispi gelişme ve başarıların temel itici motivi örgütlü ve kolektif çalışmada gösterilen ısrar olmuştur. Dünde bugüne devrimci örgütlenme anlayışına, onun değerlerine ve ilkelerine sarılıma olunmasaydı, bugün yeniden ayağa kalkma gücü gösterilmezdi. Örgütlü̈ çalışma düşmanlığının hüküm sürdüğü̈ yıllardan başlayarak sürdürülen kolektif örgütlü̈ çalışmanın bizleri bugünlere ulaştırdığından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Bugünkü yetersiz kalışın bir nedeni kolektif örgütlü çalışmayı sürdürmede gösterdiğimiz yetersizlik, beceriksizlik, enerji yoksunluğu, disiplinsizlik, kolektif çalışmaya güven konusunda zaaflar vb. iken, bir diğer önemli neden de yaratıcı ve bireysel inisiyatif yüklü çalışma konusundaki yoksunluktur. Dolayısıyla devrimci çalışmanın bu yönüne giderek daha fazla önem verilmesi gerekiyor.
Yalnızca kendisine söylenenleri yapmaya çalışan, kendisine dikte edilenleri gerçekleştirmeyle ufku sınırlı, bunu başardığında görevini başardığını sanan insanlarla bir yere varılacağını kimse beklememelidir. Belli kalıplarla düşünen ve iş yapan, hep kendisine çizilen sınırlar içinde kalmaya özen gösteren, radikal kopuş ve dönüşümlerin elzem olduğu devrimci mücadelede ciddi atılımlar yapmaktan ürken, teredütlü bireylerin sakıngan, tekdüze ve mekanik çalışmaları mücadelenin ilerlemesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Böylesi insanlarla ancak var olanlar tekrarlanır, olsa olsa kaplumbağa adımlarıyla ilerlenir. Günler, aylar ve giderek yıllar “bir şeyler yapıyoruz”, “gelişiyoruz” avunmalarıyla geçer. Oysa bırakalım kaplumbağa adımlarıyla ilerlemeyi, bu inisiyatifsiz insanların yapıda yol açtıkları ayak sürümeler, teknik deyimle sürtünmeler, sürekli hız kaybına neden olur. Oysa ciddi bir devrimci hareketin hızla ilerlemesi, deyim yerindeyse koşması gerekir.
Koşmak için inisiyatif sahibi ve yaratıcı insanlara sahip olmak şarttır.
Belli bir saatte belli bir yere mutlaka ulaştırmak üzere arabasına yüklenen paketlerden iki tanesi yolda düşünce ne yapacağını şaşıran araç sürücüsünü düşünelim. En yakın telefona ulaşarak yola devammı edeceğini, yoksa dönüp paketleri aramasımı gerektiğini patronuna soracak bu sürücünün, çok daha müşkül durumlarda iyice bocalayacağı açıktır. Benzer şekilde yalnızca buyruklarla iş yapmaya alışmış, kendisine söylenmeyen şeyleri yapmaktan kaçınan bir devrimcinin yararlı çalışmalar yapamayacağı kesindir.
Bu anlayışa sahip bir devrimcinin yol açacağı zararlar saymakla bitmez. Malzeme ve olanakların boşa harcanması, zaman kaybı, uygun fırsatların kaçırılması, moral bozukluğu, işlerin aksaması, ilişkilerin mekanikleşmesi ve verimsizleşmesi, emir-komuta sisteminin güçlenmesi vb.
Ustaların bize öğrettiği “gerçek her zaman somuttur” özlü bilgisini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Hiçbir yönerge, hiçbir tavsiye yada hiçbir bilgi-deney, gerçeği tam olarak kucaklayamaz. Günlük pratik çalışmalarımızda somut gerçeği her zaman zihnimizde yeniden inşa etmeliyiz. Geçmişin deney ve tecrübeleri göz önünde tutularak bize söylenen her şeyin kendi somutluğu içinde hayat kazandırılabildiği ölçüde değer taşıdığını, belli koşullarda söylenenleri, pratiğin canlı ayrıntılarıyla yoğurmadan mekanikçe uygulamanın, hiçde istenen sonuçlara ulaşmayacağını, hatta tam tersi sonuçlara bile yol açabileceğini akılda tutmalıyız.
Yapılmayan bir iş, hedeflenen ama elde edilemeyen bir sonuç, yada yapılan bir hata sonunda “Bana söylenen bunlardı”, “Bu durumda ne yapacağım söylenmemişti” gibi mazeretlere kimse sığınmamalıdır. “Bana denileni yaptım”, “Bana bu söylenmemişti” diyen arkadaşlarına karşı işini ciddiye alan herkes şu yanıtı vermelidir: “Denilen yada denilmeyen önemli değil. önündeki somut duruma bir devrimci olarak neden doğru müdahalede bulunmadın?
Nerede senin rolün? devrimci yaratıcılık, devrimci inisiyatif kullanma sorumluluğundan niye kaçındın?”
Devrimcilik; sorumluluk yüklenme cesaretinin artmasıyla gelişen ve gerçek anlamına kavuşan bir kişilik biçimlenmesidir. Devrimci insan hiç hata yapmayan değil, hatalarını yinelemeyen ve bağışlanmaz hatalar yapmayan insandır. Devrimci çalışmanın esenliği için iyi niyetle yapılan ama sonuçta hata olarak gündeme gelen yanlış inisiyatif uygulamaları cesaretimizi kırmamalıdır.
Hatalarımızı ancak yeni inisiyatif örnekleriyle aşabiliriz. “Hiç hata yapmayanlar, iş yapmayanlardır” sözünün ifade ettiği gerçek doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürmeliyiz.
“Söylemenin en iyi yolu yapmaktır” özdeyişine bağlı kalarak laf yapmaktan, yada laf taşımaktansa somut çalışmalar yapmak her zaman tercih edilmelidir.
Kolektif-örgütlü çalışmanın gerektirdiği disiplinle, hatta yeri geldiğinde uygulanan kayıtsız şartsız itaat ile yaratıcı bireysel inisiyatifi karşı karşıya koymaya kimsenin hakkı yoktur. İyi bir devrimci, taşıdığı sorumluluk ve devrime olan inancıyla her somut durumda doğruyu arayan, belli kalıplarla kendini sınırlamayan insandır. Önemli olan sonucu nasıl olursa olsun bize söyleneni yapmak değil, mücadeleye katkıda bulunacak, bizi ilerletecek çalışmalar yapmaktır.
Devrimci ustaların, devrimci teorinin, geçmiş deneylerin ve hatta bütün devrimcilerin her somut durumda şablon gibi yerine oturacak, bütün ayrıntıları dolduran önermelerde bulunamayacağının bilincinde olarak, her somut görevde gerçeği aramalıyız. İnsan bilgisinin pratikten, yaşamdan çıktığını ve yine ona dönerek doğrulanması gerektiğini akıldan çıkarmamalıyız.
Hedefimiz yalnızca bize söylenen ve dikte edilenleri en iyi yerine getiren insanlar olmak değildir. Esas hedefimiz, bize söylenmeyen ve dikte edilmeyenlere rağmen doğru çalışmalar yapmak, yaratıcı bir tarzda sorunlara devrimci çözümler bularak mücadeleye katkıda bulunmak olmalıdır.
Mücadele mücadelenin esenliği için bireysel inisiyatif kullanmaktan korkmayan, yaratıcı çalışmalar yaparak yalnızca söyleneni yapan zanaatçılıktan, devrimci sanatçılığa yükselen yaratıcı, inançlı devrimcilerin omuzlarında yükselecektir!
Nisan 2021