Cumartesi Anneleri/İnsanları mücadelemizin onurlarıdır

Bir hayatın ortasında, evde, sokakta, işyerinde, okulda kısacası yaşamın içinde kaçırıldılar, göstere göstere kaybedildiler. Her şey o kadar açıktı ki tüm inkâr, gizleme, karanlıkta bırakma çabaları bu gerçekliği ortada kaldıramadılar. O yürekleri gibi zifiri karanlığı kaybettiklerimizin üzerine örtmek istediler. Ama başaramadılar. Çünkü her gidenin ardında koca bir hayat, sevdikleri vardı. İşte onların direngenliği, baş eğmezliği o karanlığı yerle bir ederek kayıpların akıbetini ve yaşananları salt ülkenin en ücra köşesine değil tüm dünyaya duyurdular, melettiler.

Onları devletin eli kanlı katilleri gözaltında, işkence tezgahlarında, sokakta, dağ başlarında kaybettiler. Ya da yargısız infazlarla yüzlerce devrimciyi, yurtseveri katlettiler. Sebahattin Ali, Hayretin Eren’di, Hasan Ocak’tı, Musa Anter’di, Ali Karlangıçlı’ydi, onlar yüzlerdiler… Onlar çok iyi biliyordu bu faşist devletin kanli katliamla kurulduğunu, Ermeni, Süryani, Ezidi, Kürt, Alevi katliamlarını, soykırımlarını, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi de…

Ama bu kanlı sistemin eli kanlı katilerinin hesaba katmadıkları bir şey vardı, bir halkın onları bağrına bastığı sessizce, ağıtlarla yaşattığı. Annaları vardı direngen, baş eğmeyen, hiçbir baskı tehdit karşısında boyun eğemeyen…

Analar, babalar, eşler, önce emniyet kapılarında, zindan kapılarında, yetmedi devlet dedikleri katilerin kapılarına dayandılar, hesap sordular. Ve bu yetmeyince ülke ve dünya kamuoyu önünde Galatasaray meydanını her Cumartesi yurt edindiler. Yerlerde sürüklendiler, gözaltına alındılar, işkencelerde geçirildiler ama asla vaz geçmediler. Bu direngenlikleridir ki   onların bu cesaret ve mücadeleleri destanlaştı.

Bu mücadelede yaşlandılar, sevdiklerinin bir mezar taşı ya da kemiğine ulaşmayı beklerken kimilerini birer ikişer sonsuzluğu uğurladık, yaşama gözlerini yumdu. Bebek yaşlarda olanlar büyüdü nöbeti devraldı. Ama bu kavga hiç bitmedi aralıksız sürdü ve onların başeğmez mücadeleleri, kararlıkları ülke sınırlarını aşarak dünya ya mal oldu, onların bu direnişi bir geleneğe, bir destana dönüştü, direnişte ilham kaynağı oldu.

12 Eylül faşist darbesiyle başlayan bu mücadele İlk kez 27 Mayıs 1995’te bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, yıllardır gözaltında kaybedilenlerin akıbetini soruyor, faillerin bulunup yargılanması ve kaybetmelerin yeniden yaşanmaması için mücadele veriyor. 700. hafta buluşması engellenen Cumartesi İnsanları’ndan 46 kişi, ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten yargılanıyor. AYM’nin 700. haftaya ilişkin iki ihlal kararına rağmen, Cumartesi İnsanları’nın 700 haftadan sonra Galatasaray Meydanı’nda buluşmasına izin verilmedi. Sürdürülen karalı ve vazgeçmeme iradesi karşısında beli sayıda katılıma izin vermek durumunda kaldılar. 

Türkiye’de 12 Eylül 1980 Askeri faşist darbesinden bugüne toplam 1.352 kişinin gözaltında kaybedildiği tahmin ediliyor. Zorla kaybetmelerin en çok gerçekleştiği dönem, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın ortaya çıkışına da tanıklık eden 1993-95 yılları arası.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 1992 yılında, zorla kaybedilenler için “Kayıplar bulunsun” sloganıyla başlattığı kampanya, 1995’te Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın mücadelesiyle büyük bir hak arama hareketine dönüştü.

Kayıplar mücadelesi bu uzun zaman zarfı içinde her zaman birden fazla kuşağı bir araya getiren bir mücadele oldu. Bir kişinin zorla kaybedilmesi; o kişinin annesi, babası, birçok durumda eşi ve çocuklarıyla beraber bir ailenin üç kuşağını birden içine alan bir travma. Aileler, yakınları ve insan hakları savunucuları birbirlerinin yarasını dayanışma ile sararken aciliyet duygusunu hiç kaybetmeyen yıllara dayanan bir mücadele mirası yarattı.

İstanbul Galatasaray Meydanı’nda her cumartesi saat 12.00’de buluşarak oturma eylemi düzenleyen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın bu karalı, baş eğmeyen mücadeleleri ve oturma eylemlerinin 1000 oturumda.

Kayıp yakınlarının mücadelesi Galatasaray’dan Amed’den Batman’a birçok kente yayıldı. Ancak faili kendisi olan Türk devleti, hâlâ binlerce gözaltında kaybın akıbetini açıklamaktan kaçınmaya devam etmektedir. Egemen sınıfların kendi iktidarlarını korumak için toplumsal muhalefete yönelik uyguladıkları bu saldırı yöntemiyle dünyamızda yüz binlerce insan devlet güçleri veya onlara bağlı paramiliter çeteler tarafından kaçırılarak kaybedildi. 20’nci yüzyılda Hitler faşizminde, Latin Amerika’da ABD destekli diktatörlüklerde olduğu gibi, Türkiye’den Sri Lanka’ya, Pakistan’dan Irak’a, Suriye’den Kolombiya’ya, Meksika’dan, Balucistan’a ve Arjantin’den Fas’a kadar dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bu saldırıya karşı kayıp yakınlarının, insan hakları savunucularının, ilerici ve devrimci güçlerin mücadelesi sürmektedir.

Tüm duyarlı insanları Cumartesi Anneleri/ İnsanları’nın 1000 oturumunda kayıplar için alanlara, sokağa çıkmaya çağırıyoruz

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın onurumuzdur, onların kararlıkları devrim mücadelemizin meşalesidir.

Kayıplarımızın hesabını soracağız!

Önceki İçerik‘Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü’ yürürlükten kaldırıldı: Seferberlik yetkisi artık Erdoğan’da
Sonraki İçerikCumartesi Anneleri, eylemlerinin 1000. haftasında, “Biz bu meydana gençliğimizi verdik!”