Başlangıçtan bitişine DAİŞ… Türkiye’ye bağlı gruplar da aynı zihniyette – 3
DAİŞ’in kendine karşı olanların kafasını kestiği, bomba yüklü araçlarla saldırdığı haberleri çok çabuk yayıldı. Uluslararası medya kuruluşları ve sosyal medya üzerinden DAİŞ’in vahşiliği hızlı bir biçimde yayıldı. Başta Türkiye olmak üzere uluslararası güçler hücre yapılarını DAİŞ’in içine yerleştirdi ve kendi amaçları için kullanarak, Suriye ve Irak’taki Kürt bölgelerinde, vahşi katliamlar gerçekleştirdi.
DAİŞ’in büyümesinde bölgesel ve uluslararası güçlerin rolü var
DAİŞ, Suriye ve Irak’ta birçok Avrupa devletinden daha büyük yüzölçümüne sahip alanları işgal etti. Uluslararası ve bölgesel güçlerin de desteğiyle çeteler yüklü miktarda silah ve cephane temin etti. DAİŞ’in bölgedeki en büyük destekçisi Türkiye, DAİŞ’e finans sağlamak için petrol ticaretine sınırlarını açtı. Türkiye sadece petrol için değil, DAİŞ teröristlerin Suriye ve Irak’a geçişi için sınırlarını ‘güvenli’ haline getirdi. Katar ve Türkiye, DAİŞ çetelerinin Kürt bölgelerine saldırı başlatması için toplantılar yaptı. Bu saldırılarda anlaşan DAİŞ ve Türkiye, ‘hilafet devleti’ meşru göstermeye çalıştı. O zaman ki Türkiye dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu DAIŞ çetelerini ‘öfkeli Müslüman gençler’ olarak tanımlamıştı.
Amman toplantısı… DAİŞ Suriye’ye yayılıyor
Özgür Gündem gazetesinde yer alan ve özel kaynaklara dayandırılan bir haberde, 1 Haziran 2014 günü Ürdün’ün başkenti Amman’da bir toplantı düzenlenmişti. Toplantıda birçok uluslararası güç ve Türkiye ve KDP’yi temsilen heyetler bulunuyordu. Habere göre bu toplantıda DAİŞ’in Suriye ve Irak’a yönelik saldırıları planlandı ve tarafların kendi çıkarları doğrultusunda Suriye ve Irak’a müdahalesi gelişti.
Türkiye başından sonuna kadar Kürtleri yok etmek, Misak-ı Milli hayallerine gerçekleştirmek amaçlı Suriye’de Halep ve Cizre bölgeleri ile Irak’ta Musul ve Kerkük’ü işgal etmek istiyordu. Türkiye, KDP’ye dayanak bölgede etkinlik kurmak istedi. KDP’nin başını çektiği ‘bağımsızlık referandumu’da da ortaya çıktı ki, Türkiye’nin Kürt bölgelerine saldırında KDP’i piyon olarak kullandı, kullanıyor.
DAİŞ, Reqa vilayetinin tamamını işgal etti
4 Mart 2013 günü Suriye rejiminin Reqa’dan çıkmasıyla birlikte DAİŞ çeteleri, El Nusra çetelerinin Reqa’da bulunmasından faydalandı ve başta ortak bir yönetim oluşturdu. Ebubekir El-Bağdadi, Nisan 2013’te El Nusra ile Irak İslam Devleti’ni birleştirip Irak Şam İslam Devleti’ni, yani DAİŞ’i ilan etti. El Nusra’nın Reqa’da bulunan üyelerinin çoğu DAİŞ’e katıldı. Bölge de bulunan diğer çete gruplarının çoğunluğu DAİŞ’a katılarak Ocak 2014’te Reqa kentini tamamen işgal etti.
Sonrasında Reqa çevresine yönelen DAİŞ Eyn İsa’da bulunan 17’nci tümeni 17 Temmuz 2014’te, 93’üncü tugayı da 7 Ağustos 2014’te işgal etti. Son olarak 24 Ağustos 2014’te de Tebqa askeri havalimanını işgal ederek vilayetin kontrolünü tamamen ele geçirdi, yüklü miktarda silah ve cephaneye el koydu.
Musul’u işgal etti, Selahaddin ve Kerkük’e yayıldı
2014 yılının ortalarında DAİŞ, Irak’ın büyük kentlerini işgale başladı. Amman toplantısının ardından 9 Haziran 2014’te, çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu Ninova vilayetine bağlı Musul kentine saldırdı. On binlerce asker ve polis ve ağır askeri mühimmatı bulunmasına rağmen Irak ordusu birkaç yüz çeteye karşı direnemedi ve 10 Haziran 2014’te DAİŞ, Musul’u işgal etti. Sonrasında Musul çevresine yönelerek Telafer’i işgal bölgelerine kattı.
DAİŞ ‘hilafet devleti’ ilan etti
DAİŞ çeteleri Suriye ve Irak’ta geniş bir alanı işgal ederek arasındaki sınırları kaldırdı. 29 Haziran 2014 günü bir ses kaydıyla DAİŞ, elindeki bölgelerde (Suriye ve Irak’ta) ‘İslam devleti’ ilan ettiğini duyurmuştu. ‘Irak Şam İslam Devleti’ adını ‘İslam devleti’ olarak değiştirdi ve liderliğinde bulunan Ebubekir El Bağdadi de ‘Müslümanların halifesi’, Reqa vilayeti ise ‘hilafetin başkenti’ olarak ilan edildi. Aynı günlerde DAİŞ’in sözcüsü Ebu Muhammed El Adnani 20 Ağustos 2016’da Efrîn çevresinde YPG savaşçıları tarafından öldürüldü. Bu YPG-YPJ’nin DAİŞ’e başka bir darbesiydi.
Şengal’e yönelik soykırım saldırıları
DAİŞ kendi ‘devletini’ ilan etti ve Musul’u da işgal etti. Bir senaryo ile Türkiye istihbaratı DAİŞ’in Türkiye’nin Musul konsolosunu ve 48 konsolosluk çalışanını rehin aldığı haberleri yayıldı. O dönem dikkat çeken en önemli nokta, DAİŞ’in, Türkiye’nin Osmanlı toprakları olarak gördüğü bölgelere saldırmasıydı. Tabi bir diğer dikkat çeken husus ise bu bölgelerin Kürt bölgeleri olmasıydı.
3 Ağustos 2014 günü DAİŞ, Güney Kürdistan’daki Şengal bölgesine saldırdı. Saldırı öncesi Güney Kürdistanlı yetkililer ile Türkiye hükümeti arasında görüşme gerçekleşmişti. Bu sebeple KPD, Şengal’deki güçlerini çekmiş ve DAİŞ’in katliam ve soykırım saldırılarına kapı açmıştı.
HPG soykırıma dur dedi
DAİŞ, Şengal’de Êzidîlere karşı soykırım uyguladı, on binlerce Êzidî göç yollarına çıkarak Şengal dağına sığındı. Şengallileri kurtarmak ve savunmak için YPG-YPJ savaşçıları ile HPG ve YJA Star gerillaları Şengal dağına yöneldi ve halkı Rojava’ya ulaştırmak için güvenlik koridoru oluşturdu.
DAİŞ çeteleri oluşturulan güvenlik koridoruna yoğun saldırılar düzenliyordu. Güney Kürdistan’daki Rabia beldesi ile Rojava’nın Cizre bölgesine bağlı Cezaa beldesinde şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda yüzlerce çete öldürüldü. Rabia beldesi YPG-YPJ savaşçıları ile HPG ve YJA Star gerillaları tarafından 2 Ekim 2014 günü tamamen kurtarıldı ve YPŞ’nin içinde oluğu Iraklı güçlere devredildi.
Yabancı gazeteciler öldürüldü
DAİŞ çeteleri vahşet uygulamalarını yabancı gazeteciler üzerinde de uyguladı. 2014 yılının Temmuz ayında, Londra aksanıyla İngilizce konuşan Muhammed Amuzi adlı bir DAİŞ çetesi, ABD’li gazeteci James Foley’in başını keserek vahşice katletmişti.
Olayın ardından bir hafta sonra peş peşe ABD ve İngiltereli Steven Sotloff, David Haines, Alan Henning ve Peter Kassig adlı gazeteciler ve insani yardım kuruluşu görevlilerinin katledilme görüntülerini yayınlandı. Bu katliamları gerçekleştiren Muhammed Amuzi, QSD savaşçıları tarafından yakalanmıştı.
Şengal’in ardından Kobanê’ye saldırı
DAİŞ çeteleri Şengal’i işgal ettikten sonra 15 Eylül 2014’te Türkiye’nin ‘isteği üzerine’ Kobanê Kantonu’na saldırdı. 17 Eylül günü Türk devleti, saldırılarda çetelere destek olarak tanklar ve cephene gönderdi. Saldırılar devam ederken Türk devleti de DAİŞ çetelerine olan personel (çete) ve lojistik desteğini sürdürdü.
20 Eylül günü DAİŞ Türkiye’nin Musul konsolosluğunda ‘rehin’ aldığı 49 kişiyi serbest bıraktı. Tüm dünyanın gözü önünde DAİŞ çetelerinin 49 kişiyi Girê Spî’de sınıra getirip Türkiye’ye vermesine ve Türk devletinin de 180 DAİŞ çetesini vermesine rağmen Erdoğan, konsolosun ve konsolosluk çalışanlarının istihbarat tarafından düzenlenen bir operasyonla ‘kurtarıldığını’ açıklamıştı.
Bu olayla birlikte özellikle Türk askerleri ve polislerin Kobanê Direnişi’ne destek için bir araya gelen halka saldırmasıyla tüm dünya, DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısında AKP ve Erdoğan’ın parmağı olduğunu gördü.
DAİŞ çeteleri karşılaştıkları direniş karşısında Kobanê’yi işgal edemeyince Türkiye, topraklarını DAİŞ çetelerine açarak Kobanê’ye saldırmasını sağladı. 29 Kasım 2014 günü DAİŞ çeteleri, bomba yüklü araçlar ve bombalı intihar saldırganlarıyla Mürşitpınar Sınır Kapısı’na saldırdı. Çeteler, Kobanê’nin doğusundan, sınırın Türkiye tarafından kente saldırdı. DAİŞ çeteleri sınırın Türkiye tarafından girerek bomba yüklü araç patlattı. Sonrasında ise iki intihar saldırganı çete kendine patlattı ve patlamaların ardından çeteler kente yoğun bir saldırı başlattı. Saldırılarla birlikte şiddetli çatışmalar yaşandı. YPG-YPJ savaşçıları sınırın Türkiye tarafına girerek çetelerin peşine düştü ve imha etti. O çatışmalar ait görüntüler ANHA objektiflerine yansımış ve kaydedilmişti.
Uluslararası Koalisyon başlarda müdahale etmedi
DAİŞ çeteleri Suriye ve Irak’ta geniş bir alanı işgal ettikten sonra 7 Ağustos 2014’te ABD’nin Irak’taki çetelere yönelik hava saldırıları başladı. 11 Eylül 2014’te ise ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile bazı Avrupa ve Asya ülkelerinin dışişleri bakanları bir toplantı düzenledi ve DAİŞ’e karşı uluslararası koalisyonun kuruluşunu ilan etti. DAİŞ’e destek vermesine rağmen Türk devletinin dışişleri bakanı da toplantıda yer almış ancak 2 yıl boyunca koalisyona katılmamıştı.
Uluslararası koalisyon DAİŞ’e karşı sadece Irak’ta savaşmıyordu. 23 Eylül 2014 günü koalisyon güçleri Suriye’de de hava saldırıları gerçekleştirmiş ancak Kobanê’de DAİŞ’e karşı verilen mücadelede hava desteği sağlamamıştı. Fakat YPG-YPJ savaşçılarının gösterdiği direniş ve uluslararası baskılar, koalisyonu Kobanê Direnişi’ne destek vermeye zorladı ve 29 Eylül 2014’te ilk kez, az da olsa Kobanê’de DAİŞ çetelerine karşı hava saldırısı düzenlemişti.
DAİŞ birçok ülkeye yayıldı… Libya’da kafa kesmeler, Suudi Arabistan’da saldırı
13 Kasım 2014’te Ebubekir El Bağdadi, yayınladığı bir videoda sözde hilafetinin Yemen, Suudi Arabistan, Libya, Cezayir ve Mısır’a ‘ulaştığını’ ilan etmişti. 15 Şubat 2015’te DAİŞ bir video yayınladı. Görüntülerde çeteler, Libya’da 21 Mısırlı Kıpti Hristiyan’ın kafasını keserek katlediyordu.
Öte yandan 22 Mayıs 2015’te ise DAİŞ çeteleri Suudi Arabistan’da ilk intihar saldırısını gerçekleştirdi. Şii camiine yapılan saldırıda 20 kişi yaşamını yitirmişti.
Başlangıçtan bitişine DAİŞ… Türkiye’ye bağlı gruplar da aynı zihniyette – 4
Kobanê Direnişi, DAİŞ’e karşı mücadelede tarihi bir evre oldu. İstediği her yeri barbarca saldırılar ile işgal edebilen DAİŞ, Kobanê’de deyim yerindeyse duvara tosladı. YPG/YPJ savaşçıları daha sonra QSD ve Uluslararası Koalisyon tüm dünyayı tehdit eden DAİŞ çetelerini bitirdi. Ancak Suriye’de halen aynı zihniyeti taşıyan birçok terör grubu, Türkiye’nin desteğiyle ayakta duruyor.
DAİŞ’in bitişi ve Türkiye’ye bağlı grupların endişesi
Kobanê’nin 2015 yılının başlarında DAİŞ çetelerinden özgürleştirilmesiyle artık DAİŞ, işgal altında tuttuğu alanları bir bir kaybetmeye başladı. Irak’ta da aynı durum söz konusu olsa da DAİŞ birçok devlete çetelerini gönderebildi. Türkiye’de dağılmaya başlayan DAİŞ çetelerinden birçok yeni radikal terör grubu kurmaya başladı. Dosyamızın son bölümünde DAİŞ’in bitişini ve Türkiye’nin kurduğu terör gruplarının yaşadığı endişeyi ele alacağız.
Kobanê’de yenilen DAİŞ işgal alanlarını kaybetmeye başladı
DAİŞ çeteleri, 15 Eylül 2014 tarihinde Kobanê’ye yönelik ağır saldırılarda bulunmaya başladı. YPG ve YPJ savaşçılarının 134 gün sergilediği tarihi direniş ile kentin tamamı özgürleştirilirken, artık DAİŞ için de bitiş dönemi başlamış oldu.
YPG ve YPJ güçleri ile DAİŞ ile mücadeleye sonradan dahil olan QSD ve Uluslararası Koalisyon, Suriye’nin birçok merkezinde DAİŞ’e yönelik operasyonlar düzenlemeye başladı. Yapılan operasyonlarla Suriye adım adım DAİŞ çetelerinden özgürleştirildi:
Cizre Bölgesi’nin Til Hemîs ilçesi 27 Şubat 2015 tarihinde özgürleştirildi. Cizre Bölgesi’nin Til Berak ilçesi de 28 Şubat 2015 günü özgürleştirildi.
Kobanê’nin Yukarı ve Aşağı El-Şiyûx beldeleri 5 Mart 2015 tarihinde özgürleştirildi.
YPG/YPJ güçleri, Til Temir, Hesekê ve Serêkaniyê halkının talebi üzerine 6 Mayıs 2015 tarihinde Cizre Kantonu’nun batı kırsalını özgürleştirme hamlesi başlattı. Hamle, 12 Mayıs gününden itibaren Komutan Robar Qamişlo Hamlesi adıyla devam etti. İki aşama şeklinde sürdürülen hamlede 21 Mayıs günü Kizwan Dağı’nın yanı sıra Til Temir ve Serêkaniyê’nin köyleri özgürleştirildi. Hamlenin ikinci aşamasında da 27 Mayıs günü Mebrûka ve Silûkê kasabaları özgürleştirildi. Hamle, 15 Haziran 2015 tarihinde stratejik öneme sahip ve Türkiye’nin DAİŞ’e destek kapısı olarak görülen Girê Spî’nin özgürleştirilmesiyle büyük bir başarıya ulaştı.
Eyn Îsa 93’üncü Tugay yerleşkesi 23 Haziran ve Reqa’nın 55 kilometre kuzeydoğusundaki Eyn Îsa 7 Temmuz günü DAİŞ çetelerinden özgürleştirildi.
Özgürleştirme hamlesinin sürdüğü 24-25 Haziran tarihinde kimi kirli ittifak ve oyunlar oynandı. Suriye rejimi DAİŞ çetelerine yardım ederek 24 Haziran günü Hesekê’ye girmesini sağladı. DAİŞ çeteleri Suriye rejiminin de desteğiyle kentin bir bölümünü tekrardan işgal ederken, YPG ve YPJ savaşçıları sergilediği direniş ile 16 Temmuz günü bu alanları tekrardan özgürleştirdi.
25 Haziran günü ise yaklaşık 80 DAİŞ çetesi, Türkiye tarafından Kobanê’ye sokuldu. DAİŞ çeteleri kentte 253 sivilin katledildiği bir katliam gerçekleştirdi. YPG ve YPJ savaşçıları bunun üzerine 1 Temmuz günü Kobanê katliamının intikamı için yeni hamle başlattı. Hamle kapsamında 27 Temmuz günü Sirîn beldesi DAİŞ çetelerinden özgürleştirildi.
Fırat’ın doğusunu kaybeden DAİŞ çeteleri, 2015 yılının Mayıs ayında Palmira’yı tekrardan işgal etti. Kent 10 ay sonra Suriye rejimi tarafından DAİŞ çetelerinden kurtarıldı. DAİŞ 2016 yılının Aralık ayında Palmira’yı tekrardan işgal ederken, kent bir süre sonra tekrardan rejim tarafından DAİŞ’ten özgürleştirildi.
QSD’nin kuruluşu ve DAİŞ’i bitirme hamlesi
Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrimci askeri güçler, 15 Ekim 2015 tarihinde bir araya gelerek Demokratik Suriye Güçleri’ni (QSD) kurdu. Bölge halk ve topraklarını özgürleştirme sorumluluğunu üstlenen QSD, 31 Ekim günü Hesekê’nin köylerine yönelik ilk özgürleştirme hamlesini başlattı. 15 Kasım günü ise Hol özgürleştirildi. 23 Aralık 2015 tarihinde Kobanê’nin güneyindeki köyleri özgürleştirme hamlesi başlatan QSD, 7 gün içerisinde stratejik öneme sahip Tişrîn barajına kadar uzanan alanı özgürleştirdi.
16 Şubat 2016 tarihinde Şedadê bölgesinin özgürleştirilmesi için Habur Gazabı Hamlesi’ni başlatan QSD, 19 Şubat günü bölgeyi özgürleştirdi.
QSD güçleri, Minbic Askeri Meclisi’nin talebi üzerine 1 Haziran günü Minbic’i özgürleştirme hamlesi başlattı. Hamle, daha sonra şehit düşen Şehit Feysel Ebû Leyla ismiyle devam etti ve 15 Ağustos günü kentin özgürleştirilmesiyle sona erdi.
QSD, 6 Kasım 2017 günü DAİŞ sözde başkent ilan ettiği Reqa’ya yönelik geniş kapsamlı bir özgürleştirme hamlesi başlattı. 5 ayrı süreç şeklinde süren hamlede Reqa tamamen özgürleştirildi. Hamle kapsamında ilk olarak kırsal köyler, stratejik önemdeki Tebqa kenti ve Tişrîn barajı 10 Mayıs 2017 tarihine kadar tamamen özgürleştirildi. Reqa kent merkezi 17 Kasım günü DAİŞ’ten özgürleştirilirken, kentin özgürleştirildiği yapılan temizlik çalışmalarının ardından 3 gün sonra resmi olarak ilan edildi.
QSD, 9 Eylül 2017 tarihinde Derazor kırsalını özgürleştirme hamlesini başlattı. Ancak hamle, Türkiye’nin 2018 yılının Ocak ayında Efrîn’e yönelik işgal saldırılarına başlamasıyla durduruldu. Eylül 2018 tarihinde hamleyi tekrardan başlatan QSD, bölgeyi DAİŞ’ten özgürleştirdi.
DAİŞ Irak’taki işgal alanlarını da kaybetmeye başladı
Irak’taki Şia güçler ve Uluslararası DAİŞ Karşıtı Koalisyon, DAİŞ’in başkent Bağdat’a ulaşmasını engellemek için harekete geçti. Irak güçleri ve milislerinin de harekete geçmesiyle DAİŞ’e karşı yoğun bir mücadele başladı ve 1 Nisan 2015 günü Tikrit kenti özgürleştirildi.
Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ), Halk Savunma Güçleri’nin (HPG) desteği ile 13 Kasım 2015 günü Şengal’i DAİŞ çetelerinden özgürleştirdi.
Irak güçleri, 28 Aralık 2015 günü El-Remadî, 26 Haziran 2016 günü El-Felûca ve 22 Eylül 2016 tarihinde Şerqat kentini özgürleştirdi.
Irak’ta DAİŞ ile yürütülen mücadelenin dönüm noktası 17 Ekim 2016 tarihinde başlatılan Musul’u özgürleştirme operasyonu oldu. Operasyonda 9 ay boyunca kentte çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda adeta yerle bir olan kent, 10 Temmuz 2017 tarihinde DAİŞ çetelerinden özgürleştirildi.
Irak güçleri, 2017 yılının Kasım ayında Suriye sınırında bulunan El-Qaim kentini özgürleştirdi. 9 Aralık 2017 tarihinde açıklama yapan dönemin Irak Başbaşkanı Heyder El-Ebadî, ülkenin DAİŞ’ten tamamen özgürleştirildiğini söyledi. Ancak bu açıklamaların aksine halen Irak’ta DAİŞ saldırıları yaşanıyor. Ülkedeki güvenlik açığını büyük fırsat olarak gören DAİŞ çeteleri, bomba yüklü araçlar ve farklı patlamalar ile katliamlar gerçekleştiriyor.
DAİŞ birçok dünya devletine yayıldı
Türkiye ve Katar gibi devletlerin desteği sayesinde DAİŞ Suriye ve Irak’ta yayılma imkanı bulduğu gibi dünyanın birçok devletinde de varlık gösterdi. Şu an yaklaşık 20 devlette DAİŞ ile bağlantılı radikal terör grupları bulunuyor. Tüm dünya için büyük tehdit oluşturan bu grupların bir kısmı şöyle:
Irak’ta bulunan Ensar El-Îslam ve Ensar El-Îslam ya Kurd. Suriye’de bulunan Horasan grubu ile Cund El-Eqsa. Mısır’da bulunan Ensar Beyt El-Meqdis. Gazze’de bulunan Mücahit Şura Meclisi. Filistin’de bulunan Dewleta Îslamî ya Beet El-Meqdis ve Ensar El Dewle El-Îslamiye. Yemen’de bulunan Mucahîdûn. Pakistan’da bulunan Cemaat Tehrîk Taliban. Özbekistan İslami Hareketi. Lübnan’da bulunan Ehrar El-Sune. Afganistan’da bulunan Cemaat Ehrah ve İslam Örgütü. Cezayir’de bulunan Cemaat Cinûd El-Xîlafe ve Cemaat Ebu Ebdela El-Asimî. Fas’ta bulunan El Huda Taburu. Hindistan’da bulunan Ensar El Tewhîd.
Libya’da bulunan Îbin Mihcin El-Tayfî Taburu, Cemaat El-Mucahîdûn ve Cemaat Ensar El-Şerîa. Filipinler’deki Ensar El-Xîlafa cemaati, Basencemoro İslam savaşçıları ve Ebu Seyaf cemaati. Endonezya’daki El-Mucahîdûn, İslam Şeriatı Eylemcileri, Tewhîd El-Mucahîdun hareketi, El-Islah El-İslamiye hareketi. Mali’deki Ensar El-dîn cemaati. Nijerya’daki Boko Haram. Sudan’daki El-Îtisam hareketi. Somali’deki Mücahit Gençlik Hareketi. Tunus’taki Uqbe Bin Nafiî ve Ensar El-Şeria.
DAİŞ’e bağlı ve aynı zihniyeti barındıran bu kadar çok örgütün varlığı bu örgütün tekrardan toparlanma tehdidini de barındırıyor. DAİŞ’e destek veren Katar ve Türkiye gibi devletlerin bu örgütler ile kurduğu ilişkiler, DAİŞ’in yeniden toparlanması ve tüm dünyaya yayılması tehdidini güçlendiriyor.
Türkiye’ye bağlı gruplara karşı dikkatli olunmalı
DAİŞ’in işgal alanlarının özgürleştirilmesiyle biteceğini düşünenler, bu azılı terör grubunun yaratılmasını ve desteklenmesini iyi görmeli. DAİŞ zihniyetinin varlığı, tekrardan mali ve silah desteğiyle ve askeri eğitimlerin tekrardan başlanmasıyla DAİŞ yeniden türeyebileceğini gösteriyor.
Türkiye’nin Suriye’de desteklediği silahlı gruplar DAİŞ ile aynı zihniyeti taşıyor. Önceden sözde Özgür Ordu içerisinde faaliyet yürüten bu grupların komutanları, ilerleyen süreçte birer DAİŞ çetesi olmuştu. DAİŞ’in Suriye’de bitirilmesiyle Türkiye’ye geçen çeteler, yine Türkiye tarafından farklı grup ismi ve üniformalarıyla yeniden Suriye sahnesine sürüldü. Değişen sadece grubun ismi ve üniforması oldu. Bu gruplar, Türkiye çatısı altında sergilediği pratikleri ile DAİŞ’in sürdürücüsü oldu. Türkiye, ilk günden bu yana dünyanın dört bir yanından gelen DAİŞ militanlarını koruma ve karşılama görevi yaparken, DAİŞ’in Suriye ve Irak’ta yayılmasındaki ana aktör oldu.
Türkiye şimdi de İdlib’de kurduğu 12 gözlem noktası ile bu grupları koruyor. Bu alanda Horasan grubu, Türkistan İslami Partisi ve Heyet Tehrîr El-Şam (Cebhet El-Nusra) bulunuyor. Yine Türkiye’nin işgal altında tuttuğu Suriye kentlerin İslam ve Türk isimleriyle kurulan birçok radikal örgüt bulunuyor. Dünya kamuoyu, Türkiye’nin Suriye, Irak ve Libya’da DAİŞ zihniyeti taşıyan gruplara verdiği desteğe karşı duyarlı olmalı.
HESEN REMO/ ANHA