Bağdadi, halifeliğinin çöküşü karşısında çaresizdi – Patrick Cockburn

 

Musul ve Rakka’nın 2017’deki uzun kuşatmaların ardından düşmesiyle IŞİD’in kesin askeri yenilgisi de yaşandı. Bağdadi nadiren de olsa ilham verici konuşmalar kayıt altına almaya devam etti. Bu konuşmalar, Manchester’dan Colombo’ya kadar sivil hedeflere yönelik terör saldırılarının yapılmasını teşvik etse de halifeliğin çöküşü karşısında hiçbir çözüm sunmuyordu

Bağdadi, halifeliğinin çöküşü karşısında çaresizdi – Patrick Cockburn

Kendi kendini İslam Devleti’nin halifesi ilan eden IŞİD’in lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin ölümü, 2010’dan beri yönettiği vahşi cihatçı hareketin sonunu getirmese de ciddi bir darbe oldu.

Tespit edildiği son yer (Suriye’deki kuzeybatısındaki İdlip vilayetinin, kuzeyinde yer alan ve Türkiye sınırına yakın olan Barişa köyü) sürpriz oldu. Bağdadi’nin, IŞİD kalıntılarının hala bazı üslerinin bulunduğu Suriye-Irak sınır bölgesindeki çölde bir yerlerde saklandığı varsayılıyordu.

IŞİD, İdlip’te birkaç yıldır doğrudan kontrol sahibi değildi ve İdlip merkezli geniş bir alanı yöneten rakip cihatçı grupların IŞİD’e düşman oldukları farz ediliyor. Katı güvenlik önlemleri sayesinde bu kadar uzun hayatta kalmayı başarabilen Bağdadi’nin söz konusu bölgeyi son saklanma alanı olarak bu nedenle seçmiş olması muhtemel.

Bunca zamandır iyi bir şekilde saklanmış olmasına rağmen İslam Devleti’nin sembolü olarak kaldı ve bunca zaman boyunca t��m arama ve öldürme çabalarına rağmen hayatta kalması da IŞİD’in hâlâ onu güvende tutacak bir örgütlenmeye sahip olduğunu gösterdi. Ölümü, bu durumun artık mevzubahis olmadığının kanıtı fakat yine de IŞİD bir gerilla gücü gibi devam edebilir. Bu anlamda, ABD’nin Suriye sahasından kısmi çekilişi, Türk istilası ve Kürtlerin Şam ile bir çeşit ittifak kurmaya zorlanması ile artan kaos IŞİD’in işine yarayacaktır.

Bağdadi yaşamında olduğu gibi ölümünde de gizemli bir figür oldu çünkü IŞİD’in (bu adı almadan önce Irak El-Kaidesi ve Irak İslam Devleti olarak biliniyordu) 2011 sonrasında ortaya çıkışında onun tam olarak nasıl bir rol oynadığı asla tam olarak açık değildi.

Gerçek adı İbrahim Avvad İbrahim Ali el-Bedri el-Samarrai’ydi ve Bağdat’ın kuzeyinde 1971 yılında dindar bir Sünni Arap ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. 2004 yılında ABD güçleri tarafından tutuklanmıştı fakat önemli bir direniş figürü olarak görülmemiş ve 10 ay sonra serbest bırakılmıştı.

2010 yılında ABD’nin hava saldırısında selefinin ölmesi ile Irak İslam Devleti’nin lideri oldu. Bu sıralarda hareket, El-Kaide’nin her zaman güçlü olduğu Irak kırsalına ve çekirdek destekçilerinin bulunduğu Musul çevresine çekilmişti. Irak İslam Devleti 2004-2009 arasında ABD ve Irak güçleri ile giriştiği savaşta edindiği bol miktarda askeri deneyim ve pek çok düşmanını geride bırakan sağlamlığıyla dikkat çekti.

2011’deki Arap Baharı isyanları, özellikle Suriye’de, Bağdadi ve Irak İslam Devleti’ne Suriye hükümetinin ülkenin büyük bir kısmında kontrolü kaybetmesine paralel olarak bir genişleme fırsatı sundu. Bağdadi deneyimli militan ve askerlerini, para ve silahla birlikte bölgedeki isyancı örgütlenmeyi yönetmek için El-Nusra Cephesi’nin kurması için gönderdi; tabii en başta El-Nusra’nın Irak İslam Devleti’ne bağlılığı bir sır olarak saklandı.

İki örgüt arasındaki bağ, ancak 2013 yılında Bağdadi’nin Suriye’de başarılı bir şekilde otoritesini yaymayı başaran El-Nusra üzerinde ağırlık kurmaya çalıştığı zaman ortaya çıktı. El-Nusra’nın bir kısmı bu girişime karşı çıkınca Bağdadi, El-Nusra yöneticilerini görevden aldı, cihatçılar arasında bir iç savaş yürüttükten sonra El Kaide ile bağını kopardı ve Irak ve Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) kurdu.

Bağdadi, Irak’ta Sünnilerden gelen muhalefeti yok sayan ya da bastıran mezhepçi Şii hükümetinin Sünni Arap topluluğunu giderek dışlamasının yarattığı fırsatlar nedeniyle oldukça şanslıydı. Irak ordusu ve güvenlik güçleri aşırı yozlaşma ve yetkin komutanlarının elenmesi nedeniyle zayıflamıştı.

Yine de IŞİD Haziran 2014’te Musul’u ele geçirdiğinde ve Bağdadi kendisini yeni kurulan İslam Devleti’nin halifesi ilan ettiğinde dünya şaşkınlığa düşmüştü. Ardından Bağdat’ın kuzeyinde, Palmira’da, Şam’ın doğusunda ve Tikrit’te küçük bir direnişle karşılaşan IŞİD, Irak ve Suriye’de 100 gün aralıksız zafer kazanmıştı.

IŞİD savaşçıları devlet kurduğu ve Büyük Britanya’nın yüz ölçümüne eş değer bir alana genişlediğinde Şiileri ve Yezidileri katletti ve gaddarlıklarını video aracılığıyla dünyaya yaydı. Aşırı mezhepçilikleriyle birleşmiş vahşiliklerinin amacı rakiplerinin arasında korku yayma ve direnme iradelerini ortadan kaldırmaktı.

IŞİD’i desteklemeyen bütün herkese yönelen bu vahşi zalimlikleri El-Bağdadi’nin tipik bir kuralıydı: dünya aydınlık ve karanlık olarak ikiye ayrılmıştı ve yalnızca IŞİD aydınlığın tarafında duruyordu. Bu yaklaşım fanatik IŞİD savaşçılarını motive etmekte kalmıyor ayrıca IŞİD dışındaki herkesin yok edilmesi gereken şeytanlar olduğunu söylüyordu. Nihai olarak halife tüm dünyaya karşı -Suriye hükümeti ve Suriye muhalifleri, Rusya ve Amerika, Türkiye ve Suudi Arabistan’a karşı- savaştaydı. El-Bağdadi, IŞİD’i büyük ve beklenmeyen zaferlere taşımıştı fakat kendi yenilgisini de kesinleştirmişti.

Ağırlıklı olarak hafif piyadeden oluşan ve bombalı intihar saldırılarını yaygın bir şekilde kullanan silahlı güçleri iyi silahlandırılmış ve sayıca üstündü. 2014’te Irak’ta ve Suriye’deki ayrılıkçı Kürtler tarafsız kalmayı seçmiş olsa da IŞİD yine de onlara saldırdı. Bu saldırı ABD’yi savaşçı bir unsur olarak bölgeye getirdi ve IŞİD, ABD liderliğindeki koalisyonun hava saldırılarının hedefi oldu. IŞİD, son zaferlerini, Irak’ta Ramadi’yi ve Irak’ta Palmira’yı aldığı 2015 senesinde kazandı fakat bunun ardından halifelik, iki yıllık bir süre sonrasında daha büyük güçler tarafından yıpratılarak parçalandı.

Bağdadi’nin 2017’nin başlarında Musul’u kuşatan güçlere karşı yapılan sürpriz saldırı sonucunda kaçtığı düşünüldü fakat bulunduğu bölge hep belirsiz kaldı. Aynı yıl içinde Musul ve Rakka’nın uzun kuşatmaların ardından düşmesiyle IŞİD’in kesin askeri yenilgisi de yaşandı. Bağdadi nadiren de olsa ilham verici konuşmalar kayıt altına almaya devam etti, bu konuşmalar, Manchester’dan Colombo’ya kadar sivil hedeflere yönelik terör saldırılarının yapılmasını teşvik etse de halifeliğin çöküşü karşısında hiçbir çözüm sunmuyordu.

Birçok kez öldüğü ya da yaralandığı bildirilse de son olarak bu Nisan ayında bir video kaydıyla birlikte yeniden ortaya çıktı. IŞİD, 2011 ile 2014 arasındaki sıra dışı yeniden dirilişini tekrarlamak umuduyla gerilla pozisyonuna çekildi. Ancak IŞİD’in başarısının zirvesindeyken yarattığı korku, devletlerin ikinci bir sürprize daha razı olmayacakları anlamına geliyordu. IŞİD’in bu yıl içinde son toprak parçasını da kaybetmesinin ardından Bağdadi’nin takipçilerini koruyamayacağı ise kaçınılmaz görünüyordu.

[counterpunch.org’daki İngilizce orijinalinden Murat Kaplan tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]

Önceki İçerikEvo Morales’e karşı darbe benim gibi yerliler için ne anlama geliyor? – Nick Estes
Sonraki İçerikÇaresizliğin panzehiri isyandır