ANADOLU DEVRİMİNİN MUHTEVASI

devrim-jIy.jpg

ANADOLU DEVRİMİNİN MUHTEVASI

Ülkemizde egemen üretim tarzı kapitalizmdir. Lakin kapitalizm ülkemizde kendi öz dinamikleri ile gelişmediği için ve sanayi devrimi yapılamamasından ötürü geri ve çarpık kapitalizmdir. Kendine özgün bir yapısı vardır. Bu özgün yapının pratik ifadesi ise feodal kalıntıların sosyal yaşamda hala etkinliğini hissettirmesidir.

Ülkemizdeki kapitalizm kendi öz dinamiğinden yani ilkel sermaye birikiminden yoksun serbest, rekabetçi süreçleri yaşamadan kapitalist ekonomiyi kendi rasyonalitesi üzerinde temellendirmeden, doğrudan tekelci bir şekillenmeyle oluşmuştur. Bundan ötürüdür ki siyasal olarak iktidar olmak isteyen burjuvazi, kapitalizm öncesi tefeci bezirgân sermaye kesimleriyle zorunlu ittifak yapmak zorunda kalmıştır.

Şimdi bunları ifade ettiğimiz için kimi arkadaşlarımız şu soruyu soracaktır: Ülkemizde sanayi devrimi yani bunun siyasal karşılığı olarak Burjuva Demokratik Devrimi yapılmamışken kapitalizmin kurumsallaşması, toplumsal bir sistem haline gelmesi nasıl mümkün olabiliyor? Bu soruya verilecek yanıt gayet basittir. Kapitalizmin egemen bir sistem haline gelmesiyle kurumsallaşması aynı şey değildir. Bir ülkenin kapitalist olup olmadığını anlamak için ülke pazarına egemen olan üretim tarzına bakarız. Ülkemiz pazarına egemen olan üretim, kapitalist üretim tarzıdır. Ancak ülkemiz tam olarak kapitalisttir diye de kestirip atamayız. Kapitalizmin kurumsallaşması, örgütlülüğü ve etkinliğiyle paralel olarak gelişir. Ülkemiz tarihine bir bütün olarak bakarsak eğer, Osmanlıyı merkezi feodal bir yapı olarak tanımlarız. Lakin Osmanlı sadece feodal üretim tarzından ibaret değildir. Ticari kapitalizm, ev sanayisi, küçük atölyeler, dokumacılık, kunduracılık, camcılık vb. ordunun araç ve gereçlerini ve gemiciliği besleyen sanayisinin yanı sıra başka birçok kuruluşları da mevcuttur. Yani Osmanlı döneminde bile dahi bir ölçüde kapitalizmden bahsetmek mümkündür. Ayrıca emperyalizmin ihtiyaçları doğrultusunda yapılan İstanbul-Bağdat demir yolu hattı, feodal üretim tarzının içinde kapitalist üretim tarzının gelişmesine de katkısı olmuştur. Bu veriler bize gösteriyor ki Osmanlı döneminden başlayarak Anadolu coğrafyasında bir ölçüde kapitalizmden söz etmek mümkündür.

Birinci emperyalist paylaşım savaşından sonra Kemalist iktidar, ilkel sermaye birikimin farkındadır.  Dolayısıyla kimi reformlar ile Türk burjuvazisini palazlandırmıştır. Cumhuriyet sonrasında Anadolu’da gelişen kapitalist ilişkiler ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik çehresini bir hayli değiştirmiştir. İrili ufaklı yüzlerce fabrika kurulur. 1920’lerden itibaren tarıma dayalı sanayi ve acentecilik sistemi devlet eliyle geliştirilirken, 1945’lerden itibaren acentelik sistemi montaj sanayiye dönüşmüştür. 1950’lerden itibaren de kentlerde montaj sanayi gelişirken, köylerde de tarım belli bir ölçüde makinalaşmış ve tarım proletaryası oluşmuştur. İleriki yıllarda ise ağır sanayi kuruluşları kurularak kapitalist üretim tarzının egemenliği ilan edilmiştir.

Marksist sınıf teorisine göre değerlendirildiğinde ülkemizde proletaryanın azınlıkta olması, ülkemizdeki ücretli çalışan kesimin çok büyük oranının küçük burjuva kesime dâhil olması, burjuvazinin kendi devrimini tamamlayamaması ve bunun neticesinde bize havale ettiği demokratik görevlerin varlığı ve sömürge bir ülke olmamızdan kaynaklı Anadolu devrimi, demokratik bir evreden geçmek zorundadır.  

                                                                                                              OKAN DUMAN

                                                                                                              TEKİRDAĞ 1 NO’LU F TİPİ HAPİSHANESİ

                                                                                                              1 KASIM 2015

Önceki İçerikHOL HAMLESİ SÜRÜYOR ÇETELER TEMİZLENİYOR
Sonraki İçerikKocaeli’de genç kadın öz savunmayla tecavüzcüyü öldürdü