Aldar Xelîl 2018’de Suriye’de yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirdi

 

Aldar Xelîl 2018’de Suriye’de yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirdi

Aldar Xelîl 2018’de başta Kuzey Suriye olmak üzere Suriye’de yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirdi. Xelîl Efrîn’in işgali, Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal tehditleri, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı ve Suriye’ye yönelik uluslararası planlara ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Diploması Komitesi Sorumlusu Aldar Xelîl, 2018’de Suriye ve Kuzey Suriye’de yaşanan siyasi gelişmelere ilişkin ANHA’nın sorularını yanıtladı.

Efrîn’in işgaline ilişkin değerlendirmelerde bulunan Xelîl, “2018 yılı, Türk devleti ve çeteleri tarafından vahşice işgal edilen Efrîn acısıyla başladı. Efrîn, Rojava ve tüm Kuzey Suriye’ye savaş ilanıydı. Efrîn’in barış ve demokrasi örneği, Suriye’nin en güvenli bölgesi olduğu, demokratik ulus temelinde ortak yaşamın vücut bulduğu demokratik bir sistemi olduğu biliniyor. Bu nedenle Suriye’nin her yerinden göçmenler buraya geliyordu. Öyle ki göçmen sayısı, buralıların sayısını geçmişti.

Türk devlet işgalciliği bu demokrasi örneğin korktu. Zaten Türkiye ve tüm hegemon sistemler halkın kendisini yönettiği böyle bir sistemi istemezdi. Türkiye Efrîn dönük bu saldırısıyla aslında Kuzey Suriye’deki demokratik projeyi tümden yok etmek istedi. Bu yüzden de toplumda karmaşa yaratmak için çete gruplarını kullandı.

Efrîn işgali Türkiye-Rusya pazarlığı ve ABD’nin onayıyla oldu

Rusya Türkiye’nin bu amacını kullandı ve Efrîn konusundan faydalanarak, Türkiye ile ticaret anlaşmaları yaptı. Bu anlaşmalarda silah satımı, Rusya’dan Avrupa’ya Türkiye üzeri gaz boru hattının açılması, Türkiye’nin limanlarını Rus gemilerine açması, Türkiye’nin Rusya ve Çeçenistan’daki İslami grupların Putin karşıtlığının önüne geçmesi vardı. Ayrıca Suriye ile bağlantılı kimi anlaşmalar da oldu; Türkiye rejime karşı olmayacak, Erdoğan ve rejim ilişkileri eskisine dönecek ve Kuzey Suriye’deki demokratik proje Türkiye eliyle yok edilecekti.

Amerika ve Uluslararası Koalisyon da bu pazarlığa karşı sessiz kaldı. Çünkü Amerika, Rusya’nın Fırat’ın batısındaki hakimiyetine razı değildi ve Türkiye Rusya ile anlaşınca Amerika sessiz kaldı. NATO’daki müttefiklerinin bölgede Rusya’nın yanında olmasını istedi. Ne de olsa Türkiye stratejik ortaktı ve Fırat’ın batısının, Efrîn’in işgalini sorun olarak görmediler. Rusya’nın kandırıldığını söyleyebiliriz. Çünkü Rusya, Amerika’nın Türkiye ile ilişkilerini koruyabileceğini düşünmüyordu. Ama onların stratejik ortak olduğunu, ilişkilerinin Rusya ve Türkiye gibi dönemsel olmadığını unutmuştu.

Efrîn direnişi tarihiydi ve özgürleştirilinceye dek de sürecek

Komplo ve anlaşmalara karşı Efrîn’de büyük bir direniş gerçekleşti. İlk aşamada ileri teknolojik silahlara, Türkiye’nin savaş uçaklarına ve bölgeyi çembere alan Rusya ile rejimin desteğine rağmen direniş 58 gün sürdü. Bu direnişin şehitlerini saygıyla anıyoruz. Onlar onurun, kahramanlık ve fedakarlığın sembolüdürler ve direnişleri tarihe yazılacaktır.”

Özerk Yönetimin ilanı komplolara karşı önemli bir adımdı

Aldar Xelîl, Kuzey Suriye yönetiminin oluşturulmasının Efrîn işgalinden önce başladığını hatırlatarak, programda 3 aşamalı seçimin yapılması olduğunu, ancak Efrîn’e saldırılar nedeniyle seçimlerin durduğunu ve sadece 2 seçimin gerçekleştiğini kaydetti. Devrim kazanımlarının devamı için tekrar yönetim oluşturma çalışmalarının başladığını söyleyen Xelîl, düşman saldırıları ve planlarının devrim yürüyüşünü, demokratik ve özgür toplum inşasını engelleyemeyeceğini belirtti ve askeri direnişin yanında siyasi ve örgütlenme mücadelelerinin de sürdüğünü kaydetti. Bu bağlamda özgürleştirilen alanların örgütlenmesi gerektiğini dile getiren Xelîl, bu alanlarda kurum ve örgütlenme eksikliğinin giderilmesi için yönetiminin oluşturulmasının bir gereklilik olduğunu söyledi.

Krizin çözümü için Suriye içi görüşmeler

Suriye içi diyalog toplantılarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Xelîl, bu toplantıların Suriye’deki hiçbir bileşenin göz ardı edilmeden bir çözümü esas alan Kuzey Suriye’nin ana projelerinden biri olduğunu söyledi ve sözlerini şu şekilde sürdürdü: “MSD, iç muhalefet ve Şam ile görüşme yolunu açtı. Ancak maalesef o dönem Suriye rejimi bu konuda gözle görülür bir adım atmadı. Her iki diyalog çalıştayında Kuzey Suriye’nin projesinin kalıcı bir çözüm ve Suriye birliğini amaçladığı, tüm Suriye bileşenlerinin temsil edildiği bir çözüm arandığı vurgulandı.”

TEV-DEM ortak Kürt tutum oluşturmada önemli adımlar attı

TEV-DEM’in 2018’deki çalışmalarına dikkat çeken Xelîl, TEV-DEM’in toplumsal örgütlenme alanında büyük adımlar attığını ve Kürt birliği alanında kutsal bir görev üstlendiğini belirtti. Xelîl, TEV-DEM’in Kürt partilerini birbirine yakınlaştırdığını, Kuzey Suriye Demokratik Özerk Yönetim’i bünyesinde bir araya getirdiğini kaydederek bu partilerin birçoğunun Kuzey Suriye’deki projelerde katılım sergilediğini aktardı.

Halkının düşmanlarının yanında yer alan partiler bu siyasetlerinden dönmelidir

Aldar Xelîl devamla şu değerlendirmelerde bulundu: “Bazı partiler başka bir yolu seçerek, Türkiye’ye bağlı gruplar içerisinde yer aldı. Bu partilerin TEV-DEM tarafından göz ardı edildiği ya da ilişki kurmadığı tarafsız partiler oldukları söylenemez. İşin özünde bunlar halkımıza karşı olan güçlerdir. Mesela, Türkiye’nin amacı ortadır, o da her yerde Kürtleri yok etmektir. Türkiye’nin oluşturduğu koalisyon bizi düşman olarak görüyor, Türkiye bu koalisyon adına Efrîn’i işgal etti ve bu parti de koalisyonun resmi olarak üyesidir. Peki bunlarla Kürtlük temelinde nasıl görüşelim. Kendi kararları onların elinde değil, Türkiye’nin ve koalisyonun komutası altındadırlar. Nasıl hem düşmanın yanında yer alıp hem de diğer yanda olabilirler? Bu konuda bu parti tarafını seçmelidir. Onlar Kürtlere ve Rojava-Kuzey Suriye projesine karşı olan Türkiye ile koalisyonun tarafını seçmişlerdir.”

Suriye’ye müdahale eden uluslararası güçler krizin sona ermesini istemiyor

Uluslararası güçlerin Suriye ve bölgeye yönelik siyasetine ilişkin ise Xelîl şunları söyledi: “Dünya güçleri ve BM eğer Suriye krizinin çözümünü istiyor olsalardı, bir günde bunu yapabilirlerdi. Dikkat edersek, şimdiye dek Suriye’de barış için onlardan hiç ses çıkmadı, aksine bu topraklarda Üçüncü Dünya Savaşı yürüttüklerini görüyoruz. Durumun sakinleşeceğini gördükleri anda başka bir sorun çıkarıp karmaşa yaratıyorlar ve Suriye krizinin ömrünü uzatıyorlar. Amaçları sorunlarını halkımız üzerinden çözmek ve diğer yandan da bölgenin kaynakları üzerinden kendilerini yaşatmak. Bu nedenle Amerika, Rusya ve Avrupa devletlerinin gerçeklere gözlerini kapadıklarını ve insan haklarını, meşru talepleri görmezden geldiklerini görüyoruz. Onlar için öncelikli olan kendi çıkarlarıdır. Bu nedenle de Suriye krizinde köklü çözüm istemediklerini, Suriye’ye bir çare geliştirmediklerini görmeliyiz. Eğer Suriye’nin kaderini onların eline bırakırsak kriz sonuna kadar devam eder.”

Suriye’den çekilme kararı ne Trump’ın ne de Erdoğan’ın istediğidir; küresel karar merkezlerinin kararıdır

ABD’nin Suriye’den çekilme kararına ilişkin ise Xelîl şunları söyledi: “Trump’ın açıkladığı bu son kararı sadece Trump vermedi. Bu karar bilinçli bir şekilde, küresel karar merkezleri tarafından alındı ve Trump sadece onların sözcülüğünü yaptı. Dediğimiz gibi, amaçları siyasi ve ekonomik çıkarları için Suriye krizinin ömrünü ve savaşı uzatmaktır.

Amerika ve dünya güçleri bölgede siyasetlerini hayata geçirmek için Erdoğan’ın Kürt fobisinden yararlanmak istedi.

Erdoğan’ın bu kararda bir etkisi yok, Amerika anlaşma olmaması durumunda Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye girmesi durumunda eski planlarının hepsinin boşa çıkacağını biliyor. Amerika DAİŞ’in yok edilmesi, İran’ın bölgeden çıkarılması için Suriye’ye geldiğini söylüyor. Eğer plansız bir şekilde çıkar ve Türkiye’ye bırakırsa, bu İran’ın Suriye’de güçleneceği ve İsrail’e tehditlerinin artacağı anlamına geliyor. Sonuç olarak da bölge Rusya kontrolüne geçer. Ayrıca DAİŞ, hala Suriye’de bitmiş değil, Türkiye’nin gelişi DAİŞ’i canlandıracaktır. Unutmayalım ki Kuzey Suriye’de binlerce DAİŞ’li tutuklu var. Eğer Türkiye bu bölgelere saldırırsa, bu tutuklulara ne olur? Erdoğan bir diktatörüdür ve eğer bırakılırsa Misakı Milli’yi hayata geçirir ve Suriye ile Irak topraklarını işgal eder. Tüm bölgede yeni bir kriz yaratır. Dünya güçleri de bölgemizde demokratik bir sistemin inşasını ve barışı istemiyor anlamına gelir ki, Türkiye ve diğer güçleri de bölge halklarının güvenliği ve yaşamı üzerinden kendi çıkarlarına göre hareket eder.”

Dünya kamuoyunun Türkiye’nin tehditlerine karşı çıkması için çok sebep var

Efrîn ile Fırat’ın doğusu arasında çok fark olduğunu söyleyen Xelîl, bu farklılıkların kamuoyuna etkisi olduğunu ve bazı devletlerin de QSD’ye desteklerini sürdürerek, ABD’nin çekilme kararına tepki gösterdiklerini belirtti ve sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Efrîn bölgesi ve hava sahası Rusya denetimindeydi. Fırat’ın doğusu ise uluslararası koalisyonun denetimindedir. Fırat’ın doğusu geniş bir bölge, birçok bileşen ve halk yaşıyor, nüfusunun çoğu Kürt olan Efrîn gibi değil. Fırat’ın doğusunda birçok diplomatik hareketlilik de yaşandı. Efrîn kuşatılmış durumda olduğu için heyetlerin oraya gitmesinin ve durumu yakından izlemesinin imkanı yoktu. Ancak Suriye’nin doğusu açıktı ve birçok heyet bölgeyi ziyaret ederek durumu yakından takip etti, bölgedeki huzur, barış ve ortak yaşamı gördü. Ayrıca QSD’nin özgürleştirdiği bölgeler de Fırat’ın doğusundaydı. Burada da DAİŞ’in binlerce tutuklusu var, bu da kaçmaları ya da bırakılmaları durumunda tüm dünya için tehlike oluşturuyor. Dünya bütün bunları görüyor, QSD bu bölgeyi ve bölge halkını kurtardı. Herkesin teşekkür etmesi ve destek olması gerekirken, aksine ABD bu şekilde yapıyor diyorlar. Bu nedenle de dünyanın tutumu daha çok QSD ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nden yana oldu.

Efrîn için diplomatik alanda eksik kaldık

Efrîn konusunda özeleştiri yapan Xelîl, “Efrîn’e saldırı öncesi siyasi ve diplomatik alanda eksik kaldık, gerektiği gibi olmadı. Bunun nedeni de Rusya o dönem Türkiye’nin Efrîn’e saldırısına izin vermeyeceğini söylüyordu. Son ana kadar da Efrîn’deki askeri üsleri bıraktılar, saldırıya çok az kala güçlerini çektiler. Artık diplomatik hareket için imkan kalmamıştı. Kuzey ve Doğu Suriye’ye tehditlerde Amerika tutumunu erken ortaya koydu, geniş siyasi ve diplomatik hareketlerimiz için imkan var ve bu hareketlilik tüm kamuoyunu da etkiledi.”

Halk Türkiye’nin işgal tehditlerine tavrını göstermeli

Başta Kuzey Suriye olmak üzere tüm Suriye halkının Türk devletinin işgal tehditlerine karşı birlik olması gerektiğini söyleyen Xelîl, “Suriye halkı Türkiye’nin tehditlerinin bir kesime ya da bir partiye yönelik olmadığını bilmelidir. Tüm Suriye’ye ve bileşenlerine karşıdır. Öncelikli amaçları Suriye topraklarını ve halkını parçalamak, Suriye’yi Türkiye’ye katmaktır. Bu nedenle Suriye halkları tehditlere karşı durmalı, sorumluluklarını yerin getirmelidir. Topraklarımızın işgalini ve katliamların önüne geçmek için askeri ve siyasi direnişleri her şekilde yapmalı, seferberliğin gereklerini yerine getirmeliyiz.”

Düşmanın tanklarıyla halkını öldürenler haindir

Tüm Suriye halklarına, Türkiye destek Suriye muhalefetine karşı çağrıda bulunan Aldar Xelîl, bunların desteğini düşmandan aldığını, düşmanın tanklarıyla ülkesinin topraklarını işgal ettiğini, halkını katlettiğini söyledi. Xelîl, bunların ancak ‘hain’ sıfatının söylenebileceğini dile getirdi.

Aldar Xelîl konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Halkımız bilsin ki özgürlük ve onurun bedeli ağırdır. Özgürlüğü için mücadele edenler bunlara hazır olmalıdır. Halklar, büyük fedakarlıklar ve yüksek irade ile özgürlüğünü kazanır.”

01 Ocak 2019

ANHA  

Önceki İçerikCumartesi Anneleri, ‘yasaklı’ Galatasaray Meydanı’na karanfil bıraktı
Sonraki İçerikKuzey ve Doğu Suriyeli kadınların zafer yılı