68 Başkaldırısının 50´linci yılından; Geçmişten geleceğe, tarihten yarına yürüyoruz

 

Yaşanmış tarihin, tarih sayfalarından silinmek isten­diği, güncelin tersyüz edilerek sunulduğu, söz hakkının fazlasıyla emek­çilerin elinden alındığı bir dönemden geçiyoruz. Aynı zamanda bunu altüst etme, tarihin yolunda ilerleyenlerin isyan denmelerine tanık oluyoruz.

Bundan elli yıl önce dünyada başlayan sosyal kaynama dip dalgaya dönüşüp Fransa’da tutuşan kıvılcım dünyayı sardı. 68 kuşağı baskıcı ideolojilere ve ekonomik adaletsizliğe, savaş ve işgallere karşı bir başkaldırıydı. Fransız sömürgeciliği Cezayir kurtuluş mücadelesi, ABD de ırkçılığa, Vietnam savaşına karşı, sömürge ve yeni sömürge ülkelerde halkların bağımsızlık, sömürgeciliğe ve faşizme karşı isyanıydı. Öğrencilerin isyanına işçi sınıfının grev ve desteğiyle doruğa çıktı.

Devrimci yaşantımız gereği, en sık kullandığımız kavramların başında “mücadele” ve “savaş” sözcükleri gelmektedir. Kuşkusuz bizi ilgilendiren, dev­rimci bir sınıf mücadelesi perspektifi ve bunun somutladığı “siyasal savaş” tır. Siyasal savaşın, iktidar perspektifini ve bunun gerektirdiği -askeri, siyasi, ide­olojik, ekonomik-demokratik- tüm boyutlarını içermektir. Her ne kadar Avrupa merkezli bu isyan ve başkaldırıda sistemi değiştirecek bir perspektif olmasa da, o süreçte Avrupa merkezli emperyalist kapitalist sistem bu isyanı ekonomik ve sosyal haklarda bir kısmı tavizler vererek atlatabildi. O günkü koşullarda doğu bloğunun varlığı karşısında emperyalist- kapitalist sistem sosyal devlet yönünü öne çıkarmak zorunda kalmıştı. Ama sömürge ve yarı sömürge ülkelerdeyse adeta tarihin onunu açan, tarihi değiştiren bir işleve sahip oldu.

O günkü koşularda dünya komünist hareketinin içinde bulunduğu kiriz, parçalanmışlık, Sovyetlerdeki geriye dönüş ve revizyonizmin “barış içinde bir arada yaşama” teorisi dünya işçi sınıfının mücadelesinde ortaya çıkardığı sapma ve uzlaşmacılığı yerle bir ediyordu. Kuşkusuz ki bu birikime Çin kültür devrimi, Vietnam, Küba devriminin yarattığı hava ve moral sütunluğunun tartışılmaz bir motivasyonu ve yol göstericiliği önemli bir faktördü. Latin Amerika’dan Afrika’ya, Afrika’dan Asya’ya ve ülkemizde bu başkaldırı yeni bir çağın ve mücadele kapısının açılmasını yaratmıştır. Bugün bizler işte o gün o kapıyı açanların ardılları olarak yürüyoruz.

Yaşanan bu büyük başkaldırı ortaya çok zengin mücadele deneyimleri çıkardı. Bu zengin deney ve enerjiye cevap olacak ideolojik-siyasal yeni arayışlar ve cevaplarda üretti, Avrupa merkezli daha çok küçük burjuva aydın gençliğin başını çektiği, emperyalist savaşlar, işgaller, sosyal adaletsizliğin ortaya çıkardığı dehşet karşısında ki eylemlikler sınıf temelinden gelişme yerine küçük burjuva ve gençliğin “savaşma seviş” sloganıyla simgeleşerek sınıf savaşı ekseninde kaydı. Ama Avrupa merkezi dışında kalan ülkelerde patlayan ulusal, sosyal kurtuluş mücadeleleri bu çelişki ve başkaldırıyı aday yapılar ve yönelimler boy gösterdi. Ülkemizde yılların revizyonist, reformist Komünist Partisi (TKP) ve Kemalizm’in kuyruğuna takılarak ezilen halklar, ulusları, emekçileri yok sayan rastlaşmış yapıyı yerle bir eden 71 devrimci çıkışının açtığı yolda yürüyoruz.

Bu­gün ne 68 ne 71’den, ne de 71-80’li, 90-2000 yıllarından kopartılıp, kimilerinin yaptığı gibi birbirinden kopuk ayrı olarak ele alınamaz. Hele 68-75-80 kuşağı “yok oldu” diyenlerin tarihi ve mücadelenin tarihle bağından hiçbir şey anlamadıkları anlamına gelir.

Bugün Arap baharı, Gezi ve Fransa da sarı yelekliler vb bir çağ döneminin daha ön adımları tıpkı 1871 Komün ayaklanması, Ekimlerden Çin kültür devrimi, Vietnam’a ve Küba’yla süren zincir gibi. Bugün bizler açısından adeta zamanla yarışmak gerekiyor. Devrimci süreci yönlendirmek için hızla ve cüretle ileri atılmak zorundayız. Kuşkusuz her dev­rimci örgütlenme, kendi nesnel ve öznel koşullarında mücadele içinde kendi evrimini tamamlamak zorundadır. Devrimci mücade­lenin faşist saldırı, savaş, baskı terör sürecin temel halkasını teşkil ettiği koşullarda, bu evrimi gerçekleştir­mek hayatın dayattığı görevdir.

“…tarih, her kuşağın sırasıyla nöbet değişmesinden başka bir şey değildir; bu kuşakların her biri, tüm önceki kuşaklardan kalan gerçeklerden, kapital ve üretim güçlerinden yararlanır. Belirli kuşak, bu sayede, bir yandan eski kuşaklardan miras kalan eylemi tamamıyla değişik koşullar içinde sürdürür, öte yandan, tamamıyla değişen gerçekliğe dayanarak, eski koşulları değiştirir.” (Marks, Alman İdeolojisi, aktaran Aforizmalar, S. 21)

Bugün beyaz yakalılar orta sınıf değerlendirmelerle bu başkaldırıları küçümsemek, işçi sınıfı yok vb değerlendirmelere dikkat etmek gerekiyor. Evet, o günkü koşullarda (68) Avrupa merkezli öğrenci ve orta sınıfın sınıf atlama, kariyer sahibi olma koşulları daha genişti. Bugünse ağırlıklı olarak okumuş, üniversite mezunu işçi oluyorlar, sınıf atlama, kariyer yapma olanakları daha sınırlıdır. Dün 68 bugün doğal olarak kendi özgün koşulları içinde kendine özgü yanlarıyla gelişiyor. Marks’ında ifade ettiği gibi, dünün kömürcülerin devamcıları bugün Paris sokaklarında 1871 de yarım kalanı tamamlamaya geldik sloganlarına iyi kulak vermek gerekir.

Şemdin Şimşir

18 Aralık 2018

Önceki İçerikÖzgürlük savaşçıları gerillaya gaz maskesi kampanyası / Gasmasken für die Guerilla
Sonraki İçerikŞahoz Hesen: Tehditler Suriye halklarının geleceğine dönüktür