31 Mart 2006 Cûdî Şehitlerini Unutmadık, Unutturmayacağız !!!

 

Yıldız Demirdağ (Nursel Şimşir) – Bölük Komutanı

1974 İstanbul / 31 Mart Botan-Cûdî

 

Devrimci olmak zordur, zor olduğu kadarda onurludur. Her koşulda mücadeleyi özümsemek onu yaşam tarzı haline getirmek, her koşulda düşmana karşı mücadelede, tereddütsüz olmaktır. Gerektiğinde silah elde savaşmak, gerektiğinde kendini feda etmek, gerektiğinde bedenini ölüme yatırıp direnmektir. Yani cezaevlerinde, işkence tezgâhlarında, sokaklarda, meydanlarda, dağlarda ve her yerde faşizme karşı direnmektir. Bundandır ki devrimcilerin, ezilen halkların, başka bir dünya mümkündür diyenlerin tarihi de katliamlara, soykırımlara, sindirme ve yıldırma politikalarına karşı destansı direnişlerle doludur. İşte 30. 03. 2006 Cudi şehitleri ve onların komutanı Yıldız ve yoldaşları.

Kendilerinden önceki özgürlük savaşçılarının iz sürücüleri olarak, devraldıkları bayrağı 8 daha da yükseklere dikerek, o destansı yürüyüşte bayrağı onurla kendilerinden sonrakilere devrettiler. Yıldız, bir özgürlük sevdalısıydı. Büyük küçük iş ayrımı yapmayan, aldılığı her görevi başarıyla yerine getiren biriydi. Gün geldi sokaklarda militan, gün geldi elde mikrofon röportajda, gün geldi aile çalışmalarında, gün geldi TV de bir spiker ve özgür Kürdistan dağlarında bir gerilla, komutan oldu. Tereddütsüz netti, gelişmeye açık, yeniye aç, öğrenmeye ve değiştirmeye sevdalıydı. Aldığı sorumluğun bilincinde ve onu en iyi bir biçimde yerine getirmek için tüm enerjisini sarf ederdi. Nitekim sonsuzluğa giderkende sorumlu olduğu birliğini düş- man kuşatmasından kurtarmak için tereddütsüz kendini öne atmaktan çekinmeyerek yaşamıyla bunu bir kez daha gösterdi… Direnişleri karşısında çaresiz kalan düşman onları teslim alamayacağını iyi biliyordu. Bunun içindir ki onların iradeleri karşısında çaresizliğini savaş  kurallarını hiçe sayarak, kimyasal silah kullanarak onları katleden TC ordusu, bölgeye giriş çıkış yasakları koyarak, ailelerin naaşlarını almalarına dahi tahammül edemedi. Özgürlük mücadelesinde yüzlerce kayıp, faili meçhul gibi Yıldız ve Yoldaşlarının da mezarları hala bilinmemektedir. İşte bu mücadelenin hakikate dönüşen çizgisini Şengel’de, Rabia’da, Kobane’de, Celawla’de, Maxmur’da ve de Rojava’nın tüm cephelerinde, Özgür Kürdistan ve Özgür Halk gerçekliği için nasıl kahramanlık efsaneleri yarattığını, yaşanan bu gerçeklikler karşısında kör, sağır ve lal olanlar da artık görüyor, duyuyor ve de dile getirmek zorunda kalıyorlarsa, bu fedahi ruh ve onun içselleştirilmesinin sonucudur. Eğer bugün halän direnişten vazgeçilmiyorsa, burada rol oynayan en temel husus, kesinlikle bütün direnişçilerin ve özellikle de direniş şehitlerinin anısına gösterilen bağlılıktır. Bu bağlılığın gereklerini yerine getirmek, mücadelenin ve onun militanlarının temel var oluş gerekçesidir. Kürdistan özgürlük hareketinin coğrafyada ve dünyada yaratığı etki ve moral bir yana, asıl olarak Coğrafiya kadınlarının kaybolmaya yüz tutan tarihi, Kadın Özgürlük Hareketi ve Halkının yaratmış olduğu direniş  ruhuyla yeniden alevlendi. İdeolojik olduğu kadar güncel olarak datoplumu etkisialtınaalan, özgürlük kimliği olarak somutlaşan Kadın Özgürlük Hareketi, son derece sarsıcı gelişmelere yol açtı. Ortadoğu’nun bin yıllardır kurumsallaşmış geriliğinin altına konulmuş sosyal dinamit, kapitalist modernite maskesini düşüren alternatif öncü ve dinamik bir güce dönüştü. Kadın savunma birlikleri son bir yıldır özellikle Kobane, Şengal direnişiyle dünyanın dikkatini çekti. DAİŞ  çetelerine karşı kahramanca savaşan kadın savunma birliklerinin, felsefik ve siyasi temelini anlamadan bu direnişin yeterince anlaşılması mümkün değildir. DAİŞ  şahsında somutlaşan gerici erkek egemen ideolojinin, kadın vetopluma karşı saldırganlığına karşı bu direnişin kendiliğinden organize olduğunu sanmak, durumu hafifealmak olur. Bu direnişi ortayaçıkaran ilkeler, özgürlük ideolojisi, kadın partileşmesi, sosyal çalışmalar ve 10 akademik eğitimdir. Böyle bir bütünsellik içinde meşru savunma gücü olarak, kadın savunma birliklerinin örgütlenmesi ve harekete geçmesi sağlandı. Böylesi bir süreçte bu mücadelenin bir neferi, yö- neticisi ve emek katan bir kadın olarak Yıldız’ın ansını yaşatmak, onu geleceğe taşımak anlamlı ve önemlidir. Bu çalışma, Yıldız’ın yaşamını gelecek kuşaklara aktarmak, onu hem mücadelede hem deyaşamda kalıcılaştırmak, anlaşılır kılmak açısından mütevazi bir çabadır…   Çünkü onlar, ateşin, savaşın ve ihtilalin çocuklaraydılar. Onlar halklarımızın onuru, kavgası, isyanıydılar. Halkımızın sesi, sözü oldular. Söz onurdur ve onların sözleri de bizlerin onurdur, onu asla çiğnetmeyeceğiz…

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki İçerikKIZILDERE SON DEĞİL, SAVAŞ SÜRÜYOR !!!
Sonraki İçerikKızıldere, Halkların Birleşik Devrim Hareketiyle Yaşıyor-Savaşıyor!