2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas‘ta Madımak Otelinde faşist TC devleti tarafından yakılarak katledilen 37 canımızı unutmadık unutturmayacağız…
Yaşadığımız topraklarda ezilen, yok sayılan halklar açısından her zaman katliam, göz yaşı acının yaşandığı yer oldu. Özellikle Cumhuriyetin kuruluşu ve tekçilik üzerine şekillenmesi bu acı ve katliamların çoğaltarak günümüze kadar getirdi ve bugün de devam etmektedir. Bu topraklar ve topraklarda yaşayan haklar, azınlıklar, bireyler, kadınların kolay kolay atlatamayacağı travmalara sahne oldu, oluyor.
Bu topraklarda Alevi halkımız hep dışlanan ve sistem her sıkıştığında dikkatleri başka yöne çekmek, ya da baskı terör yasalarını uygulayabilmek için Aleviler üzerinde katliamlar düzenledi. Başkaldırı ve isyanlarla birlikte Dersim, Sivas, Maraş, Çorum, Erzincan, Gazi vb katliamların altında yatan asıl neden hep bu oldu. Bir yandan Cumhuriyetin gerçek sahipleri söylemiyle Alevi halkımızı bu Cumhuriyetin kurucu partisi olan CHP oy deposu haline getirirken, diger yandan hep bu katliamlarda CHP sessiz kalmış, ya da yasak savunmayla bunun tetikçilerini koruma kolama pozisyonunda olmuştur. Çünkü tüm katliam ve politikaların ortağı ve sitemin sahibidir.
2 Temmuz 1993, bir vahşet ve katliam tarihi olarak hafızalara kazındı. O gün, Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için Sivas’a giden aydın ve sanatçılardan 37 canımızın kaldıkları otelin yakılması sonucu katledildi. Şeriatçı faşist güruhunun bu saldırısına seyirci kalan devlet ve onun kolluk kuvvetleri adeta saldırganların katliamı daha rahat düzenlemeleri için onlara kol kanat gerdi. Sivas Katliamı sırasında iktidarda olan DYP-SHP koalisyonunun başbakanı Tansu Çiller, yaptığı açıklamada bunu çok net ortaya koyuyordu, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyerek katliamı sahipleniyordu.
1993 yılında Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal etkinliklerini bahane ederek Alevi halkımıza yönelik gerçekleştirilen vahşice katliamın mimarları, uygulayıcıları bugün bu faşist devletin en üst kademelerinden görevlendirilerek ödüllendirilmiştir. Bu da yetmezmiş gibi, içinde onlarca aydın ve sanatçının diri diri yakıldığı otel önce et lokantası sonra da göstermelik bir köşeye anıt yapılarak tepkiler yok edilmeye, Sivas vahşetini unutulmaya çalışılmıştır.
Dün olduğu gibi bugün de bu sitem kafatasçı, şoven, tekçilik üzerine inşa edilişini sürdürüyor. Kuruluşundan beri sürdürdüğü yok etme, sindirme, asimile etme, teslim alma politikasından vazgeçmesi mümkünde değildir. Tam tersi bugün özellikle Kürt halkı şahsında bunu ülke toprakları dışına taşıyarak daha da geliştirmiştir. Bunun içindir ki, katliamların hesabını sorma ve halkların bunca acı, kan, göz yaşı döktüğü bu topraklarda özgürce yaşamanın biricik yolu birlikte mücadele ve devrimdir, ancak devrimle tüm bunlar son bulur ve bu toraklarda yeni özgür eşit bir yaşam kurulabilinir.
Dün Rumlar, Ermeniler, Süryaniler Aleviler ve Kürtler yok etme, inkâr ve soykırım bu sitemin temelini oluşturmaktadır. Pir Sultan Abdal’ın deyişindeki gibi; ‘’Gelin canlar bir olalım/münkire kılıç çalalım/Yoksulun hakkın alalım’’ birlik olduğumuzda, savaştığımızda mücadele ettiğimizde kazanırız. Bizler bir olup savaşmasak, mücadele etmesek, bu katil devlet karşısında baştan kaybetmiş, yeni katliamların birbirini izlemesi demektir. Bunun içindir ki, faşizmin her türden saldırısı karşısında direnerek, birleşerek, savaşarak hep birlikte kazanacağız. Bunun içindir ki, birleşmek ve bu faşist tekçi sistemi yok etmekle ancak bu katliamların hesabı sorulur ve eşit özgür yaşam inşa edilebilinir. Bunun içindir ki tek kurtuluş ve çözüm vardır, o da devrimdir.
2 Temmuz Sivas şehitleri ölümsüzdür!
Katliam, soykırım, asimilasyona ve inkara karşı Tek Yol Devrim
1 Temmuz 2019