14 Temmuz Devrim Manifestosu, Savaş ve Direniş Çağrısıdır…

14 Temmuz Devrim Manifestosu, Savaş ve Direniş Çağrısıdır…

12 Eylül 1980 ‘de Kenan Evren öncülüğündeki ordu yönetime el koymuştu. Sokak ortasında bitmek bilmeyen infazlar, gözaltılar, gözaltında kaybetmeler, baskı, işkence, teslim alma, ihanet. Metris, Mamak, Diyarbakır ve diğer zindanlar…

Ordunun darbe gerçekleştireceğini ön gören ve bu nedenle Bekaa vadisine çekilen Kürdistan Devrimcileri. Darbeyi ön göremeyen  bu nedenle de 12 Eylül faşist cuntasının postalları altında ezilen Türkiye Devrimci hareketi.

Faşist cunta sokak ortalarında infazlar, gözaltında kaybetmeler gerçekleştiriyordu. Zindanlarda baskı, işkence ile sindirerek teslim almak istiyordu. Ancak faşizm saldırdıkça Türkiyeli ve Kürdistanlı Devrimciler direniyordu.

Faşist cunta sınır tanımıyor gerek sokaklarda gerekse zindanlarda ihaneti ve teslimiyeti dayatıyordu. Ancak bu dayatmalara karşı Metris, Mamak, Diyarbakır ve diğer zindanlar direnişlere sahne oluyordu.

İnsanlık onurunun ayaklar altına alındığı Diyarbakır zindan karanlığından ilk cevap PKK merkez komite üyesi Mazlum Doğan ‘dan geldi. Mazlum Doğan 1982 yılında 20 Mart ‘ı 21 ‘e bağlayan gece “ Teslimiyet İhanete, Direniş Zafere Götürür… “ diyerek 3 çöp kibrit ile bedenini ateşe vererek Newrozu selamladı ve karanlığı aydınlatan kızıl bir meşale oldu.

Diyarbakır zindan karanlığında kızıl bir meşale olan Mazlum Doğan ‘ı, Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Eşref Anyık takip etti. Dörtler de yine 1982 yılında 18 Mayıs gecesi ihanet ve teslimiyet dayatmalarına karşı Diyarbakır zindan karanlığında bedenlerini ateşe vererek ve ateşle sevişerek devrimci bir cevap verdi.

1982 yılı faşist cuntanın baskı, işkence, infaz, gözaltında kaybetme, teslimiyet ve ihanet dayatmalarını yoğunlaştırdığı ancak bir o kadar da can evinden vurulduğu bir yıl oldu. Yine 1982 yılıydı. Diyarbakır zindan karanlığı tarihte eşi benzeri görülmemiş bir direnişe daha tanıklık edecekti.

Bu kez bayraklaşma sırası M. Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek ‘te idi. 14 Temmuz ‘da mahkeme heyeti yerini alır. İlk sözü alan M. Hayri Durmuş; “ Vahşi politika ve uygulamaları protesto etmek için şuandan itibaren ölüm orucuna başlıyorum.

Eğer eylemim ve ölümle arkadaşlarıma, partime ve halkıma faydalı olabilirsem bundan mutluluk duyarım. Bütün yeteneğimi, bilgi ve becerimi en üst biçimiyle halkımın hizmetine sokabildiğimi söyleyemem. Bu yüzden mezar taşıma; “ Bu, halkına karşı borçlu öldü “ yazılsın. Bu benim son duruşmam olacak… “

Mahkemede ikinci sözü alan genç ama kararlı duruşuyla Ali Çiçek; “ PKK bize teslimiyeti değil, direnişi öğretti. Bende ölüm orucuna başlıyorum… “

Kemal Pir söz almadan oturduğu yerden ayağa kalkar; “ Bende ölüm orucuna başlıyorum. Hayri ve Ali Çiçek ‘e katılıyorum. Bu böyle olmamalıydı. İlk ölen biz olmalıydık. Geç kaldık… “

Akif Yılmaz o gün mahkemede olmadığı için hücresinden ölüm orucuna katıldığını belirtir. Bunun üzerine bir subay “ 36. Koğuş Apoculara mezar olacak “ der. Ancak Akif Yılmaz ‘ın yanıtı gecikmez ve subaya “ 36. Koğuşun kime mezar olacağı ileride belli olur “ der.

Hayri, Kemal ve Ali dışında 3 Devrimci daha karara katıldıklarını açıklar. Hayri cezaevine dönüşte “ Başardık, başardık 6 kişi ile başardık “ diye müjdeler bu durumu. Devrimci tutsaklar ağır ağır zafere yürür. İlk bayraklaşan 9 Eylül 1982 de Kemal Pir olur. Ardından 12 Eylül 1982 de Hayri Durmuş, 15 Eylül 1982 ‘de Akif Yılmaz, 17 Eylül 1982 ‘de ise Ali Çiçek Devrim mücadelesinde birer kızıl bayrak olur.

İşte bugün Rojava ‘da bayrak bayrak dalgalanan şehitlerimizdir. 19 Temmuz Rojava Devrimini yaratan; Diyarbakır zindanında 3 çöp kibrit ile bedenini ateşe vererek Newrozu selamlayan Mazlum Doğan ‘dır.

Diyarbakır zindan karanlığını bedenleri ile aydınlatan, ateşle sevişen Dörtler ‘dir.

14 Temmuz ‘da bedenlerini ölüme yatıran M. Hayri Durmuş ‘tur. Kemal Pir ‘dir. Akif Yılmaz ‘dır. Ali Çiçek ‘tir.

15 Ağustos 1984 ‘te sömürgeciliğe ilk kurşunu sıkan fermandar Agit (Komutan Mahsum Korkmaz) ‘dır.

Ve daha niceleri…

Bu nedenle Diyarbakır zindan karanlığında Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek öncülüğünde gerçekleşen 14 Temmuz büyük ölüm orucu direnişini anlayamayan 19 Temmuz Rojava Devrimi anlayamaz.

Kobané direnişini ve zaferini anlayamaz. Tıl Hemis, Tıl Barak, Kızwan dağı, Tıl Temir, Mebruka, Siluk ve Grê Spî (Tel Abyad) direnişlerini ve zaferlerini anlayamaz.

Rojava Devrimini anlamak için öncelikle 14 Temmuz büyük ölüm orucu direnişçilerinin çizdiği politik hattı, direniş geleneğini anlamak ve içselleştirmek gerekiyor. Ve buna denk düşen yaklaşım ve politikalar geliştirmek gerekiyor. Bu Devrim mücadelesinde bayraklaşan Devrimci öncülere de bağlılığın bir gereğidir.

Unutulmasın 14 Temmuz devrim manifestosu, savaş ve direniş çağrısıdır…

Mahir Yılmazkaya

Önceki İçerikAlman savaşçısı Kevin Jochim’in (Dilsoz Bahar) Girê Spî’ye bağlı Silûk kasabasında çıkan çatışmalarda ölümsüzleşti
Sonraki İçerikBüyük Barış Yürüyüşü – AKP savaşı, barışı biz savunacağız