Faşizme ve işgallere karşı mücadeleyi yükseltelim !
Bundan 100 yıl önce baldırı çıplak denenlerin emperyalizm ve onun sömürge sistemine karşı baş kaldırıyı zafere dönüştürdükleri, olmazı olur kıldıkları o büyük, sarsıcı ve sarsıcı olduğu kadar da hakim sınıflara korkular yaşatan Ekim Devrimi’nin 100’üncü yılını selamladığımız bu günlerde, onun kadar olmasada 100 yıl sonra umutların tükenmeye başladığı, olmazların kök salmaya başladığı bir dönemde yeniden umudu, zaferi, başarmanın azmini dünya ezilenlerine müjdeleyen destansı Kobanê zaferi ve onunla birlikte ilan edilen 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nü karşılıyoruz.
Unutulmaya çalıştırılan ama dünya ezilenleri zulme karşı başkaldıranların dilinde sloganlaşan No Pasaran ve geçilmez proletaryanın kalesi Stalingrad yeniden başta Kürt Halkı ve Özgürlük Savaşçıları olmak üzere Türkiyeli devrimci ve komünistler, Avrupa’dan Asya’ya, Asya’dan Latin Amerika’ya, anti-emperyalist, anti-faşist’lerin birlikte çarpıştığı, yüreklerinin birlikte attığı, kanlarının birlikte aktığı ve birbirine karıştığı Kobanê.
İşte geçmişten geleceğe bitmeyen umuda, özgürlüğe ve sosyalizme olan tutku Komünarlar’dan Ekim’lere, İspanyol uluslar arası tugaylar’dan No Pasaran’la sloganlaşan oradan faşizmin tüm dünyayı zapt etmeye çalıştığı korkunç savaş karşısında faşizme karşı direnlerin geçilmez kalesi olan Stalingrad’da nasıl kırıldıysa yıllar sonra aynı kırılmayı Kobanê de yaşadılar.
O günlerde Kobanê düştü düşecek diyenler, Kobanê’nin zafere ulaşmasının ayni etkiyi ve tarihsel mirası zenginleştireceğini çok iyi bildiklerinden Kobanê’nin düşmesi ırkcı faşist zihniyeti dini motifli çetelerinin başarılı olmalarını istiyorlardı. Ama onların tüm bu umutları sadece kursaklarında kalmadı, besledikleri, geliştirdikleri DAIS çetesinin kendisine başkent ilan ettiği Reqa’da özgürleştirildi. Ve Kobanê düştü düşecek diyenlerin şuan kendi dillerinde ’’çöküyoruz’’ feryatları yükseliyor.
Bunun içindir ki, Reqa zaferinin de dünyada bir Kobanê depremi yaratmasının önüne geçmek için basta tüm Kürt düşmanları olmak üzere tüm hakim sınıflar, uluslar arası güçler aralarında ki tüm çelişki ve çatışmaları bir yana iterek Reqa zaferini sönükleştirmek için yeni bir Kürt katliamı ve işgali aynı günlere denk getirdiler.
Kobanê üzerine çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Üzerine destanlar oluşturuldu. Bilmiyoruz ama belki de filmi çekildi veya çekilecektir. Bu direniş her türlü övgüyü ve kahramanlığı fazlasıyla hak ettiği tartışılmaz bir gerçektir. Dost ve düşman herkes bu hakkı teslim etmek zorundadır.
Kobanê de farklı dillerden, farklı uluslardan, farklı inançlardan insanlar özgürlük ve bağımsızlık için, insanlığın gömülmek istendiği karanlığı parçalamak için tereddütsüz büyük fedakârlıklarla ölümü kucakladılar. Onlar o gün orada hepsi Kürt’tü, insandı, insanlığın gelecekleriydiler. Arîn Mîrkan’lardan Paramaz Kızılbaş’lara, Arnavut kökenli Sinop’lu Karker Kobanê’den Sibel Bulut’lara, saatlerimizi devrime ayarlamalı, bağcıklarımızı siki bağlamalıyız diyen Aziz Güler’lerden, nasıl ki düşmediyse Stalingrad, yenilmediyse Moskova, Düşmeyecek Kobanê, düşmeyecek Afrin, düşmeyecek Rojava, direniş yenilmeyecek diyen Ulaş Adalı’dan daha isimlerini sayamadığımız binlerce devrim kahramanı, isimsiz kahramanlarımızın insanlığa zaferidir Kobanê.
Bununla birlikte bir 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nü karşılarken ödenen ağır bedeller, gösterilen büyük kahramanlıklar kuskusuz bizimdir. Ama bizim tüm bunlardan çıkarmamız gereken dersler ve kendimize gelecekte rehber edinmemiz gereken asil yönleri gözardı etmeden, gerilere gitmeden öne çıkarmalıyız.
Bu direniş bir kez daha göstermiştir ki, din, dil, irk, ne olursa olsun ezilenlerin birliği ve ortak mücadelesi karşısında en eşitsiz koşullarda bile hiç bir güç karşısında duramaz. Bunu iyi bilince çıkarmamız ve bugün coğrafyada yaşananlar karşısında kendimize rehber edinmeliyiz. İkincisi, bu direniş ve bedeller karşısında birlik ve mücadeleyi söz ve ajitasyon olmaktan çıkarıp halklarımıza olan bağlılık ve inancımızın olmazsa olmazı haline getirmek devrimciliğimizin olmazsa olmazı olmalıdır. Bu büyük direniş ve zaferin ruhunu tüm mücadele alanlarına taşımak ve her yeri Kobane ye çevirmek sorumluğumuzun bilinciyle davranmaktır. Aksi davranış hem bu direnişte hiç bir şey anlamamış olmak, hem de ödenen o büyük bedellere layık olunmadığı unutulmamalıdır.
Bir diğer yanıysa dünya komünist hareketi ve ezilenleri arasında ortaya çıkan bölünmüşlüğün, kopukluğun yok edilmesi yeniden dünya ezilenlerin birliğini ve ortak mücadelesinin yaratılmasının bir momentini yaratan bu direnisin bu yani yeterince değerlendirilememiş olmakla birlikte çok geç kalmış değiliz, bunu başarmak için.
1 Kasım Dünya Kobanê vesilesiyle bu ruhu, inancı ve direnci mücadelemizin her aninin bir parçası ve taşıyıcısı yaptığımız oranda, Kobanê’de ki bedellere layık uygun bir duruş içinde olduğumuzu unutmamalıyız.
Şemdin Şimşir
31 Ekim 2017